Beyinsel Farklılıklar ve Öğrenme Türleri

Beyinsel Farklılıklar ve Öğrenme Türleri

Yarım milyondan fazla insan üzerinde yapılan bir araştırmada, bireylerin %7’sinin tek, %60’ının iki, %30’unun üç, %3’ünün de 4 alanda başat olduğunu tespit edildiğini daha önce belirtmiştik. Beyinsel yatkınlık, farklı öğrenme türlerini de beraberinde getirir. Örneğin, birinci loba yatkın olan yani analitik, mantıksal ve matematiksel bir beyin için uygun olan öğrenme türü “dış öğrenme” dir. Yani bu kişiler bir otoriteden, verilerle öğrenirler. Daha açıkçası öğretmeni dinleyerek, ders kitabına çalışarak, kaynaklara ulaşma şekliyle öğrenirler.

Buna karşın B çeyreğinde başat yani birbirini takip eden olayları, planlı, organize oluşumları teferruatlı (ayrıntıcı) ve düzenli bir şekilde ele alma özelliğine sahip bir beyin için uygun olan öğrenme türü de “prosedürel öğrenme”dir. Yani bu kişiler deney, uygulama, pratik, bakış açısı ve beceriler yoluyla öğrenirler. Daha açıkçası bu kişiler için önemli olan uygulamalardır. Belli akışa sahip bir çizgi ile öğrenmeye yaklaşım temeldir.

Üçüncü lob, yani C çeyreğinde başat, yani sosyal, duygusal, müzik veya ilahi konularla ilgili, konuşkan bir beyin için uygun olan öğrenme türü de “ İnteraktif öğrenme” dir. Yani bu kişiler deneyim ve bunlara dayalı dönütler verme, tartışma ve değerler yolu ile öğrenirler. Daha açıkçası deneme-yanılma ve tartışma yoluyla öğrenme temeldir.

Dördüncü loba gelince sezgisel, yenilikçi ve yeni şeyler ortaya koyabilme, hayal gücü yüksek olan bir beyin için ise; öğrenme türü “iç öğrenme” dir. Yani bu bireyler zihinlerinde aniden oluşan bir parıltı, sezgi ve onu hayalle beraber görselleştirme ve sentez yoluyla öğrenirler. Bu bireyler için ise; anlaşılacağı üzere sezgi, hayal gücü, görselleştirme ve sentez öne çıkar.

Açıklamaya çalıştığımız öğrenme türleri, beraberinde mantıksal (A lobu), ayrıntılı (B lobu), sosyal (C lobu) ve sezgisel (D lobu) düşünme türlerini de beraberinde getirecektir. Öğrenme, düşünme türlerine uygun yukarda sıralamaya çalıştığımız öğrenme türleri ile birlikte ele alındığı zaman; kendi toplumunda olaylar arasındaki mantıki bağları kurabilen, ayrıntılarına doğru yol alabilen, toplumu ile barışık, onu anlayabilen ve sentezler yapabilen bir olay olarak karşımıza çıkar. Bu takdirde öğretim kurumları öğrencilerin kapasitelerini farklı düşünme ve ona uygun öğrenme biçimleri ile hayatı ve olayları değerlendirme, ihtiyaçlarına karşılık verdiği oranda kendisinden beklenen çok yönlü rolü yerine getirecektir.

Toplumun veya kendisine has bir fonksiyonu ifa etmek sorumluluğunda olan öğretim kurumları, bu dört öğrenme türüne ve farklı düşünme yetilerine sahip bireylerin bünyesinde barındırır. Elbette bu öğrenme türlerini ve ona bağlı düşünme biçimlerini aktif olarak gerçekleştirme işlemini yerine getirdiği oranda etkili olacaktır.

Eğitim kurumlarının temel öğesi öğrenci ve öğretmen olarak ele alındığı zaman, belirtmeye çalıştıklarımızın, şöyle bir güçlükle de karşı karşıya olduğu söylenebilir: Öğretmenin zihinsel tercih profili ne olursa olsun, sınıfta dört ayrı öğrenme ve düşünme profiline sahip farklı yaklaşımlar ve davranışlarda öğrenci ile karşı karşıyadır. Yani sınıftaki öğrencilerden bir kısmı mantıksal ve analitik bakarken, diğer bir kısmı da sezgisel ve hayal gücüne dayalı bakar. Bir başkası da tekrarlayarak ve pratik yaparak öğrenmeye yatkındır. Bir diğeri için ise deneme-yanılma yoluyla öğrenme söz konusudur. Kısacası öğretmenin karşısında mantıksal, hayal eden, ayrıntılara takılan veya bütünü kavramaya yatkın öğrenciler vardır. Öğretmen ise bu dört ayrı durumda olan öğrencilerden sadece bir grubu ile aynı öğrenme türüne sahip iken; diğer üç öğrenme grubuna göre farklılığa sahiptir. Aynı öğrenme grubunda olanlarla ünsiyet kesp etmesi, anlaşması, daha önceleri de belirttiğimiz gibi kolaydır. Ancak diğer öğrenme grupları ile de öğrenmeyi gerçekleştirmek zorundadır. Bu da, öğretmen yetiştirme ile ilgili önemli bir noktayı karşımıza çıkarmaktadır. Sınıfta her bir öğrenme türü için aynı öğrenme türüne sahip bir öğretmen koymak zordur. Hatta mümkün de değildir. Bu nedenle öğretmenler yetiştirilirken; kendi öğrenme türünden farklı öğrenci grupları ile öğrenmeyi gerçekleştirecek özellikte yetiştirilmelidir.

Allah insanı özel yaratmıştır. Onda bulunan bu özelliklerin hiçbirisi başka bir varlıkta yoktur. Sahip olduğu beyin yapısı, diğer varlıklardan ayrı olarak; ona özel bir eğitimi gerekli kıllar. Kendisiyle aynı öğrenme türüne sahip öğrenciler dışında üç grubu da eğitmek zorundadır. Bu öğrenciyi anlamayı ve onları farklı özelliklerle donatılmış beyne ve akla ve düşünme türüne sahip olduğunu, ilerdeki hayatından bunları kullanacağını iyi idrak etmesi gerekir. Bu hem sosyal hem de dini bir sorumluluktur. Allah Yunus Suresi Ayet 100’de: “Murdarlığı (azabı) akıllarını kullanmayanlara vereceğini.” beyan etmektedir.

Rabim bizleri, akıllarımızı yerli yerinde kullanan ve Ahiret azabından korunanlardan eylesin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.