Berceste / İyi İnsan Kötü Irk

Irk konusu o kadar köklüki Efendimiz (s.a.v)’in temel mücadele ettiği konuların başında olacak kadar gündemdeydi. İnsan kendi olarak var olmasını aslında bulup kökeni ne ise onunla ya göklere çıkar ya da yerin dibine girerdi. Böyle bir ortamda akılları ve fikirleri alt üst edecek bir nizamın gelmesi ve üstünlük ancak takva iledir diyip tüm taşları yerinden oynatması cahiliye kafasına büyük bir darbe oldu. Esas meselenin ırk değil insan olması ve insan değişti mi herşeyin değişebileceği gerçeği Mekke’de Medine hayalleri kurmaya başlattı. Ve herkes anladıki temelde mevzu insan olarak baki kaldığı sürece Medineler her zaman hayalleri süsleyecekti.
Günümüze geldiğimizde ise hala temel sıkıntılarımızın arasında ırkçılığın konumunu koruduğuna dair misallerimiz artmaya başladı. İlk örnek tartışmasız Suriyeli kardeşlerimizin gelişi ve biz Türk halkı olarak onlarla tanışmaya başlamamız. Bu süreçten sonra kelamlarımız ikiye ayrıldı ‘’Türkler ve Araplar’’. Vicdani konularda hepimiz kardeşiz sloganı yanlış bir şeye şahit olduğumuzda Araplar böyle işte cümlesi ile yer değiştiriverdi. Şimdi cahileyeden ne fark kaldı sorusu cevabı ile birlikte raflara kaldırıldı. Ebu Zer’e ‘’Ya Ebu Zer, sende cahiliye kalıntıları görüyorum’’ diyen Peygamberin ümmeti olarak nerede bulunuyoruz gerçeği er ya da geç su yüzüne çıkacaktır elbet.
Şimdi bir misal verip akıllarımız değerlendirmeye tutmayı hedefliyorum. Ürdün’e eğitim amaçlı olarak geleli henüz bir hafta olmuştu. Müslümanların tatil günü olan Cuma burada daha özel geçiriliyordu. Bir arkadaşımız cuma namazına gitmiş, o esnada içerisinde pasaportu ve tüm kartlarını içeren cüzdanı çalınmıştı. Ne yapacağımızı şaşırmıştık, geleli daha bir hafta olmuşken böyle bir şey yaşamayı hayal etmiyorduk açıkcası. Tabi whatsapp gruplarından yorumlar hızla gelmeye başlamıştı: ‘’Aman müslümanlar diye Araplar’a güvenmeyin….’’ Elçiliğe başvurup gerekli olan işlemlerin hepsini yapıp beklemeye başladık. Üzerinden bir hafta geçmişti ki bir telefon ‘’Cüzdanınız bulundu’’ para dışında herşeyin içinde olduğu söylendi. Cüzdanı teslim almaya gittiğimizde bulan abi bize dediki: ‘’Benimde çocuklarım var, siz gurbettesiniz görür görmez alıp müdürüme teslim ettim. Dualarınızda unutmayın yeterli.’’
Aslında ciddi bir testten geçmiştik. Allah nasip ederse dört ayımızı geçireceğimiz Ürdün’de bu olayı yaşamak bizi çoğu noktada aydınlattı. Çalan kişi de Arap hiçbir şeye dokunmadan teslim eden kişi de. O zaman şimdi sorumuza dönelim, sıkıntı ırk mı insanlık mı? Cevabı söylenmeyecek kadar basit olan soru yaşantı ve sözlere geldiği zaman kolayca terk ediliyor malesef ama bizim bir gayemiz var, erdemli duruşu her daim korumak. Kuran-ı Kerim’de sarp yokuşu tırmanmaya benzetilen erdemlilik, doğruyu söylemek gerekirse her babayiğidin harcı değildir. Ama Muhammedü’l Emin olan Peygamberin ümmeti olmak bu mücadelenin içinde bulunmayı gerektirmez mi? Ahlakı Kur’an olan Efendimiz (s.a.v) ahlakıyla ahlaklanmak üzere.