BENİM TEKLİFİM DEVEKUŞU YUMURTASI

BENİM TEKLİFİM DEVEKUŞU YUMURTASI

Köpekler havlıyor, kurtlar uluyor

Kazlar kesemizde kafa buluyor…

Çıkmaz sokaklarda Dersimli Dede

Yağmurlu havada tavuk suluyor…

 

Daha önceleri, nadiren de olsa şahit olduğumuz yumurtalı protesto eylemleri 2010 yılının Aralık ayında ülkenin gündemine oturdu.

İstanbul Dolmabahçe’de Başbakanın Üniversite Rektörleriyle yaptığı toplantıyı protesto edip, polisle çatıştılar, yolları trafiğe kapadılar…

Eylemcilerin büyük çoğunluğu üniversite öğrencileri..

Bilahare A.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesine konuşmacı olarak davet ettikleri, C.H.P Genel Sekreteri ve Anayasa Hukukçusu Süheyl Batum’u alkışlı protesto, Ak Parti milletvekili ve Anayasa Komisyon Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’yu da, yumurta yağmuruna tuttular..

Polisle çatışmalar… Cam çerçeve indirmeler…

Sırtında yumurta küfesi olmayan Kılıçdarzade Hazretleri derhal fetvasını verdi: “Bugün yumurta atanlar, yarın taş atacaklardır”. Dediği aynen çıktı Kılıçdarzade’nin..

Başbakanın ODTÜ ziyareti sırasında yapılan protestolarda önce yumurtalar arkasından taşlar atıldı.

Kim bilir, belki de taşların arkasından serseri kurşunların geleceğini de müjdeleyebilir Kılıçdarzade.

Her protesto eyleminin sonunda, güvenlik ve toplum huzurunu sağlamakla görevli polisin, suçlanması.. “Orantısız güç kullanmakla” ilgili ithamlar.. “Yetkililer hakkında derhal yasal işlemler başlatılmalı” tehditleri

Polisler Ne Yapmalıydı?

İnsanlıktan nasibini almamış, yakmak, yıkmak ve öldürmekten başka bir amacı olmayan kör bir ideolojinin oyuncağı olmuş gençlere, saygı duruşunda bulunup ellerine kızılcık sopası vererek, kolilerle yumurta takviyesinde mi bulunsalardı?..

Şu iletişim çağında atılan oltalara takılan bu gençlerin sıkıntılarını, düşüncelerini, isteklerini anlatabilecekleri bir dili, bir usulü, bir metodu yok mudur?.

İlla bağırıp çağırmakla, şiddetle, kavgayla, kaosla, vurup kırmakla, devirip dökmekle mi varılır menzile?

Sahi şu yumurta da neyin nesi?

Bunların kırdığı yumurta kırkı geçti artık!..

Eğer yumurta atmakla problem çözülüyorsa, yanlış yumurta kullanıyorlar..

Kırk-elli gramlık tavuk yumurtası yerine, altmış-yetmiş gramlık ördek, kaz, hindi yumurtası atsalar; belki de daha çabuk çözerler problemlerini…

Üstelik yumurtayı da yanlış atıyorlar..

Hedefi tutturmak için kulpundan tutarak atmalılar.

Yumurtanın kulpu yok mu?..

Merak etmeyin, her kelleye kep olanlar ona da bir kulp bulurlar. Bu zamana kadar kimlere ne kulp takmadılar ki?

Ne dersiniz?

Eylemlerin yüksek tesirli silahı yumurtayla, sol zihniyet arasında bir bağ var mıdır?

Bildiğim kadarıyla, yumurta tavukların yetmiş- yetmiş beş santimetre uzunluğunda, dölerme organlarındaki bir dizi aşamalardan sonra, 24-25 saatlik bir zaman diliminde oluşur.

Yumurtanın oluşumu, yumurta sarısının ovaryumda gelişmesiyle başlar. Bu kısım tavuklarda faal olan sol ovaryumdaki foliküller içinde gelişmeye devam eder…

Anlıyoruz ki; sol ovaryumda gelişimini tamamlayan yumurta ile sol düşüncede gelişimini tamamlayamamış canlılar arasında çok yakın bir bağ var.

Eğer gelişimini tamamlayabilmiş olsalardı, bir yumurtanın oluşum süresi kadar da olsa, yumurtayı eline alır, düşünür, tefekkür eder, araştırır ve böyle çıkmaz sokaklara sapmazlardı..

Zamanla zooloji ilmiyle meşgul olan birisi, canlıların çoğalma şekilleri ile ilgili bir araştırma yapar.

Hangileri doğurarak, hangileri yumurtlayarak çoğalırlar? Böyle bir çalışma üzerine tam 15 yılını harcar. Bir gün yolda giderken, bir dostuna rastlar. Dostu:

  • “Hayırdır inşallah. Böyle telaşlı telaşlı nereye gidiyorsun?” diye sorar.

Adamcağız:

  • “Dostum 15 yıllık bir araştırmam vardı. Hamdolsun tamamladım. Matbaaya kitap bastırmaya gidiyorum” der.

Arkadaşı:

  • “Merak ettim doğrusu, bu araştırmanızın konusu nedir?”

Adamcağız:

  • Canlıların çoğalma şekilleri ile ilgili bir çalışma.. hangileri doğurarak, hangileri yumurtlayarak çoğalır?..
  • “Hay Allah hayrını versin senin.” demiş arkadaşı. Yahu bunun için 15 yılını mı harcadın? Bunu bilmeyecek ne var!.. Kulakları dışında olan doğururlar.. Kulakları içinde olanlar yumurtlarlar..

Araştırmacı evine döner, 15 yıllık çalışmasını bir daha gözden geçirir ve ibretle görür ki, aynen dostunun dediği gibi..

Tabi bunlar içerisinde bir iki istisnası vardır..

Mesela; yılanlarda üreme ve çoğalma iki şekilde olur. Yılanlar çiftleşme sırasında bedenlerini birbirlerine dolarlar.

Bazı yılan türlerinde çiftleşme sonrasında yumurtalar vücut içinde gelişir ve yılan canlı yavru doğurur..

Bazı yılan türleri de yumurtlayarak, yumurtalarını toprak altında, kaya diplerinde saklarlar.

Özellikle dikkat edecek olursanız, haşerat cinsinin en zehirlisi olan iki ayaklı çağdaş ve kızıl yılanlar yavrularını ve yumurtalarını hangi kayaların diplerinde saklayacaklarını gayet iyi bilirler.

Hâsılı kelam; Sol ve Sosyal Demokrasi anlayışında kamu kaynaklarını kurutarak, yeni yetişen palazları eğitmek kadrolu kazların kutsal görevidir. Yoluk tavuklarda, kart horozlarda bu devran böyle sürdükçe yumurtlamaya devam edeceklerdir.

Biliyorsunuz, Mimar Sinan yapmış olduğu camii ve medreselerin kubbelerine deve kuşu yumurtası yerleştirerek birçok tarihi mekânı haşere ve örümcek ağından korumuştur.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, benim de yetkililere bir teklifim olacak..

2011 Bütçesinde gerekli ödenek ayrılarak, seçim sandıkları başta olmak üzere, Üniversitelerden Meclise kadar bütün kamu kurum ve kuruluşlarına yeteri kadar deve kuşu yumurtası konulmalıdır..

Yoksa Cumhuriyetin bütün kazanımlarını kaybedeceğiz..

Eee.. Kolay kurulmadı öyle…

“Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.