BAŞYAZI – Hakiki Dost – ilkadim DergisiBAŞYAZI – Hakiki Dost – ilkadim DergisiBAŞYAZI – Hakiki Dost – ilkadim DergisiBAŞYAZI – Hakiki Dost – ilkadim DergisiBAŞYAZI – Hakiki Dost – ilkadim Dergisi

BAŞYAZI – Hakiki Dost

BAŞYAZI – Hakiki Dost

Basiretli mümin, karını zararını bilir. Karını zararını bilmeyen tüccar nasıl iflas ederse, karını zararını bilmeyen mümin de iki cihanda iflas eder. Basiretli mümin, dostunu da bilir düşmanını da bilir. Dostunu düşmanını bilmeyen de kaybeder.

“Allah, İbrahim’i dost edindi.” (Nisa, 25) Allah’ın, İbrahim’i niçin dost edindiğini bil de dostun kapısından ayrılma. İbrahim’i, İsmail’i, Hacer’i, kullarına beş vakitte onlarca defa hatırlattığını düşün de ibret al. İbrahim ailesi niçin ibadetlerin bir parçası oldu da kıyamete kadar hatırlanacak? Anlar ve gereğini yaparsan yakan ateş yakmaz olur. Kesen bıçak kesmez olur. Kimsesiz kalsan da çöllerde Allah senin kimsen olur. Allah’a karşı gelmekten sakın yeter. “Allah kendisine karşı gelmekten sakınanların dostudur.” (Casiye, 19)

Allah’ı dost bildin mi? Korkma. Allah’ın dostluğuna gayret ettin mi? Korkma. Senin boyunu aşan her meselede Rabbin yar ve yardımcın olur. Yardım ederek, yardımcın olur. Yardım etmeyerek, yardımcın olur. Dert vererek, yardımcın olur. Devasını vererek, yardımcın olur. Bela ve musibetlerle, yardımcın olur. Bela ve musibetleri def ederek yardımcın olur. Yeter ki sen “Kahrın da hoş lütfun da hoş” de ve her halde mutlu olmayı bil. Şikâyet etme.

“Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter.” (Nisa, 45) Allah’ı dost edinebilenler için diğer tüm dostlar aksesuar gibidir, olsa da hoş olmasa da hoş. Hatta bazen Allah’tan gayrisine aşırı dostluk, Allah dostluğuna zarar verir. Allah’a dost oldun mu kimseden himmet beklemez, kimseye minnet etmezsin.

“Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara, 107)

Hakiki dost ve yardımcı Allah’tır. Allah dostu olmak istiyorsan imanına eğil, ona ağırlık ver. İmanı kemale erdir. Allah’tan razı ol ki Allah’ın razı olduğu olasın. Zihnin aydınlansın, bedenin aydınlansın, ruhun aydınlansın. Sana hiçbir şey karanlık kalmasın. Önün nur olsun, arkan nur olsun. Sağın nur olsun, solun nur olsun. Üstün nur olsun, altın nur olsun. İçin nur olsun, dışın nur olsun. Gecen nur olsun, gündüzün nur olsun. “Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır…” (Bakara, 257)

Salih, sadık, muttaki müminleri dost edin. Onlarla da dostluğunu ölçülü yap. “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resulüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir.” (Maide, 55)

Dostlarını doğru seçenler dünya ve ahiretin galibidirler. İnsanoğlu galibiyeti çok sever ya, buyurun size kolay yoldan galibiyet. Bu dostluk, kolay elde edilecek bir dostluktur. “Kim Allah’ı, O’nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendisidir.” (Maide, 56) Galibiyetin mükâfatı da çok büyük. Allah dostluğu ve cennet. “Rableri katında selam yurdu onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onların dostudur.” (Enam, 127)

Dostluğun gereklerinden biri de müminlerin birbirine iyiliği emredip kötülükten men etmesidir. Ne yazık ki günümüzde bazı Müslümanlar kendine nasihat edenleri düşman biliyor. Nasihatten hoşlanmıyorlar. Hâlbuki Müslüman dost, dostunun kötülüğünü istemez. “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir.” (Tevbe, 71)

Müminlerin kardeşliği cihanşümuldur. Ne kan bağı, ne kabile bağı, ne vatan bağı iman bağının önüne geçebilir. Mümin gerekirse dünyanın öbür ucundaki mazlum kardeşleri için savaşır. Bugün bazı Müslümanlar, mazlum muhacir kardeşlerini nimet bilmesi gerekirken külfet bilmektedirler. Rabbimiz, müminlerin birbirlerine her halde yardımcı olmalarını emretmektedir. Yardım edenin yardımcısı Allah olur. “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve ‘Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” (Nisa, 75)

Müminlerin, beşer olarak, müminlerden başka dostu yoktur. Mümin olmayanlar, en yakınları bile olsa onlara dost olamazlar. İnkârcıları dost edinenlere ilahi tehdit vardır. “Müminler, müminleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. …” (Âl-i İmran, 28)

İman etmeyenlere aslında en büyük ceza, şeytanların onlara dost edilmesidir. Allah yolundan sapmanın cezası budur. “Biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kıldık.” (Araf, 27) İşin garip tarafı da şeytanın dostlarının kendilerini doğru yolda zannetmeleridir. Bu kanaat onların kurtuluşunu zorlaştırmaktadır. Aynı şekilde hatalı insanlar da hatasını kabul etmezler. “Onlar Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı.” (Araf, 30)

Müslüman, izzet ve şerefin kime ait olduğunun bilincinde olmalıdır. Aksi halde izzet ve şerefi yanlış yerlerde arar da, ömür boyu yorgun düşer, maksuduna ulaşamaz. “Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.” (Nisa, 139)

Günümüzde bazı Müslüman ülke yöneticilerinin, kimleri dost edindiğine bakıp ibret almalıyız. “Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” (Maide, 51)

Mümin, hak ve batıl mücadelesinin sürekli olduğunu unutup gaflete düşmemeli, son nefesine kadar Allah yolundaki cihadını sürdürmelidir. “Şeytanın dostlarına karşı savaşın.” (Nisa, 76)

Mümimin yegâne kurtuluş kaynağı Kur’an’dır. Onu hayat kitabı bilip ona sarılan kurtulur, ona sırt dönen helak olur. Müminlerin birbirine öğüdü Kur’an’la olmalıdır. “Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır ne de bir şefaatçi. Her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez.” (Enam, 70)

Hakiki dost, dostu uğrunda mücadeleden yılmaz ve onun uğrunda her türlü fedakârlığa katlanır. “Nice peygamberler var ki, kendileri ile beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmran, 146)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.