BAŞYAZI- Allah Bize Yeter

Hayatın her anında ve her nefeste; zorlukta da kolaylıkta da sağlıkta da hastalıkta da bollukta da darlıkta da savaşta da barışta da “Allah bize yeter” diyebilenler, Allah’ın kalplerini mutmain kıldığı salih, sadık, ihlâslı, muttaki kullardır. Onlara selam olsun.
“Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine ‘İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun’ dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ dediler.” (Âl-i İmrân, 173)
Öyle bir hayata çattık ki, zaman zaman insanı insanlığından, analığından, babalığından, evlatlığından, dostluğundan, akrabalığından, komşuluğundan utandıracak davranışlara şahit olmaktayız. Bu durumlar yaşanmasa iyi de yaşanıyor ve yaşanmaya da devam edecek. Bütün bu olumsuzluklara rağmen insanı, insanlığıyla, dostluğuyla mutlu eden olaylar da yaşanmakta ve yaşanmaya devam edecek.
“Onlardan yana üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.” (Neml, 70)
“Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma ve Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” (Ahzâb, 48)
“Allah, erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşini vaat etti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir. Onlar için sürekli bir azap vardır.” (Tevbe, 68)
Hayatın her alanında yaşanan olumsuzluklardan dolayı aşırı üzülmemeli, yaşanan güzelliklerden dolayı da aşırı sevinmemelidir. Bunlara fani hayatın sıradan olayları olarak bakılmalıdır. İnsan yaradılış olarak aleyhine olan şeylerden hoşlanmaz. Lehine olan şeylerden de hoşlanır. Müslüman ferdî, ailevi ve toplumsal hayatında lehine ve aleyhine olan şeylerle karşılaştığında itidal ile davranabilir, aklıselimle hareket ederse hayatın iniş ve çıkışlarında zorlanmaz. Her hal ve durumda ümidini yitirmez, ebedi hayatı kazanma yolunda canla başla çalışır. Allah gücümüzün üzerinde hiçbir şey yüklemeyeceğine göre bazen canı yansa da kullar her zaman zorlukların üstesinden gelebilir.
“Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” (Bakara, 148)
İhlâslı ve samimi mümin bilir ve inanır ki, Rabbimizin yar ve yardımcı olduğu bir kul, dünya ve ahirette kurtuluşa eren bir kuldur. Belalar üzerine yağsa da Allah onları def eder. Nitekim Resuller Allah’ın yardımıyla, tek başına cahil toplumları aydınlatan kandiller olmuşlardır. Allah’ın izniyle peygamber varisleri de eksik olmayacaktır.
“Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter.” (Nisâ, 45)
“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.” (Nisâ, 79)
Müminin en önemli özelliklerinden biri de güvenilir olmasıdır. Müminler insanlığın en emin kişileri olmak zorundalar. Güvenilirliğini yitirmiş Müslüman kimlikli kişiler ve toplumlar, Allah davasına en çok zarar veren kimselerdir. Ferdî, ailevi ve sosyal hayatta mümin, her haliyle güvenilir olmalıdır. Bulunduğu ortamlarda fitne ve fesada sebep olmamalıdır. Bununla birlikte gördüğü hata ve kusurları da usulüne uygun hatırlatmalıdır. Müminin görevi iyiliği emir ve kötülükten men etmektir. Bu hususta hiçbir engele takılmamalıdır.
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âl-i İmran, 104)
“Sana ‘baş üstüne’ derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden birtakımı, geceleyin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini kurarlar. Allah, onların geceleyin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisâ, 81)
“Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Nisâ, 85)
Ana baba bile olsa, Allah’a itaat ettiği, Allah’a itaati emrettiği sürece onlara itaat edilir. Allah’a isyanı emrettikleri sürece itaat edilmez. Allah’a isyan olan yerde kula itaat olmaz.
“Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan müminlere Allah yeter.” (Enfâl, 64)
“Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygamber’e gelin’ denildiğinde onlar, ‘Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter’ derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı?” (Mâide, 104)
İnsanların “Allah bize yeter” diyemedikleri konulardan biri de rızık konusudur. Rızık maksum olduğu halde onu elde edebilmek için neredeyse kendilerini helak ederler. Kendileri için taksim olunan rızık belli olduğu, daha fazlasını elde etmek de mümkün olmadığı halde helal haram demeden rızık elde etmeye çalışırlar. Hâlbuki Allah’ımız kullarının rızkına kefildir. Rabbimizin esmasından olan “Vekil” de kullarının rızkına kefil demektir. Hakikatte Allah’a güvenen, her konuda Allah’a güvenendir.
“Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.” (Talâk, 3)
İnsanların zaman zaman zulüm ve haksızlıklar karşısında Allah’ın adaletini sorgulamaya kalkışmaları, Rablerini tanımamaları, fani ve baki hayatı idrak edememelerindendir. Esas hayat Allah’ın yanındaki hayattır. Gençlerin imanını da bu tür sorularla çalmaya çalışmaktalar. Gençlerin Allah konusunda, din konusunda sordukları soruları geçiştirmemeli, cevapsız bırakmamalıdır. Bu konuda yetersiz kalanlar gençleri ehil olan insanlara veya eserlere yönlendirmelidir.
“Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi.” (Nahl, 41)
“Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi.” (Ankebut, 64)
“Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) Bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.” (Enbiyâ, 47)
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İnsanlara onlardaki bazı şeylerin tasarrufu verilmiştir. İnsan o tasarruf yetkisini, kendi lehine kullanmak yerine, yığdıkça yığmaktadır. Aslında infak edebildikleri, verebildikleri kendine aittir. Çoğu bunun farkında değildir. Allah bize yeter diyebilenler infakta da zorlanmaz. Kazancına kazanç katanlar bunlardır.
“Allah, lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler.” (Tevbe, 76)
“Eğer onlar Allah ve Resulünün kendilerine verdiğine razı olup ‘Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resulü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah’a rağbet eder (O’nun ihsanını ister)iz’ deselerdi kendileri için daha hayırlı olurdu.” (Tevbe, 59)
“Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Bakara, 265)
“Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.” (Ahzâb, 3)
“Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisâ, 132)
Her halde Allah bize yeter diyenlere ne mutlu.