Bana “Allah’tan Kork !” Diyemezsin

Bana “Allah’tan Kork !” Diyemezsin

Nu’mân İbni Beşir r anhüma’dan rivayet edildiğine göre Nebi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Allah’ın çizdiği sınırları aşmayarak orada duranlarla bu sınırları aşıp ihlal edenler, bir gemiye binmek üzere kura çeken topluluğa benzerler. Onlardan bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşmişlerdi. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçiyorlardı. Alt katta oturanlar:

Hissemize düşen yerden bir delik açsak, üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz, dediler.

Şayet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar helak olurlar. Eğer bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulur, hem de onları kurtarmış olurlar.”(Buhari, Şehadat 30)

Hâdis-i Şerif’te, Allah’ın koyduğu sınırlara riayet ederek haddi aşmayan insanlar geminin üst katında oturanlara, Allah’ın koyduğu sınırları aşanlar ise geminin alt katında oturanlara benzetilmiş ve bu iki grup arasında kura çekilerek yapılan iş bölümüne dikkat çekilmiş. Bu duruma göre;

Bu insanların içecek ihtiyaçları yani suları üst kattadır, alt kattaki insanlarda üst kata çıkıp su ihtiyaçlarını giderirler. Günün birinde alt kattaki insanlar der ki “Üst kata çıkmayalım. Böylece onlarda rahatsız olmasın. Geminin bir yerinden küçük bir delik açalım da, oradan su ihtiyacımızı giderelim.”

Eğer yukarı kattakiler, alt kattakilerin elini tutup, onları bu yanlıştan men etseler gemiyi hep birlikte kurtaracaklar ve iki grupta kurtulacak. Eğer yukarı kattakiler, aşağıdakiler için ne halleri varsa görsünler derlerse gemiyle beraber batarlar.

Bir toplum içinde yaşıyorsanız hep birlikte bir gemidesiniz demektir. Müslüman, fâsık, müşrik, kâfir hepsi aynı gemide demektir. Bana ne, ne hali varsa görsün, bana dokunmayan yılan bin yaşasın hesabı güdemeyiz. Çünkü en başta biz müminiz ve müminler tüm insanlardan sorumludur.

“Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inanmış olsalardı elbette onlar için daha hayırlı olurdu; içlerinde inananlar da var, fakat çoğu yoldan çıkmıştır.”(Al-i İmran, 110)

Tebliğ yapmanın ne kadar önemli olduğunu ve İslam dininin sadece hocalara, imamlara, müftülere inmediğini bu ayetten kavrayabiliyoruz. Aslında tebliğ yapmak adanmışlığın adıdır. Yani imtihan edilmeye razıyım demenin adıdır. Sahabe Efendilerimizin hepsi İslam’a adanmışlardı. Büyük örneklerden Mus’ab r anh Yesrib’e gitti. Orayı Medine yaptı. “Ya Rasulullah! Gel, burası şeriata hazır bir toplum oldu.” dedi. İşte bu adanmışlığın delilidir.

Maalesef şu zamanımızda üslubunca “Allah’tan kork be! Ne yapıyorsun sen.” demediğimiz gibi bir de bu işi yanlış görüyoruz. Kimse bana karışmasın, ben istediğimi yaparım havasındayız ki bu da felakete sürükler. Halimiz şudur ki kimse burnundan kıl aldırmıyor. Fedakarane çalışmak isteyen kardeşlerimiz de, tebliğ yaparken laf ederler, tebliğ yaparım dinlerler mi düşüncesi veya beni umursamazlar düşüncesine kapılıyorlar ki bu da bir şeytan oyunudur.

Çile çeken Peygamber aleyhisselamın çileden kaçmaya çalışan ümmetiyiz. Müslüman dediğin aktif olan insandır, fikir sahibi insandır. Ne zaman ki doğru bilen insanlar İslam’ı yaşamaya devam ederken kapı kapı insanları Allah’a davet ederler, işte o zaman gemiler batmaz ve hep birlikte kurtuluruz.

Bu tür meseleleri tam bir şekilde düşünebilmek, kavrayabilmek lazım. Adamın biri orda zina yaptığında, kıtlık gelse o kıtlıktan sende etkileneceksin. Acaba bunu düşünebildik mi?

Bu yoldan sapmalara karşı Allah rızası için üslubunca uyarıp, Allah için sinirlenebiliyor muyuz? Kendimizi sorguya çekelim. Yukarıda dediğimiz gibi Müslüman aktif insandır. Öyle sadece koltuğa oturup sohbet yapmaz. Dükkân dükkân gezip Rasulullah aleyhisselamın yaptığının aynısını yapar ki bu mümin şahsiyetidir.

Şunca ben delikanlıyım, önüme geçeni ezerim mantığıyla gezen insanların çoğu nefsinin kölesi olmuş haberi yok. Farkında olalım diye Allah bizi bu korona denen imtihandan geçiriyor ve hala biz kola alma çabasına giriyoruz. Zevklerden zevklere koşan o insanlar gemide… Zevkleri için kaç delik açıyorlar, bir düşünelim derim. Ancak bizim buğzumuz insanlara değil düşünceleredir, fikirleredir ve bir fikri de bir fikir devirir. Bu âlemin boşluk kabul etmediğini her birimiz biliyoruz. Ehlisünnet olan âlimlerimiz, onca nasihat verdiler, kitaplar yazdılar, şahidiz. Buna rağmen hala toparlanıp kendimize, aslımıza dönemedik. Bu musibetler(korona) hangi nasihatin musibetiydi? Anlayabilmek ümidiyle…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.