Mayıs 2011 Ramazan KAYAN A- A+
A- A+

Yerellikle Evrenselliği Harmanlayıp Özgün Çalışmalar Yapmak Lazım

Çalışmalarımızın ana çerçevesini şöyle tanımlayabiliriz:

İslam’ı merkeze alarak kendini tanımlayan ve konumlandıran; İslami hedefleri, değerleri ve ilkeleri esas kabul eden, cemaat ruhu ve bilinci ile hareket eden İslami çevrelerden bir çevreyiz. Son iki yüz yıldır İslam ümmetinin maruz kaldığı zillet, zulmet ve zulmün kıskacından kurtulup kendi kökleri ve değerleri üzerinden yeniden dirilişini amaçlayan bir medeniyetin müntesipleriyiz. 1400 yıllık tarihi süreç içerisinde insanlığa tevhid, adalet, ahlak, hakkaniyet ve özgürlük sunan bir çizgiyi bu günde sürdürme sorumluluğu altında bulunduğumuzun idraki ile insanlığın kurtuluşu için mücadele etmeyi ir görev biliyoruz.

Öncelikle içinde bulunduğumuz toplumda devam eden İslami ve ahlaki değerler alanında yaygınlaşan, yozlaşma, çürüme ve yabancılaşmaya engel olmak, toplumun İslami değerlerle yeniden buluşması ve asli kimliğini kazanması için çalışmalar yapmayı hem Rabbimize karşı bir kulluk görevi hemde topluma ve gelecek kuşaklara karşı da İslami bir sorumluluk olarak kabul ediyoruz.

İslam’ı hayatın bütününe hakim kılmak, İslam’a uzak ve karşıt olanları İslam’ın gerçekleri ile buluşturmak için öncelikle bu sorumluluğu taşıyan bizlerin öncü ve örnek bir kimlikle kendimizi ifade etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Tevhid, ibadet, adalet ve ahlak ekseninde vahye şahitliğimizi sürdürebilmek için birlikte hareket etmemiz, kolektif bir ruhu yakalamamız gerekiyor. Kurucu bir irade, sorgulayıcı bir akıl, özverili bir yürek dinamik bir ruh be berrak bir zihin ile yeryüzünün imarına ve nesillerin ıslahına talip olmak zorundayız.

Kendimizi evrensel İslami hareketin bir parçası kabul etmekle beraber, var olan hiçbir yapının, cemaatin, örgütün, devletin uzantısı değiliz. Bu anlamda bağımsız ama tüm Müslümanlarla da ilgili olduğumuzu ifade etmek gerekir. Evrensel İslam kardeşliğine, ümmet sorunlarına duyarlılık gösterirken, kendi reel gerçekliğimizden kopmamamız gerektiğine inanıyoruz. Bu bağlamda yerellikle evrenselliği harmanlayarak kendi şartlarımıza uyarlayıp, özgün bir çalışma tarzı ortay koymaya çalışmalıyız.

Yine bu bağlamda İslam’ın en geniş ve genel çerçevesi içinde kalan mezhep, grup, cemaat, tarikat gibi dini ve sivil oluşumları kardeşlik perspektifi ile değerlendirir, ümmetin vahdetini hedefleriz. Ümmet içi çatışmaları, kavgaları tasvip etmemiz mümkün değildir… Ümmet İslam dairesi içinde farklılıklarını ilmi seviyeli ve hikmetli bir dille tartışabilmeli ve çözüm arayışlarına gidebilmelidir. İhtilaflarda birbirini mazur, müştereklerde ise birbirine destek olma prensibini hayata geçirmelidir. Müslümanlar arası anlayış, tahammül ve ikna yolunu seçmek, itidal ve istikamet üzere kuşatıcı bir duruşu gerçekleştirmek bize düşen bir sorumluluktur.

Bunu sürdürebilmek için şu başlıklara özellikle önem vermeliyiz: insicam, itidal, intizam, istişare, istikamet, istikrar ve ihlas…

                Hayata bakışımızı en güzel şu cümle özetlemektedir:

                “Ta’zim li emrillah (Allahın yüceliğine ta’zim),

                Şefkat li halkillah (Allahın yarattıklarına şefkat)”

Bugüne kadarki İslami birikimi dışlamayan, bir yüzü 1400 yıllık sahih İslami düşünce ve değerlere dönük, diğer yüzü geleceğe yönelik bir çizgide durmalıyız. İslam düşünce kültür havzasında oluşan birikim ve zenginliği bu güne taşıma ve uyarlama becerisini göstermeye çalışırken aynı zamanda bunu nasıl geliştireceğimizin gayretini ihmal edemeyiz.

Modern yaşamın olumsuzluklarına karşı İslami kimlik ve kişiliğin inşasının önemli olduğuna inanıyor ve bu manada ameli, ahlaki, deruni, ilmi boyutun ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamalıyız.

Sadece kuru akıl insanı, kaba kuvvet insanı, kitap kurdu insanı, ham sofu insanı olmak yerine bilgiyi, ameli, yüreği, edebi, gücü buluşturan örnek ve öncü insanı hedeflemeliyiz…

Tebliğ görevimizi sürdürürken, toplumu potansiyel bir düşman olarak görüp dışlama doğru değildir. Bu toplumun tüm kabullerini onaylıyoruz anlamına gelmiyor.

Toplum bizim uğraş alanımızdır. Bu sebeple toptancı, tekfirci bir yaklaşımı tasvip etmek mümkün değil. Yaşadığımız toplum kimlik olarak kendini İslam’a nispet etse de ciddi bir cehalet içinde bulunmaktadır. Toplumun İslami bilinç kazanması ve İslami dönüşümü için ilim, hikmet ve şefkatle tebliğ çalışmalarına yoğunlaşmamamız gerekiyor. Kendimizi topluma kapatarak, kapalı bir yapı ile toplumsal sorumluluklarımızı yürütemeyeceğimiz artık anlaşılmıştır. Kendi inanç ve değerlerimize sıkı sıkıya tutunarak toplumu daha fazla kuşatacak alan, araç ve teknikleri meşruiyet zemininde kullanma yoluna gitmek durumundayız. Bu anlamda STK’ları amaçlaştırmadan bir araç olarak kullanabiliriz.

Siyasi duruşumuz siyaset üstü olmalıdır. Davetçi kimliğimizi yıpratacak, davet alanımızı daraltacak siyasi tercihlere gidip siyasete angaje olmak doğru değildir: siyasilerin haktan, adaletten, özgürlükten yana açılımlarını ve atılımlarını destekleriz. Bunu İslami kimliğimiz ve ilkelerimiz bağlamında yaparız.

Dışımızdaki İslami çevreleri yok saymamız doğru değildir. Katılmadığımız yönler olsa bile kardeşçe bir yaklaşımla uyarı görevimizi yerine getiririz. Müslümanlar arası iletişim oldukça önemlidir. Hak ve merhamet ölçüleri dâhilinde kardeşlik hukukunu hayata geçirmeliyiz.

Görevlerimizi sürdürürken ‘ehemden mühime’ tedrici bir yol izlemek gerekir. Önceliklerimiz öncelikle kulluğumuzu zedeleyecek olumsuzlukları gidermektir.

Ümmet olarak mutedil ve vasat olma vasfımızı koruma durumundayız. Ne omurgasız bir ılımlaşmaya nede anlamsız bir marjinalleşmeye yöneliriz. Biz İslam’ın hem direnişçi hem de barışçı ruhunu çağa taşımak, böylece vahye tanıklığımızı sürdürmek mecburiyetindeyiz. Müslümanların cihad bilincini korurken basiretsiz, hikmetsiz güç ve şiddet kullanımından özellikle imtina etmeleri gerekir.

Tüm bunları tabi tutulduğumuz kulluk sınavında Rabbimizin rızasını elde etmek ve Hesap Günüde O’na vereceğimiz hesabın kolaylaşması yaparız.

Türkiye’de İslami çalışmaların bir EMAR’ının çekilmesi gerekiyordu. İnşallah İlk Adım dergisinin bu soruşturması bu amaca hizmet edecektir…  Sağlıklı bir yol haritası için buna muhtacız. Kaldı ki bu ülkedeki İslami mücadele geleneği daha çok tercüme bir hareket özelliği arz ediyordu, şimdilerde telif aşamasındayız…

Ümmetin maruz kaldığı askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel kuşatılmışlıktan kurtulabilmesi için mutlaka ortak aklın ve ortak bir iradenin işlevsel bir hale getirilmesi gerekiyor…

Lokal çalışmalarımızın bir birini bütünleyerek evrensel ufuklar çizmesi kaçınılmazdır… Küreselleşen bir dünyada sadece yerelle kendimizi sınırlayamayız… Orta-Doğu’da yaşanan son gelişmeler bu konularda elimizi tez tutmamız gerektiğini bizlere tembihliyor… Devrim ve değişim rüzgârları hızla eserken biz yerimizde sayamayız, mevcudu korumakla yetinemeyiz… Çağa söyleyecek sözümüzü erteleyemeyiz… Anın vacibini idrak ile sorumluluklarımıza yoğunlaşmak durumundayız.

Çalışmalarınızda muvaffakiyetler diliyorum.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr