Hakkımızda

Nevşehir’deki “ev sahibinin gireni çıkanı iyi olur” denilen bir gece oturuşundaydık. Bir gazete çıkarsak denildi. Kim dedi, neden dedi bilinmez ama konu oldu. Düşünelim ve daha sonra bir daha değerlendirelim denildi. Değerlendirmeler sonucu konu pişti ve eski sehpanın üzerinde kondu. Maliyeti, kimin sorumlu olacağı, nerede basılacağı, kaç sayfa olacağı gibi tüm sorular sehpanın üzerindeki deftere yazıldı (Çünkü bir masamız henüz yoktu).

Yazı kurulu, sorumlu yazı işleri müdürü, sahibi, hepsi tespit edildi ve “Ş”si iyi basmayan daktilo ile ilk sayının yazıları hazırlandı. Mutfağı olmayan, daracık holü ve 6 m2’lik odası ile bir bekâr evinde ilk sayı hazırlandı. Davut’un daktiloya geçirdiği el yazıları matbaaya verilir hale geldi. Gece sabahlara kadar İlkadım Gazetesi’nin her sayfası ayrı yarı hazırlandı (Nisan 1992). O dar mekânda sandalye üzerinde uyuyan İlkadım ekibinin tasarım ve sayfa düzenlemesini yere abanarak yaptığını hepimiz biliriz.

Biraz geniş bir mekâna taşındığımızda “huh” demiştik. A. Kılıç ile bazı arkadaşlarının eski ve yıpranmış çekyatların üzerinde uyuyup sabahlamaları çok anlatılmıştır. Yazarların geciken yazıları, tasarımdaki acemilikler, tashih hataları, telefonlaşmalar vs. hepsi çok tatlı anılar.

“Yahu Ahmet Hoca (Edebiyat öğretmeni güzel insan), manşeti hala getirmedin. Üç gün gecikti.” Karşıdan cevap geliyor: ”Haklısın İbrahim Hoca hemen yazacağım.” Bir gün daha geçer. Yine telefon yine o cevap. “Haklısın hocam.” Artık dayanamıyorum, “Yahu haklı olmak için değil, manşet yazısı arıyorum. Şu manşeti ve yazısını getir.”

“Tashih bitti mi Akif?

“Bitti sayılır. Ben kendi sayfalarımı tamamladım. Diğer musahhihleri bekliyorum.”

Savcılıktan soruşturma var. Abdullah Abi’nin “Atatürk’ün Uşağı İdim” isimli Cemal Grana’dan iktibası sebebiyle Ankara DGM soruşturma açtı. İş kötü.

Yazı işleri müdür ve yazar hakkında soruşturma yargılamaya, hapis cezası isteğine döner. Akif de Mehmet de zor durumda. Allah kerimdir. Sonra af gelir ve mahkeme düşer. Hayatın Cilveleri.

Hazırlanışı, yazılışı, tashihi, matbaaya gidişi, basılıp gelince paketi açarkenki heyecanımız, değerlendirmelerimiz, kendi kendimizi eleştirmemiz. Hepsi tatlı mı tatlı anılar oldu.

Rahmetli Zeki Hocamın hep içimizde olarak gazeteyi sırtlaması, yazıları, övgüleri, sevincimize üzüntümüze ortak oluşu ve hep gelişen bir basın organı. Ahmet Kılıç, Akif Dursun, Davut Bozbıyık, Mehmet Konukaldı, Zeyd Kahraman, Fuat Balkan İlkadım’ın hem fikir hem de emek işçileri. Ve hala devam eden niceleri…

Küçücük bir Anadolu ili Nevşehir’den bir grup samimi ve fedakâr insanın, gençlerin sesi olarak Tüm Türkiye’ye hatta dünyaya haykırışlarının bir sembolü. “İlkadım Bir Mekteptir ya.”

İlk çıkış, ilk sayı, ilk okuyucu, ilk yazı ve İlkadım. İlk olmanın, ilki yaşamanın tadı heyecanı her zaman ayrıdır. Onu tekrar yaşamak pek mümkün değildir. Ancak İlkadım, birçok ilke imza attı. Kendi kendini hep geliştirdi. Yazarlar yetiştirdi. Hem muhteva, hem tasarım, hem dergicilik yönünden ”mektep” olduğunu gösterdi. Bu alanlarda birçok gencimiz usta oldu. Yazarlarımıza yeni yeni yazarlar katıldı. Genç, çocuk yaşlı demeden sayfalar herkese açıldı. Sayfalar yetmez olunca özel sayılar, “Baciyan” ve “Genç Adam” doğdu. Daha neler doğacak bekleyin.

İbrahim ÇİFTÇİ