Mayıs 2011 Selim ARMAĞAN A- A+
A- A+

HAYIRLI MİRASCI

“Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel makamlar! Ve zevki sefa sürecekleri nice nimetler bırakmışlardı. İşte böylece biz onları başka toplumlara miras bıraktık”

( Duhan:25–28)

 

Duhan suresindeki bu ayeti kerimeler özünde Firavun ve avanesinin Kızıl Denizde boğulmasını ve neleri geride bıraktığını anlatır. Bizim için Musa (a.s) da firavun da birer sembol kişidir. Hakkın temsilcisi ve Allahın elçisi Musa (a.s) iken. Küfrün, inadın, cehaletin ve kendini Rab ilan edecek kadar hasta ruhun temsilcisi küstah firavundur. Bu ayetlerde her devirde yaşayan firavunların dünya ve ahretteki batışlarının, peygamberlerin ve temsilcilerinin de yükselişinin kıssaları vardır.

“Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayan şu zavallıdan daha hayırlı değil miyim? Eğer O'nun dediği doğru ise üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber onu tasdik eden melekler gelmeli değil miydi?" (Ez Zuhruf: 51–53)  “Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi.”(Ez Zariyat: 24)

Firavun rabbimiz Allah diyenleri yok etmek istiyordu. Onları annelerinden doğduklarına pişman etmek ve sonraki nesillere ibret yapmak istiyordu. Firavuna kafa tutmak, onun kanunlarına ve düzenine karşı koymakta neymiş mülk de onundu hüküm de. Allahın ayetleri hâşâ onun için önemli değildi. Çünkü O da günümüz azgınları gibi kendi çapında bir ilahtı. Kendi kurallarını kendi koyardı. Yaratıcıya inanmazdı. Allahın ayetlerinin kendi kurallarına etki etmesine de asla müsaade edemezdi. Musa (a.s.) nasıl olur da karşısına dikilip kuralları Allahın koyduğunu haykırırdı.  

Kaçmaktan başka çaresi kalmayan Yakup Peygamberin çocukları yıllarca hor hakir görülmüş, köleleştirilmiş, çocukları öldürülüp etnik temizliğe, soy kırıma tabi tutulmuşu. Allahın izni ile Musa (as)bir gece onları Mısırdan çıkarttı. Firavun, yıllarca zulüm ettiği müminlerin peşine düştü. Takip için tüm ordusunu, komutanlarını ve danışmanlarını da yanına almıştı. Sanki dünyanın en büyük ordusu ile savaşacaktı. Şehirlerini, evlerini, bağlarını, bahçelerini, köşklerini, saraylarını, hazinelerini de geride bıraktı.

“  …(Firavun)   suda boğulmaya başlayınca "İnandım, gerçekten de İsrailoğulları'nın iman ettiğinden başka tanrı yoktur. Ben de ona teslim olanlardanım." dedi. Şimdi mi? Oysa bundan önce hep isyan etmiştin ve fesatçılardan idin. Biz de bugün senin bedenini arkandan gelenlere bir ibret olsun diye kurtaracağız. Bununla beraber, insanların birçoğu ayetlerimizden yine de gafildirler. Gerçekten İsrailoğulları'nı çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara hoş nimetlerden rızıklar verdik…” (Yunus: 90–93)

Rabbimiz bu ayetiyle dün Mekke’de Rasulullah Efendimizle savaşa tutuşmuş müşriklere ve kıyamete kadar Allahın yasalarıyla savaşa tutuşmuş kâfirlere şunu hatırlatıyor: “Bakın ey kâfirler! Ey zalimler! Sizden çok daha güçlü olanları bile benimle, dinimle, elçilerimle savaşa tutuşunca ben ne yaptımsa, onları nasıl helâk ettimse, kesinlikle bilesiniz ki, sizin akıbetleriniz de onlarınkinden farklı olmayacaktır. Bu gerçeği iyi anlayın ve ona göre kendinize çeki düzen verin. Sizin gibi olanların sonlarına bir bakın

“Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel makamlar! Ve zevki sefa sürecekleri nice nimetler bırakmışlardı. İşte böylece biz onları başka bir toplumlara miras bıraktık” ( Duhan:25–28)“Nice memleketler vardı ki, zulüm yaparlarken biz onları yok ettik. Artık damları çökmüş, duvarları üzerine yıkılmıştır. Nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve bomboş kalmış yüksek saraylar vardır. Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı? Dolaşsalardı akıl edecek kalpleri, işitecek kulakları olurdu. Gerçek şu ki, gözler kör olmaz, fakat göğüslerin içindeki kalpler kör olur.”(Hac: 45–46)

Dünya bir handır. Dolar ve boşalır. Üzerindeki her canlının fani olduğu gibi bizzat dünyanın kendi de fanidir. Mallar, mülkler makamlar bir sonraki nesillere bırakılır, miraslar taksim edilir, dünyanın yerlerin ve göklerin mirasçısı da Allah olacaktır.

Orta doğuda, Kuzey Afrika’da eski firavunların ülkesinin diktatörleri hiç kendilerinin sonlarının böyle olacağını hesaplıyorlar mıydı?! Asla. Onlar firavuncasına halklarının peşine düşmüşlerdi. Onların dini özgürlüklerini kısıtlamışlar, ekonomik özgürlüklerini sınırlamışlar, kendi çıkarları etrafında bir sömürü düzeni kurmuşlardı. Hiç ummadıkları bir anda tam da halklarını açlığa ve yokluğa mahkûm ettikleri köleleştirdiklerini zannettikleri bir zamanda yakalandılar.

Firavunun hiç beklemediği bir anda her şeyini Kızıl Denizde bıraktığı gibi onlar da her şeylerini bıraktılar. Başkanlık saraylarını, köşklerini, konutlarını, itibarlarnı, her şeylerini, can değer kıyılmaz mallarını bıraktılar. Kime bıraktılar? Halk dedikleri avam dedikleri hiç değer vermediklerine bıraktılar.

Onlar, tıpkı Firavunların doğan çocukları öldürdükleri gibi halkın kaç çocuk sahibi olması gerektiğine, neleri yemesi, neleri giymesi, nasıl yaşaması, neye ve ne kadar inanması gerektiğine karar verdiler. Baskı uyguladılar. Kendileri gibi halklarının da birer insan olduğunu unuttular. Onlarında bir aileleri olduğunu, her birinin bir hikâyesi, bir umudu ve emeli olduğunu unuttular ve firavunlaştılar.

Geçmişteki ve günümüzdeki küçük büyük her diktatör, her toprak kavgası yapan, her mal mülk, makam ve mevki kavgası yapan evlatlarını dostlarını ve halkını üzen, kıran ve ezen her kese yüce rabbimizin şu öğüdü rehber olmalı.

“Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. Rabbinizden bir mağfirete; Allah'a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış olup, genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu Allah'ın lütfüdür. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.” (Hadid:20-21)

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr