ANAYASADA EĞİTİM

ANAYASADA EĞİTİM

Tarihi süreç içerisinde toplum dışında, salt birey olarak yaşayabilmeleri mümkün olamayacağından insanlar, toplumun kurallarına uymak ve bu kuralları gerçekleştirmek için devlet organizasyonu oluşturmuşlardır. Devlet, toplum kurallarını düzenlemiş, hangi hakların kullanılacağını tespit ve tayin etmiştir. Sosyal devlet anlayışının gelişmesi ile devletin önemli görevlerinden biri de topluma eğitim hizmetlerinin sunulması olmuştur.

Eğitim, tanımı yapılması zor olan bir kavramdır. Eğitimi tanımlamaya çalışanlar ancak eğitimi yorumlamışlardır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde eğitim: “1. Belli bir konuda, bir bilgi ve bilim dalında yetiştirme ve geliştirme işi. 2. Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye.” olarak tanımlanmaktadır

Eğitim, kişilerin gelecekteki yaşamlarını doğrudan etkilemesi ve sosyal yapının oluşmasındaki katkısı nedeniyle, toplumların gelişmesinde en önemli süreçtir. Eğitim faaliyeti ile insan, toplumla karşılıklı etkileşim ve iletişim sağlamakta, birçok ihtiyaç da bu faaliyet sonucu temin edilebilmektedir. İnsanın en önemli sermaye olarak görüldüğü günümüzde eğitim, devletler için en iyi yatırım aracı olarak kabul edilmektedir.

Devlet, ne kadar özgürlükçü olursa olsun, yönettiği vatandaşlara, içinde yasadığı toplumu ayakta tutacak ortak değerleri, siyasal kültürü kazandıramazsa, yani vatandaşlık eğitimi vermezse, kendi varlığını sürdüremez. Devletlerin sıkı kontrolü altındaki eğitime ilişkin, denetim ve düzenleme yetkisinin sınırsız olması durumunda eğitim, devletin emirlerine sorgulamaksızın itaat edecek, insani değerlere ve toplumsal istek, talep ve ihtiyaçlara ters düştüğünde bile devletin otoritesini destekleyecek vatandaşlar yetiştirmeye yönelik olacaktır. Otoriter rejimler  itaatkar ve uysal vatandaş yetiştirme eğilimi içindedirler. Totaliter rejimler halkın rejime olan bağlılığını sağlamak ve tamamen ideolojik hedeflere varmak için hayali değerlere önem vermekte ve eğitim faaliyetlerini bu hedeflere ulaşmak için kanalize etmektedir.

Eğitim hakkı temel bir insan hakkı olarak, herkesin ırk, cinsiyet, etnik ya da sosyal köken, din ya da politik görüş, yaş ya da engellilik vb. haline bakmaksızın ücretsiz temel eğitimden yararlanmasını ifade eder. Eğitim hakkı, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 13-14, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 28-29, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1 No’lu Protokol’ün 2. maddesinde garanti altına alınmıştır

Eğitim Özgürlüğü konusunda ise, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26/3. maddesi “Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve babanın hakkıdır.” demektedir. Bu hak BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nde de tekrar edilmiştir, Sözleşme’nin 13/3. maddesine göre, “Bu Sözleşme’ye taraf devletler, anne-babaların ve uygulanması mümkünse vasilerin de, çocuklarını devlet tarafından kurulan okulların dışında var olan ama devlet tarafından konulmuş veya onaylanmış standartların asgari şartlarına sahip bulunan okullara gönderme ve kendi inançlarına uygun bir biçimde çocuklarına dinsel ve ahlaki eğitim sağlama haklarına saygı gösterir.” Ancak, yine aynı Sözleşme’nin 13/4. maddesi “Bu maddenin hiçbir hükmü, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen prensiplerin özel eğitim kurumlarında her zaman yerine getirilmesi ve özel eğitim kurumlarında verilen eğitimin devlet tarafından gösterilen asgari standartlara uyması halleri saklı kalmak kaydıyla, kişilere ve kuruluşlara eğitim kurumları kurma ve yönetme serbestliği verecek şekilde yorumlanamaz.” demektedir. BM Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 18/4. maddesi “Taraf devletler, anne-babalar ile, mümkünse vasilerin kendi inançlarına uygun biçimde çocuklarına din ve ahlak eğitimi verilmesini isteme özgürlüğüne saygı göstermeyi taahhüt ederler.” demektedir. Görüldüğü gibi sözleşmelerin ilgili maddeleri eğitim hakkının yanında eğitim özgürlüğünden de bahsetmektedir. Ancak bu sınırsız değildir. Devletlerin özel eğitim kurumlarının kurulması ve idaresi ile ilgili sınırlandırma yetkisi vardır. Hepsinden önemlisi, ister özel isterse kamu olsun, eğitimin içeriği Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, BM Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer insan hakları belgeleriyle uyumlu olmak zorundadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin eğitim hakkına yönelik vermiş olduğu kararlarından çıkarılabilecek ilkeler şu şekilde özetlenebilir:

*Devlet mevcut eğitim imkânlarından eşit olarak yararlanılmasını sağlamalıdır.

*Devletin, eğitim sağlama yükümlülüğü, belirli bir eğitimi sağlamak seklinde anlaşılmamalıdır.

*Devlet, eğitim hakkını düzenleme yetkisine sahiptir; ancak bu düzenleme hakkın özünü zedelememeli ve Sözleşme ile Protokollerde yer alan haklarla çatışmamalıdır

*Devlet, eğitim dilinde yeknesaklık veya birlik sağlayacak düzenlemeler yapabilir. Devletin, ailelerin eğitim dili konusundaki tercihlerine uyma yükümlülüğü yoktur; etnik azınlıkların, dil hakkı güvence altına alınmamıştır.

*Ders programları, eğitimin, objektif, eleştirel ve çoğulcu bir nitelikte olmasını sağlamaya yönelik olmalıdır. Belli fikirleri yahut belli bir davranışı aşılamaya yönelik ders programları uygulanmamalı, çocuklara objektif, bilimsel ve sağlık bakımından yararlı bilgiler verilmesi amaçlanmalıdır

*Bedensel ceza uygulaması, devletin, ana babaların dini ve felsefi inançlarına saygı gösterme yükümlülüğüne aykırıdır.

Genellikle Batı’da, insanların temel hak ve özgürlüklerini bir lütuf olarak değil, yoğun mücadeleler sonucu elde etmelerine karşılık; Doğu Toplumları ve bu grup içinde yer alan Türkiye’de yaşayanların temel hak ve özgürlükleri, devletin bir lütfu olarak elde etmeleri, hakların elde edilme sürecinde Doğu toplumlarını, Batılı toplumlardan ayırmaktadır. Bu anlayış diğer haklarda olduğu gibi eğitim hakkında da kendini göstermiş olup; 1982 Anayasasına yansımıştır.

1982 Anayasası genel yapı olarak, toplumu bireyin, devleti de toplumun önünde tuttuğu, kutsal devlet anlayışına yer verdiği için Batı demokrasilerinden ayrılmıştır. Batı demokrasilerinde kutsal olan devlet değil, insan hak ve özgürlükleridir. 1982 Anayasasındaki eğitim hakkı ve ödevi maddesi göz önünde bulundurulduğunda, insan haklarının kural haline gelemediği ülke anayasalarında olduğu gibi hak ve özgürlükler çok kez ayrıntılı hükümlere bağlanmıştır.

1982 Anayasası, 1961 Anayasasına yapılan tenkitler doğrultusunda şekillenmiştir. Özellikle 1961 Anayasasında haklar ve özgürlüklerin kapsamlı düzenlendiği, bu durumun da devlet otoritesini zayıflattığı konusu 1970 sonrası, yıllarca, sürekli gündeme getirilmiştir. 12 Mart 1971 ara rejiminin Başbakanı Nihat Erim’e göre, 1961 Anayasası Türk toplumu için lükstür. 12 Eylül 1980 askeri rejiminin lideri Kenan Evren’e göre 1961 Anayasası Türk toplumuna bol gelmiştir.

1982 Anayasası önceliği kişiye değil devlete ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne vermiş, bireyle toplum arasında kesinlikle toplumu; insanla devlet arasında kesinlikle devleti tercih etmiştir. 1982 Anayasası, daha kazuistik (kuralcı, teferruatlı) bir yöntemle hazırlanmış, daha katı nitelikli, otorite – hürriyet dengesinde otoritenin ağırlığını artırmış, devlet yapısı içinde yürütme organını güçlendirmiş ve daha az katılımcı bir demokrasi modelini benimsemiştir.

1982 Anayasası’nda Eğitim Hakkı Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevleri konu edinen Üçüncü Bölümde yer almaktadır:

Madde 42- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.

İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır

Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.

Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.

Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.

Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir. (Bu fıkra, 9.2.2008 tarihinde 5735 sayılı kanunla eklenmiştir)

Devlet, maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.

Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.

Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.

Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.

 

Milli Eğitim Temel Kanunu’nun (Kanun No: 1739) eğitim hakkı, fırsat ve imkân eşitliği ve sürelilikle ile ilgili maddeleri şu şekildedir:

Madde 7- İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır.

İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar.

Madde 8- Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır. Maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır. Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır.

Madde 9- Fertlerin genel ve mesleki eğitimlerinin hayat boyunca devam etmesi esastır. Gençlerin eğitimi yanında, hayata ve iş alanlarına olumlu bir şekilde uymalarına yardımcı olmak üzere, yetişkinlerin sürekli eğitimini sağlamak için gerekli tedbirleri almak da bir eğitim görevidir.

1982 anayasası din eğitimini ayrı bir maddede düzenlemiş olup “Din ve vicdan hürriyeti” kenar başlıklı 24. maddesi şu hükmü içermektedir:

“Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.”

1961 Anayasasında “Din eğitimi ve öğrenimi, ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteğine bağlıdır.” hükmü yer almaktaydı. 1982 Anayasasında bu konudaki seçme hakkını ortadan kaldırıldığı görülmektedir. Daha açık bir ifadeyle 1982 Anayasası din eğitimini bir hak olarak düzenlememiş, böyle bir hakkı tanımamıştır

Din eğitiminin zorunlu olmasının laiklik ilkesine aykırı olup olmayacağı yönünde tartışmalar yapılmış fakat, maddenin gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, istismar ve suiistimali önlemek amacıyla, din ve ahlak eğitimi ve öğretimi devlet denetimi ve gözetimi altına alınmasına karar verilmiştir. Din eğitiminin zorunlu tutulması, aynı zamanda, toplumda tek bir din kültürü ve aynı seviyede din bilgisi (ne az, ne de fazla) verilmesi amacına uygundu. Dinsizliğin anarşizmi, fazla din eğitiminin de şeriatı gündeme getirme riskine karşı, en uygun yöntem, herkese, devletin belirleyeceği seviyede, din eğitimi vermekti.

Madde metninde “din eğitimi” değil “din kültürü” deyiminin yer almış olması, söz konusu derslerin bir dini benimsetme ve onun propagandasını yapma amacına yönelik olmadığını, amacın belli başlı tüm dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek olduğunu göstermektedir.

Devlet, eğitimi düzenlerken, eğitim hakkının mutlaklığını garanti altına alan zorunlu eğitim getirebileceği evrensel kabul gören bir ilkedir. İlköğretim gerek ulusal gerekse uluslararası hukukta zorunlu tutulmuştur. Nitekim Anayasada “İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur.” hükmü yer almaktadır. İlköğretimin zorunlu olduğu göz önünde bulundurulduğunda, eğitim hakkının, seçme hakkı tanımayan, dolayısıyla özgürlüğü kısıtlayan bir temel hak olduğu dikkat çekmektedir. Bir başka ifadeyle, eğitim hakkı, temel eğitim için zorunlu eğitim şartı kosan tek insan hakkıdır. Devletin, belirli bir yaşa kadar çocukları okula gitmeleri için zorlama ve eğitim sağlama hakkı ve yükümlülüğüne sahip olduğu uluslararası hukuk tarafından kabul edilmektedir

 

            Eğitim Özgürlüğü söz konusu olunca, olmazsa olmaz tartışmalardan birisi de başörtüsü sorunudur. Bu konuda Anayasada ve kanunlarda açıkça yasaklayıcı bir hüküm bulunmamasına rağmen Anayasa Mahkemesi kararları ile başörtüsünün, (tüm tartışmalarda ve mahkeme kararında kullanıldığı şekliyle “türban”ın) yasaklandığının kabul edilmesi yanlıştır. Anayasa Hukuku Profesörü Bülent Tanör, Anayasa Mahkemesi kararını şöyle eleştirmiştir:

“Oysa yasaklar ve özgürlük kayıtlamalarıyla dolu 1982 Anayasasından bile böyle bir somut yasak üretilemez. Kanun koyucu ya da idare, belli konularda ve alanlarda bu hususu düzenlemek ve yasaklar koymak olanağına anayasal açıdan sahip olduğu gibi, dinselliğe yollama yapmadan bunları kaldırma hak ve yetkisine sahiptir. Yasa koyucunun ve yürütmenin, çağdaş ve laik eğitim ilkeleriyle türban örtme işi arasındaki ilişkileri zamana ve mekâna göre düzenleme yetkisi yoksa ülkede siyasal karar organlarının varlığı da tartışmalı hale gelir.”

 

Bugün ülkemizde, ilkokul ve liseden öte, üniversitelerde dahi tek tipleştirme yönelimleri söz konusudur. Gerek üniversite öğretim elemanların sakal ve bıyıkları ile uğraşılması, gerekse fizik görünümleri ile uğraşılması gibi uygulamalar ve öğrencilerin kılık ve kıyafetleri ve fiziki görünüşlerine göre değerlendirilmesi üniversitelerde var olması gereken özgün ve özgür araştırma ve inceleme imkânlarının kısıtlı olması sebebiyle üniversitelerdeki çok seslilik azalmakta, var olması gereken çoğulcu ortam oluşturulamamaktadır. Bu da üniversitelerin bilim üretememesine ve kısır kalmasına sebebiyet vermektedir.

                                                                                                          Av.İbrahim Elkatmış

                                                                                                          Elkatmis2000@hotmail.com

 

KAYNAKÇA

 

1-Muharrem Balcı,Ulusal Ve Ulular Arası Hukukta İnsan Hakları Çerçevesinde Eğitim Ve Öğretim Hakkı

2-Beşir Atalay,Eğitim ve Öğrenim Görme Hakkı,

3-Ercan Türk, Türk Eğitim Sistemi

4-Hamza Yaman, Eğitim Hakkı

5-A. Şeref Gözübüyük, Anayasa Hukuku,

6-Mümtaz Soysal, Anayasanın Anlamı,

7-M. Yavuz Sabuncu, Temel Hakların Anayasal Konumu Üzerine

8-Yüksel Çallı, Türk Anayasa Hukukunda eğitim hakkı

9- Bülent Tanör, Anayasa Hukukunda Sosyal Haklar

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.