Allah’tan Korkun Ayetlerini Nasıl Anlamalıyız

Rahman Ve Rahîm Olan Allah Azze ve Cellenin Adı İle…
Öncelikle “Allahtan korkmak” diye Türkçeye çevrilen “takva” kelimesinin etimolojik olarak ne anlama geldiği ve Zikr-i Hâkim’de ne anlamda kullanıldığı ve nerelerde kullanıldığı üzerinde duracağız.
Takva kelimesinin aslı “Vikâye”den gelir. Bir şeyi, onu rahatsız edecek ve ona zarar verecek şeylerden korumaya “Vikâye” adı verilmiştir. Allah Teâlâ buyurur ki: Allah da onları o günün zorluğundan, sıkıntısından korur.”[1]
Gene Allah Teâlâ buyurur ki: “Allah onları cehennem azabından korumuştur.”[2]
Bunun gibi çoğu ayet-i kerimelerde “vikâye” mastarının fiil kalıpları bu anlamda kullanılmıştır. Takva ise insanın kendi canını korkulan şeylerden sakındırmasıdır. Gerçek anlamı budur. Bunun yanında bazen korku takva diye adlandırılır, bazen de takva korku diye isimlendirilir. Bir şey, nasıl şartı gerektirir, şartı da onu gerektirirse bu kullanımlarda da durum aynıdır.
Şeriat terminolojisinde takva, insanın kendisini günahlardan sakındırması anlamında kullanılmıştır. Bu da sakıncalı olan şeylerin terki ile gerçekleşir. Gerçek anlamda tamamlanması ise birtakım helalleri de terk etmeyi gerektirir. Seyyid Şerif Cürcânî takvayı şöyle tarif eder : “Takva, Allah’a itaat ederek azabından sakınmaktır. Bu da ceza almayı hak kılan davranışlardan nefsi korumak suretiyle gerçekleşir.
Takva kelimesi türevleri ve fiilleriyle birlikte Zikr-i Hâkim’de 285 yerde geçmektedir. Genellikle peygamberler ümmetlerine “Allah’tan sakının ve bana itaat edin” diye tavsiye etmiştir.[3] Peygambere itaat eden Allah’a da itaat etmiş olacağından[4] takva, Allah ve Resulü’ne itaat etme anlamı da içerir. Allah’a “ehl-i takvâ” denmesi[5] koruyan ve korunulan olmasındandır.
Klasik müfessirler takvaya ve aynı kökten gelen emir kiplerine genellikle, “Allah’tan korkun” anlamını vermişlerdir. Söz konusu fiilin kökü korku anlamını da içermekle birlikte bu korkunç bir şeyden çekinmeyi değil seven birinin sevdiğinin gönlünü incitmekten çekinmesini, yaratanına karşı saygı ve sorumluluk duyma hassasiyetini ifade eder. Bu bağlamda takva karşılığı olarak önerilen “Allah bilinci, Allah’a karşı sorumluluk bilinci” ifadeleri kavramın içeriğine daha uygun görünmektedir. Takva ve ittika kelimelerinin içerdiği korku Allah’a duyulan saygıdan kaynaklanır. Böyle bir duygu müminleri kötülükten ve günahtan vazgeçirir, iyiliğe ve hayra sevk eder.
Kur’an’da ve hadislerde afet, kıyamet, haşir ve cehennemle ilgili korkular anlatılırken “havf, haşyet, , rehbet, vecel, ru’b, ” kökünden kelimelerin kullanılması, “Onlardan korkmayın, benden korkun” mealindeki ayetlerde[6] Allah korkusunun havf ve haşyetle ifade edilmesi genel anlamda takvanın korkudan farklı bir kavram olduğunu gösterir. Takva kötülük ve zarar gelen her şeye karşı ilâhî korumayı talep etmektir. Bu da günahlardan kaçınmak ve iyiliğe yönelmekle gerçekleşir.
Takvanın karşıtı “fücur”, muttakinin karşıtı “fâcir”dir.[7] Takva ve türevlerinin Kur’an’da çeşitli vesilelerle sık sık zikredilmiş olması kavramın İslâm’daki önemini açıkça gösterir. Takvanın faziletiyle ilgili Kur’an’da şu hususlara vurgu yapılmıştır: Allah takva sahibi olanlarla beraberdir.[8] Takva aynı zamanda iman ve kalple ilgili bir kavramdır. Rasulullah’a karşı saygılı olanlar Allah’ın kalplerini takva için imtihan ettiği kimseler olarak nitelendirilmiştir.[9] Allah’ın hükümlerine saygı göstermek şüphe yok ki kalplerdeki takvadandır.[10] “Eğer mümin iseniz Allah’a karşı takva sahibi olunuz”[11] buyurularak takva ile iman arasındaki ilişkiye işaret edilmiştir. Takva sahibi olmak, imanın gereğidir. Bütün peygamberler ümmetlerinden takva sahibi olmalarını istemişlerdir. Unutulmaması gerekir ki Zikr-i Hâkim’e göre “ahiretteki en iyi azık ve en faydalı şey takvadır.”[12]
Kâinatın Efendisi de “Takvayı hayatın her alanında kuşanmış, onunla amel etmiş, Rabbine karşı saygıda kusur etmemiş ve günahlardan gerek ameliyle gerek istiğfarıyla gerek tevbesiyle uzak durmuş, daima “İyilikte yarışmış”, kötülüklere set çekmiş ve Müslümanlara da bol bol takva nasihati etmiştir. Semure’den nakledildiğine göre Rasulullah aleyhisselam söyle buyurmuştur: “Haseb (kişiyi halk nazarında yüceltecek olan nitelik) maldır. Kerem (kişiyi Allah katında yüceltecek olan nitelik ise) takvadır” buyurmuştur.[13] Dolayısıyla kişiyi Allah katında değerli kılan yegâne şey takvadır.
Nitekim büyüklere nispet edilen şöyle bir söz vardır: “Allah katındaki durumunu öğrenmek istiyorsan Allah için ne yaptığına bak.” Peygamber Efendimiz Fetih suresinde belirtildiği üzere geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmasına rağmen takvanın önemine binaen şöyle dua ederdi. Zeyd b. Erkam şöyle demiştir: “Ben size Allah Resul’ünün söylediğinden başka bir şey anlatmıyorum. O şöyle derdi: “Allah’ım! Nefsime takvasını ver. Onu temizle, onu temizleyenlerin en hayırlısı sensin. Onun velisi (sahibi) sensin ve mevlâsı (efendisi) sensin”[14] gibi çokça Hadis-i Şeriflerde ve Sünnet-i Seniyye’de Efendimiz aleyhisselam takvanın önemine dikkat çekmiştir. Rabbine karşı daima sorumlu bir varlık şuuruyla hareket etmiştir.
Sözün özü takva ayetleri bize; sorumlu ve şuurlu bir varlık olduğumuzu, başıboş yere yaratılmadığımızı, Allah’a ve Peygamber’e karşı saygısızlık yapmamamız gerektiğini, Allah Teâlâ’nın emrini yüceltmek ve Resul’ünün emirlerine itaat etmemiz gerektiğini bizlere anlatmaktadır.
En büyük duamız; okumak, anlamak, ibret almak ve amel etmektir. Velhamdülillahirabbilâlemîn…
[1] İnsân,76/11
[2] Duhân,44/56
[3] Şuâra,26/108,179
[4] Nisâ,4/80
[5] Müddessir,74/56
[6] Bakara,2/150
[7] Şems,91/8
[8] Bakara,2/194
[9] Hucurât,49/3
[10] Hac,22/37
[11] Mâide,5/11,57
[12] Bakara,2/197
[13] Tirmizî,Tefsîrul Kurân,49
[14] Müslim,Zikir,73