Allah’ın Rızasına Ermek İçin Kendini Feda Edenler Vardır

“İnsanlardan kimi de vardır ki, Allah’ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok merhametlidir. Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır. Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız iyi bilin ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara, 207-209)
Dünya büyük bir pazar yeridir. Burada sermayesi olmayanlar ticaret yapamazlar. Sermayesizler ya kendilerini Allah’a satarlar ya da acımasız dünya ticaretinin emtiaları olurlar. Bakara suresi mü’min, kâfir ve münafıkların tarifleri ve sonları ile ilgili kısa bir bilgi vererek başlar ve “onların ticareti kâr etmedi…” (Bakara, 16) ifadesi ile de aslında izahata gerek kalmadan konuyu tamamlar.
Dünya ticaretinde her şeye karşılık bir bedel ve bir emek vardır. Bu büyük pazar yerinin (kâinatın) sahibi olan yüce Rabbimiz bize işgaliye bedeli ödemeden pazara çıkma hakkı vermiştir. Bu pazarda gözle görülen, elle tutulan yani maddesel şeyler alınır ve satılır. Ancak pazarın sahibi olan yüce Rabbimiz bu pazarın aslında gerçek bir pazar olmadığı bu pazar yerinden başka pazarların da olduğunu beyan etmektedir. Bu gerçek pazar yeri de aslında geçici olan dünya pazarı ile aynı yere kurulmuştur. Burada yani dünyada alışveriş yapan tüccar ve müşteriler de aslında ahiret pazarının emtialarıdır. Yani insanlarda bu manevi pazarda kendilerini pazara arz etmişlerdir. Bu pazarın tek alıcısı vardır, her şeyin sahibi olan ALLAH azze ve celle.
Allah’ın ticareti kendinin değil kulların kazanması üzerine kuruludur. Çünkü kulun sermaye olarak orta yere koyduğu canı, ömrü ve malı ona Allah bedelsiz olarak, hibe olarak ihsan etmiştir. Kul da ya Allah’ın isteklerine göre dünya ticaretini gerçekleştirir, bunun için gerekli bedelleri öder hatta bazen kendi öz canını ortaya koyar ve cenneti kazanır ya da tembellik ve cimrilik eder, Rabbine asi olur, cehennemi kazanır.
Allah kullarına zulmetmez fakat kullar kendileri haksızlık ederler de Allah cezalarını verir. Allah’ın verdiği can sermayesini uyuşturucuda, kumarda… vs. harcarken Allah’ın istediği ve kendi yararına da olan iyilik ve ihsan yolundan koparak zalim olur. Allah’ın kendisine verdiği nimetlerin maliyetine dahi gücü yetmezken Allah’ın kullarından faiz almaya kalkarak zalim olur. Ayet-i kerimenin ifadesi ile Allah’a harb ilan ederek zalim olur. Elindeki mal ve imkânla fakir, muhtaç olan insanlara yardımcı olacağına onları köleleştirerek zalim olur.
“İnsanlardan kimi de vardır ki, Allah’ın rızasına ermek için kendini feda eder.” (Bakara, 207)
Elmalılı bu ayetler için; Allah’ın rızasına ermek için canını veren bilir ki mülk kendisinin değil Allah’ındır. En üstün gaye mal değil, Allah’ın rızasıdır. Allah rızası için canını veren, kendini ebedî acılardan kurtarmış ve en büyük ticarette kar etmiştir. Bu kişiler Allah’ın seçkin kullarıdır. Din ve ibadet uğrunda sıkıntılara katlanırlar, Allah yolunda harp edip cihad alanlarında canlarını ortaya atarlar veya öldürüleceğini de bilse iyiliği emredip, kötülükten menederler. Bunların, bütün gözettikleri nokta, Allah rızasıdır. Yaptıklarını Allah için yaparlar, istediklerini Allah için isterler. Bunlar, “Kim iyilik yaparak kendisini ihlas ile Allah’a teslim ederse…” (Bakara, 112) ayetinin yüce manasının, tam olarak tatbikiyle teslim olmuşlardır.
“Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır. (Bakara, 208)
Ey mü’minler! Allah’ın emirlerine boyun eğip öyle mükemmel bir sosyal görünüm ve öyle muntazam bir İslam yurdu meydana getiriniz ki aranızda isyandan, kavga ve anlaşmazlıktan, birbirinize eziyetten, eğrilikten, Allah’ın haklarına ve kulların haklarına tecavüzden, kısaca Allah rızasına aykırı hareketlerden eser bulunmasın. Herkes, güven ve karşılıklı sevgi, rahatlık ve tam bir huzur içinde vazifeleriyle meşgul olsun. Geleceğine ve ahiretine tam bir sevinçle yürüsün ve bunu bozacak fesatlara meydan verilmesin. Dünya hayatı hakkında parlak sözler söyleyip de kalpleri merhametsizce düşmanlıklarla dolu olan, şeytanca hareket edenlerin arkasından gidilmesin.
“Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız, iyi bilin ki, Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.”(Bakara, 209)
Azîz olan Allah, nizamına karşı gelen ve şeytanlık yollarına sapıp, tevhidin hükmünü bozan ve barış hükümlerini bozmaya çalışan günahkârların haklarından gelir, belalarını verir, eğer tehir ederse hükmünü geriye bırakırsa o da hikmetindendir. İnsanların yaptıkları yüzünden karada ve denizde fesat çıkmıştır. Allah’ın nizamında hata ve eksiklik yoktur. Hata ve eksiklik biz kulların anlayış ve davranışındadır. Âleme nizam ve barışta yine kulların dua ve niyazları, cenabı hakkın rahmeti ve kulların ellerinin emeği ile gelecektir. Mü’minler niyetlerini düzeltip dini Allah’a has kılarak ihlasla çalışıp terlemedikçe fert ve toplum hayatı da huzur ve saadete eremeyecek ve hayatımızla yaptığımız ticaretti kazanmayacağız.
“Ey inananlar, size, sizi acı azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi? Allah’a ve elçisine inanırsınız, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla mücadele (cihat) edersiniz. İşte sizin için en iyisi budur. Allah sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.” (Saff, 10-12)
Tevbe suresinin 111. ayetinde dünya pazarında satılan canın müşterisinin Allah olduğu vurgulanır. O’nun rızası yolunda geçirilen her saniye, her dakika ve saat velhâsıl her an Allah’a adanmışlığın ve O’nun cennetine yaklaşmanın yoludur. Hüküm âlemin Rabbi Allah’ındır. O’nun rızası onun yolunda hayatını feda ederek çalışanlaradır. Onlar; “Kendilerini ne ticaretin ne de alışverişin Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoymadığı erkeklerdir. Onlar yüreklerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.” (Nur, 37)