Allah Bana Yeter, Ne Güzel Vekildir O!

Allah Bana Yeter, Ne Güzel Vekildir O!

Abdullah ibni Abbas radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah aleyhisselam şöyle söylemeyi ihtiyat edinmişti: “Allah’ım! Sana teslim oldum, ben sana inandım, sana dayandım. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücadele ettim. Allah’ım! Beni saptırmandan yine sana, senin büyüklüğüne sığınırım -ki senden başka ilah yoktur-. Ölmeyecek diri yalnız sensin. Cinler ve insanlar ise hep ölümlüdürler!” (Buhari, Müslim)

İslam, iman, tevekkül, gözün-gönlün Allah’a çevrilmesi, her türlü başarının Allah Teâlâ’nın yardımına bağlı olduğu gerçeğini daima dile getiren Hz. Peygamber, bu ikrarından sonra kendisini şaşırtmamasını ya da bu nimet ve ihsanlarından mahrum etmemesini Allah’tan dilemektedir.

Bu ifade ve dua tarzıyla Efendimiz; “Ey Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalbimizi kaydırma!” (Âl-i İmran, 8) ayetini hatırlatmaktadır. Ancak hadisin “tevekkül ve yakin” konusunda zikredilmesi, daha çok bu dileğin önünde ve sonunda yer verilen ifadeler sebebiyledir. Zira Peygamber Efendimiz, Müslümanlardan beklenen teslimiyet ve güven’in boyutlarını ve sebebini bu ifadelerinde açıklamaktadır. Tevekkül, bâki olana yönelik olmalıdır ki ancak bu takdirde anlam ifade eder. Fânilere güvenenler ise, eninde-sonunda büyük bir nedâmeti paylaşırlar. Nitekim ayet-i kerimede “Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan. Onu hamd ile tesbih et!” (Furkan, 58) buyrulmuştur.

Sadece Allah’a tevekkül edip güvenmek, iman ve İslam üzere yaşamayı Allah’tan dilemek gerekir. Kendisine itimat ve güvenmeye lâyık kemal sıfatlarına yalnızca Allah Teâlâ sahiptir. Ölümlü varlıkların hiçbiri bu manada Müslümanın güvenine muhatap olamaz. Aslında hiçbir varlığa değil de Allah’a güvenmek ve tevekkül etmek tam bir özgürlüktür.

Abdullah ibni Abbas radiyallahu anh şöyle dedi: “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir” sözünü, ateşe atıldığında İbrahim aleyhisselam söylemiştir. Muhammed aleyhisselam da bu sözü “Müşrikler size karşı toplandılar, başınızın çaresine bakınız!” dediklerinde söylemiştir. Nitekim bu haber Müslümanların imanını artırmıştı ve onlar hep birlikte “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir” demişlerdi.

Buhari’nin Abdullah ibni Abbas radiyallahu anh’dan naklettiği bir başka rivayette Abdullah şöyle demiştir: “Ateşe atıldığı zaman İbrahim aleyhisselam’ın son sözü: “Allah bana yeter, o ne güzel vekildir” demek olmuştur. (Buhari) Büyük sahabî Abdullah ibni Abbas’ın bu beyanlarından, tevekkülün en kısa ve kesin ifadesi olan “hasbünallahu ve ni’mel vekîl” sözünü Hz. İbrahim ve Hz. Peygamber’in en kritik anlarda söylemiş olduklarını öğrenmekteyiz.

İbrahim aleyhisselam’ın ateşe atılma olayı Kur’an-ı Kerim’de tafsilatlı bir şekilde anlatılmaktadır (Enbiyâ, 51-70). Ta baştan beri Allah’a tam bir güven içinde bulunan Hz. İbrahim en son anda, ateşe fırlatılırken de aynı itminan ve güven ile “Allah bana yeter, ne güzel vekildir O!” teslimiyeti içinde sadece Allah’tan yardım beklediğini dile getiriyordu. Sonuç ise, gerçek tevekkülün akıllara hayret veren mutlu sonu idi: Kızgın ateşin serinlik veren bir ortama dönüşmesi… Çünkü Allah her şeye kâdirdir. Mesele O’na güvenmektedir.

Ayrıca Hz. Peygamber Efendimiz ile ilgili bir olaya Âl-i İmran suresinin 173. ayetinde işaret buyrulmaktadır. Uhud Savaşı’ndan sonra Ebu Süfyan, “Bir sene sonra Bedir’de buluşalım” demiş, Hz. Peygamber de “İnşaallah” diye cevap vermişti.

Vakit gelince Ebu Süfyan, Mekkeli müşriklerden topladığı güçle Merru’z-zahran denilen yere kadar gelip ordugâh kurmuştu. Ancak kalbine düşen korku sonucu Mekke’ye geri dönmeye karar vermişti. Tam bu sırada Medine’ye gitmekte olan Nuaym İbni Mes’ud ve adamlarıyla karşılaştı. Henüz Müslüman olmayan Nuaym’a; “Al sana on deve! Medine’ye gittiğinde, büyük bir kuvvetle gelmişler, seni bekliyorlar, diye Muhammed’i korkut!” demişti. Nuaym, Medine’de Hz. Peygamber’i harb hazırlıkları içinde buldu. Ebu Süfyan’ın isteğini yerine getirerek:

– “Ebu Süfyan, Mekkelileri toplayıp gelmiş, sizi bekliyor. Giderseniz hiçbiriniz geri dönemez!” diye Müslümanları korkutmak istedi. Başta Hz. Peygamber olmak üzere ashâb-ı kirâmın Allah’a iman ve güvenleri artmış ve “Allah bize yeter, ne güzel vekildir O!” demişler ve sözleşilen yere hareket etmişlerdi. Bedir mevkiine gelince düşmanın çoktan çekip gittiğini gördüler.

Özellikle sıkışık anlarda Allah’a tevekkülün kıymeti büyüktür, telaş ve paniği önler. Soğukkanlılık, Allah’a güvenden kaynaklanır. Propaganda ve soğuk savaşta Allah’a güven, toplumların en sağlam güvencesidir. Kur’an-ı Kerim’de anlatıldığı üzere tevekkül, peygamberlerin hayatlarında da önemli gelişmelere sebep olmuştur.

Ölmeyene, hep Hayy olana, hep diri olana güvenip dayan. O’na tevekkül et. Sakın fâni, âciz ve ölümlülere bel bağlama. Onlardan bir beklentin olmasın. İhtiyacın olduğu zaman sana hep icabet edebilecek, sığındığın, teslim olduğun zaman asla seni satmayacak, seni harcamayacak, muhtaç olduğun zaman sana karşı acizliği, gafleti, ölümü bulunmayacak, her zaman diri, her zaman güçlü, her zaman ölümsüz olan Allah’a güvenip vekil kabul et. Vekâletini sadece O’na ver ki, senin hayatın hakkında karar veren O olsun. Sadece O’na güvenip dayan ki başarıya ulaşasın, asla bir sıkıntıya düşmeyesin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.