Aklın En Büyük Cinayeti

Cehalet nedir?
Cehalet, insanın iç dünyasında yaşayan ama dışına da sıkça taşan bir gerçekliktir. Sahibi, gittiği her yere onu da götürür. Rağıp el-Isfahani meşhur Müfredât’ında ‘cehalet üç çeşittir’ der: “Bilgisiz olmak, bir şeye olduğundan başka biçimde inanmak, bir şeye hak ettiğinden başka bir şekilde davranmak.” Cehalet; terim ve kelime anlamı itibariyle ahlak, itikat, fıkıh, eğitim gibi farklı başlıklarda kendini gösteren çok boyutlu bir meseledir.
Biz onun ‘inanç’ kısmı üzerinde durmaya çalışacağız. Muhtemel kusurlarımızı hesaba katarak, Malcolm X’in, Alex Haley imzalı biyografi kitabının son sayfasındaki final cümlesini biz en başta söyleyelim: “Şan yüce Allah’a özgüdür, benim olan tek şeyse günahlarımdır.”
Kendini Bilmemek
İlmin zıddı olan cehaletin tanımı tek kelimeyle ‘bilmemek’tir. Neyi bilmemektir peki?
Hakkı bilmemektir. Haddini bilmemektir. Yerini bilmemektir. Muhatabını bilmemektir. Bilinler içinse ‘tanımamak’tır, ‘kabul etmemek’tir.
Dahası, ‘kendini bilmemenin’ de bir kelimeyle özetlenen birçok adı varsa onların başta gelenlerinden ve en isabetlilerinden biri de yine cehalettir.
Bir insanın yapabileceği tercihlerin en rezilidir. Bu rezalet, sahibinin peşini sadece dünyada değil ahirette de bırakmayacaktır.
Oryantalistlerin cehaletin tanımı konusunda en çok tercih ettiği seçenek ‘şiddet ve saldırganlık’ anlamındaki ‘barbarlık’tır. Onlar, cehl ve cahillik kelimelerine ahlak temelinde yaklaşmışlar, böylece onları ‘tevhid, rab, şirk, tağut’ gibi itikadi kavramlarla olan ilişkisinin dışında değerlendirmişlerdir.
Hayvanlık Mertebesi
Isfahani, ömrünü bilgisizlikle yani cahillikle geçirenlerin hayvanlık mertebesini aşamayacağını belirtir. Çünkü insanı diğer varlıklardan ayıran tarafı akıl ve bilgi sahibi olmasıdır.
Hakikati bir bütün olarak kabul etmeyip parça parça almak veya inanmak da bir cehalet çeşididir.
Cehalet, meydan okumaktır. Hakkın hukukuna meydan vermemek, fırsat tanımamaktır.
İnsan aklının işleyebileceği en büyük cinayettir. Cahil, hakikatin katilidir.
Hakikat, tevhidin ta kendisidir. Cahilin hakikati vurmak için eline alabileceği birçok silah varsa da bunların en berbatı şirktir.
İnsanın en büyük kusuru olan cehaletin tek güzel tarafı ‘giderilebilir’ olmasıdır.
Cahiliye Toplumu
Cehalet, makul ve makbul çizgiye yani ‘ilahi’ olana rağmen gösterilen ‘beşeri’ tavırları da içine alır.
Sadece asr-ı saadet öncesi döneme ‘cahiliye’ demek yanıltıcıdır. İslam’ın bir bütün şeklinde tam egemenliği dikkate alınarak yapılan ‘İslam toplumu’ ve ‘cahiliye toplumu’ gibi nitelemeler günümüz dünyasını anlamada hala istifade edilebilir bir kıymettedir.
Bir yaratıcının varlığını kabul etmemeye (ateizme) varan oranda ilahı sadece göklerde tutan beşer aklı, din ve dünya işlerini birbirinden ayırarak yeryüzünde oluşturduğu boşluğu kendi nefsini ilah edinerek doldurma çabasını gösterirken cahiliye toplumu özelliği arz etmektedir.
Yeryüzünde ilahlığını ilan ederek müstekbirleşen, bu hâkimiyeti için gerekirse kan döken, can alan, zindanlar yapan beşeriyet, cehaleti icat etmese de ona teslim olmuş vaziyettedir.
Uğruna, taptıkları her türlü bilimsel faaliyetin seferber edildiği ‘insan aklının mutlak hâkimiyeti’ konusunda gösterilen çaba ve çalışmalar, modern çılgınlığın / cahiliyenin organize olmuş, kurumsallaşmış halidir.
Panzehir
Cihad, “İslam ile insan arasındaki engellerin kaldırılması için yapılan her türlü faaliyet” olarak tanımlanır. Bu manayı tersten okuduğumuzda cehaletin bize lazım olan tanımı da ortaya çıkar.
Cehalet, İslam ile insan arasındaki her türlü engelin ortak adıdır. Engel, bir fikir ve düşünce olabileceği gibi bir kurum, yapı veya şahıs da olabilir.
‘Cahil’ diye de bu engellerin ortaya konmasında az ya da çok emeği geçen herkese denir.
Bu açıklamalara göre cehaletin zehir, cihadın ise panzehir olduğu anlaşılır.
İslam’ın zirvesi olan cihad, her zaman ve her yerde türlü cahillikler karşısında en tesirli ve aksiyoner ilaçtır.
Tebliğ, ‘bildirmek’tir. Kulluğu, itaati, ibadeti, ret ve kabulleri, Rab ve ilahı, tevhidi anlatmaktır. Cehaletle yapılacak cihadın başlangıç noktasıdır.
Tebliğe muhatap olanın mazereti kalmamış olur. Çünkü herkesin ne ile yükümlü olduğunu bilmesi şarttır.
Unutulmamalıdır ki vusûlsüzlük usûlsüzlüktendir, işte tam da bu yüzden kavgamız kafanın kendisiyle değil, içindekilerledir.
Zafer İnananlarındır
İlk cahil şeytandır ve kendisine bir mühlet verilmiştir. Cehalet de cihad gibi kıyamete kadar sürecektir. Cahilliği ‘yok edemeyeceğimiz’ gerçeğini kabul ettikten sonra onu ‘mağlup edebileceğimiz’ hakikatini kesinlikle unutmamak en büyük motivasyon kaynaklarımızdandır.
Merhum büyüğümüzün ifadesiyle “Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.”
Ne kadar yakındır, sorusuna verilecek cevap; niyet, ilim ve ihlâsımızın derecesine bağlıdır.
Allah, her şeyin en iyisini bilendir.