Aile Eğitimi / Ailede Rol Dağılımı

Aile Eğitimi / Ailede Rol Dağılımı

’Mutlu eden mutlu olur, mutlu olan da mutlu eder’’

Öğretmen bir arkadaşım, ’’Geçen gün öğretmenler odasında tanık olduğum bir olayı paylaşmak istiyorum dedi: Okulumuza gelen stajyer öğrenciler kendi aralarında evlilikle ilgili konuşuyorlardı. Başörtülü olan bir hanım kız dedi ki;

– Eşimde çalışacak bende çalışacağım evdeki bütün işleri ortak yapacağız tabii ki, bulaşıkları da yıkayacak, evi de temizleyecek, çocuğa da bakacak. Asla ondan daha fazla iş yapmam her şey eşit olmalı.

Yanındaki arkadaşının cevabı ise şu oldu,

-Bence kadın ve erkek rollerinde işler eşit olarak değil, adaletli olarak paylaşılmalı. Örneğin market ve pazar alış-verişinde o kadar yükü ben taşıyamam ama bir erkek rahatlıkla taşıyabilir. Çocuklara kıyafet seçmede, beslenme ihtiyaçlarını karşılamada, evin dekorasyonunda da ben daha etkili olabilirim.’’

Yukarıdakine benzer konuşmalara günlük hayatımızda sık sık kulak misafiri oluyoruz. Hatta çoğu zaman bizde buna benzer serzenişlerde bulunuyoruz.

-Beni hiç düşünmüyorsun, bütün gün evin içinde dönüp duruyorum. İnsan bir çorabını kaldıramaz mı? Kıyafetlerini katlayıp koyamaz mı? Yemeğini yediğinde sofrayı toplayamaz mı? Çocukların ödevleriyle ilgilenemez mi?

-Bütün gün işyerinde yoruldum, önüme sıcak bir çorba koyamaz mısın? Marketten yemek yapacak malzemeyi alamaz mısın? Çocukları okula getirip götürmek bu kadar mı zor? Vb…

İşte bu serzenişler evliliklerde çatışma yaşanmasına sebep olabiliyor. Kişilerin üstlendikleri rollerden memnun olup olmamaları, rol paylaşımını adil olarak algılayıp algılamamaları önemli elbette. Bazı aileler, ’’Yemekleri kim pişirecek? Çocukların bakımından kim sorumlu olacak? Eve parayı kim getirecek?’’ gibi sorulara kolaylıkla çözüm bulabilirken bu konular bazı ailelerde ciddi sorunlar olarak karşımıza çıkabiliyor. Ailede rol paylaşımı konusunda bireylerin mutluluğunu belirleyen husus, her bireyin rolleri konusunda diğerleriyle anlaşmaya varmış olması ve rollerinden duyduğu memnuniyettir. Sağlıklı ailelerde aile üyeleri, birbirlerinin rol beklentilerine uygun davranırlar.

Peki, ROL nedir?

ROL: Bir işte, bir ortamda ya da bir ilişkide kişinin üstüne düşen görevdir. Karı-koca rolü, anne-baba rolü, gelin-damat rolü, büyükanne-büyükbaba rolü gibi.

Yani hayatın her aşamasında yeni yeni roller yükleniriz. Her role uyum sağlamak için zamana ihtiyacımız olabilir. Evin biricik kızı rolünden, diğer evin gelini rolüne geçmek kolay değil elbette. Ya da birdenbire bize anne diyecek bir evladımızın dünyaya gelmesi, henüz kendimizi genç hissederken babaanne diye seslenen bir torunumuzun olması… Hayatın içinde her gün yeni yeni roller bizi beklemekte.

Son yıllarda kadın ve erkek rollerinde hızlı bir değişiklik yaşanıyor. Beklentiler oldukça yükseliyor. Yoğun stres altında yaşayan insanlar modern hayatın getirdiği problemlerle birlikte, ailenin sosyal ve psikolojik sınırlarını zorluyor. Ailenin bu olaylar karşısında direnci her geçen gün daha da zayıflıyor. Ne yazık ki sırf rollerimizle ilgili çatışmalardan dolayı boşanma ile sonuçlanan, dağılan evliliklere şahitlik edebiliyoruz.

Geleneksel ilişkilerde roller ve yapılacak işleri kimin yapacağı daha belirgin iken, eşitlikçi ilişkilerde daha çok problem yaşanabilmekte. Bu durumda eşlerin beklentilerinin ne olduğunu birbirleriyle açıkça konuşmaları, destekleyici davranmaları çok önem kazanmaktadır. Gereksiz dayatmalar yerine anlayış içerisinde duruma uygun hareket edebilmeyi öğrenmek yuvada mutluluğu sağlayabilir. Rollerin aynı zamanda sorumluluklarımız olduğu unutulmamalıdır. Evlilik de oyun değil büyük bir sorumluluktur. Roller konusunda esnekliğinde olması önemli. Örneğin diğer zamanlarda ev işleri yapmayan bir erkeğin yeni doğum yapmış karısına yardım etmesi, onun yerine yemek yapması-bulaşık yıkaması esnekliktir.

İnsan ailesinde mutlu olduğu kadar başka hiçbir şeyle mutlu olamıyor. Bu lezzeti başka hiçbir yerde bulamıyor. Bu nedenle ailemizin, eşimizin, çocuklarımızın kıymetini bilelim. Ailede birinin mutluluğu, hepimizin mutluluğu. “Hayat müşterek” derler. Ev içinde her şeyde ortaklık ve paylaşım vardır. Burada Önderimiz, yol göstericimiz, sevgili Peygamberimizin aile içindeki davranışlarına da bakmamız gerekir. Eşi Hz. Aişe’nin anlattığına göre, Peygamberimiz ev işlerinde hanımlarına yardımcı olurdu. Elbisesini yamar, ayakkabılarının söküklerini diker, ev süpürür, deveyi bağlar, yemler, koyunları sağar, alış verişi kendisi yapar, aldıklarını kendisi taşırdı.

Peygamberimizin örnek oluşu, inanan insana bir ölçüdür. Karı kocanın iş hayatında bulunduğu modern toplumlarda ev işlerinin bir paylaşım içinde yürümesi de artık vazgeçilmez bir zorunluluk haline gelmiştir. Erkekten yemek yapması, çamaşır yıkaması her zaman beklenmese bile, sofranın kurulmasında, evin tertip düzeninde, çocukların bakımında eşine destek olması pekâlâ mümkün…

Ama bunu sürekli gündemde tutmak, her işi eşit olarak paylaşacağız dayatmasında bulunmak, aile yuvamıza dinamit koymaktan başka bir şey değildir. Ne kadar eşitlikçi olmak istesek de özellikle kadınlar karşılarında kavanoz kapağı açabilecek, pazar poşetlerini taşıyabilecek, çocukları omuzunda gezdirecek, bir koltuğu bile tek başına kaldırabilecek bir erkek olduklarını hissettiklerinde teslimiyet duygusunu yaşıyorlar. Kendinden daha güçlü, zorluklara karşı onu koruyabilecek birinin olması kadınlara huzur veriyor. Erkeklerde aynı şekilde gömlekleri temiz ve ütülü olduğunda, önlerine sıcak bir yemek konulduğunda, kapıyı güler yüzlü bir hanım açtığında daha mutlu oluyorlar.

Unutmayalım bir yuvayı yapmak oldukça zor, yıkmak ise çok kolaydır. Bu kadar zorluklarla kurduğumuz yuvalarımızı kolayca yıkmayalım, yuvalarımızı sağlamlaştırmaya, daha güzel yaşanabilir kılmaya çalışalım.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.