Ahmet Taşgetiren ile Söyleşi “Akide Bir Disiplindir”

Ahmet Taşgetiren ile Söyleşi “Akide Bir Disiplindir”

AHMET TAŞGETİREN-1948 yılında Kahramanmaraş’ta dünyaya gelen Ahmet Taşgetiren 1965 senesinde Kahramanmaraş İmam Hatip Okulunu, 1970 yılında da İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nü bitirdi. Yeniden Milli Mücadele, Pınar, Türk Edebiyatı dergilerinde yazılar yazdı, yöneticilik yaptı. Günlük Bayrak gazetesinde, daha sonra da Tercüman gazetesinin yazıişleri kadrosunda çalışan Ahmet Taşgetiren uzunca bir süre de Zaman gazetesinde haftada bir yayınlanan makaleleri ile yer aldı. Yeni Şafak gazetesinde 10 yıl boyunca başyazar olarak çalışan Taşgetiren 1986 yılından bu yana Altınoluk dergisinin Yazıişleri Müdürlüğü görevini yürütüyor. Halen Bugün gazetesinde okuyucularıyla beraber olan Ahmet Taşgetiren, haftalık Aksiyon dergisinde yazıyor, Taşgetiren evli ve beş erkek evlat babasıdır.

 

İlkadım— Değerler, sistemlere renk ve şekil veren temel unsurlardır. Sistemlerin hedef insan tipinin temel özelliklerini de bu değerler oluşturur. Hedef insan tipine bakarak sistemleri, sistemlerin temel değerlerine bakarak hedef insan profilini anlamak mümkündür. Bu anlamda günümüz Türkiye’sini ve Türk gençliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ahmet TAŞGETİREN-Türkiye, bir İslam toplumu olarak nitelenir, dışarıdan bakıldığında da öyle bilinir. Ama Türkiye’nin sistem değerleri İslam’a müracaat edilerek belirlenmiş değildir. İslam da bir insan inşasını hedefler, sistemler de kendi insan tiplerini oluşturmayı hedef alır. Türkiye’de sistem yapılanırken, İslam’dan yola çıkılmadığına göre, insan modelinde de, İslam’ın ölçüleri gözetilmemiş, hatta denebilir ki, İslam’la mesafeli bir insan hedeflenmiştir. Sonuçta ortaya, hem “Müslümanlığı” sebebiyle, İslam’ı kişiliğinin temel değeri olarak görmesi gereken, hem de kurulu düzenin İslam’a göre belirlenmemiş, hatta İslam’a mesafeli olmayı öngören yapısından etkilenen bir insan tipi çıkmıştır. Kurulu düzen, insanımızı etkilemiş midir, diye sorulursa, buna “maalesef evet” cevabı verilebileceğini düşünüyorum.  İnsanımız için İslam hala en temel değerler arasında mıdır, diye sorulsa buna da “Evet” cevabı vermek gerekir. Bu çift taraflı etki, insanımızda bir kişilik bölünmesine yol açıyor. Bu bölünme, kurulu düzenin etkisinin artması ölçüsünde derinleşiyor. Maalesef bu, gençlerimiz için de bir gerçekliktir, ileri yaşta olanlarımız için de…

 

İlkadım —Efendim, gençliğin dinamizmi, ideolojilerin de dinamizmi anlamına gelmektedir. Bu nedenle bütün sistemler ve ideolojiler, temel tezlerini özellikle gençlik üzerine kurarlar. Günümüz İslam gençliğine baktığımızda, gelecek açısından ümit veriyor mu..?

Ahmet TAŞGETİREN– Ülkemiz, nüfusu genç bir ülkedir. Evet, gençlik, insanın hemen her yetkinliğinin diri olduğu bir çağdır. Rasulullah Efendimizin davetine ilk icabet edenlerin büyük kısmı gençlerden oluşmuştur. Bütün zamanlarda İslam, her yaştan (gençlik bir yaş meselesi değil, yürek meselesidir) genç yüreklerin dinamizmi ile yol almıştır. Ebu Eyyub el Ensari, İstanbul önlerine geldiğinde 100 yaşına yakındı ama gençti. Bugün de gençleri vardır İslam’ın. Peki, ümit veriyorlar mı? Evet, onların sadece varlıkları potansiyel bir ümit anlamına gelir. Ama gençliğin enerjisini doğru mecralara akıtacak önderlikler de kaçınılmazdır. Bence gençlik üzerine düşünen herkes, ilk genç İslam neslinin, Rasulullah Efendimizin örnekliğinde ne bulduğuna ve bugün onun gençlerin önüne nasıl konulacağına bakmalıdırlar.

 

İlkadım— İslam inancının hedef insan tipini Müslüman oluşturmaktadır. İslam’ın değerlerine bakarak Müslümanı, Müslümanın özelliklerine bakarak da İslam’ın temel değerlerini tanımlamak mümkün olması gerekirken, Müslüman birey İslam’ın, değer ve prensiplerini tam ve doğru olarak yansıtamaz hale gelmiş durumdadır. Bunu neye bağlıyorsunuz..?

Ahmet TAŞGETİREN– Bunun adı kalite kaybıdır. Kalite kaybına uğranılmıştır. Kalite kaybının sebebi üzerinde düşünülebilir. Onu da, birinci soruda ifade ettiğim, kurulu düzenin kendi insan tipini inşa çabası ile Müslümanın, İslam’a bağlılık direnci arasındaki alış – verişle tahlil etmek mümkün. Sistem bizden ne alıyor, biz sistemi ne kadar restore edebiliyoruz, bu konu üzerinde derin derin düşünmeli, kişilik değerlerimizin İslam’la ilişkisine sık sık bakmalı, içimizde bir yaralanma, Müslümanlık azalması hissediyorsak, kendimizi sarsmalıyız. Bunun farkında olabilmek bile bir bilinç diriliğini gerektirir. Bazen, insan ne kaybettiğinin bile farkına varamayabilir. Bu da, yüreğimizdeki ve bilincimizdeki nasırlaşma ile bağlantılıdır.

 

İlkadım— İdeoloji ya da inançların “olmazsa olmaz” olarak nitelediği bir takım özelliklerin yerini, onunla çelişmesine rağmen farklı ideoloji ve inançların arzuladığı kişilik özellikleri almaya başlamış olmasının temelinde hangi sebep veya sebepler  olabilir.?

Ahmet TAŞGETİREN-Bu kendi inanç ve değer sistemimiz üzerindeki hassasiyet ve bilinç kaybı ile alakalıdır. Hem inanç ve değerler bilinçle alınmış ve özümsenmiş değildir, hem de farklar konusundaki bilinç diriliği kaybolmuştur ki, kişiliğimize girenler ve çıkanlar bizde, herhangi bir kazanç veya kayıp ürpertisi oluşturmamaktadır. Böyle bir bilinç aşınmasından korkmak gerekir. Çünkü bu duyarsızlık, herhangi bir kayıp olmasa bile, mevcut kişilik değerlerini de bilinçsizce, belki alışkanlık sonucu yapıyor olmak anlamına gelir. Oysa İslam, her davranışa bilinç yüklenmesini de gerekli görür. Niyet bilinci dediğimiz şey odur.

 

İlkadım—Efendim, günümüzde, özgürlüklerden dem vurup sorumlulukları geri plana iten bir Müslüman tipi ile her yerde karşılaşmak mümkün hale gelmiştir. Bu durumu akidenin kavranılmasındaki eksiklik olarak yorumlamak doğru olur mu..?

Ahmet TAŞGETİREN– Akidenin kavranılmasındaki noksanlık, evet, ama akidenin kavranılması ve ondaki noksanlık nedir, sorusu üzerinde de düşünmek gerekiyor. Akide, insanın dünya görüşünü, hayata bakışını, nerden gelip nereye gittiği sorusunu cevaplandıran bir disiplindir. Yaratan’la ilişkinin netleşmesidir. Kulluk şuurunun netleşmesidir. Varoluşun, Yaratıcı’dan kopuk değerlendirilemeyeceğinin idrakidir. Bunlar netleşmemişse, bu dünyada başıboş yaşanabileceği noktasına savrulmak içten bile değildir. Oysa İslam akidesi, insanın Rabbinden kopuk bir nefescik anının bile bulunmadığı idrakini ister insandan. Ben akidenin doğru idrakinin, her zaman olduğu gibi, bugünün insanı için belki daha çok – çünkü insan zihnini sarsan farklı inanç rüzgârları bugün daha sert esiyor- ihtiyaç halindedir. Ben, temel bir akide eğitimini hayati bir görev olarak telakki ediyorum.

 

İlkadım— Zihinlerde berrak bir İslam anlayışı ya da Müslüman tipinin şekillenmesinin önündeki önemli engeller neler olabilir…?

Ahmet TAŞGETİREN– Engel olarak çok şey sayılabilir. Ama bunun en başında gaflet geliyor bana göre. Bilinç uyuşukluğu yani. İslam’la ilişkiyi, hayatının en önemli meselesi olarak görememe hali. Yani yığınakta hata. En temelde böyle bir gaflet söz konusu olunca, insanın bütün ilişkileri, problemli hale gelme riski taşır. Aile hayatından, işine kadar. Gözü, kulağı, ağzı, dili, her şeyin formatı bozulur ve her şey, hele bu kurulu düzenin İslamsızlığı özendiren ortamında, insanın içine aşındırıcı mesajlar taşır. Kişiliğimize, aşındırıcı mesajlar taşınması karşısında, sağlam bir filtre sistemi oluşturmak gerekiyor.

 

İlkadım–. İslam’ın hedeflediği insan profiline kitapların sayfaları arasında rastlanabilirken bu profilin gerçek hayata yansıması olan insanları  nadiren görüyoruz.. Bu durum genellikle ‘’zamanımızın bir gereği ‘’olarak açıklanıyor.. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir.?

Ahmet TAŞGETİREN– Bana göre zamanı suçlamak, bir aldanıştır. Bütün zamanlarda, iyi ve kötü vardır. İnsan, yaratılıştan beri imtihandadır. Kur’an bize, peygamberlerin bile, bu imtihanlardan geçtiğinin örneklerini bildiriyor. Hazreti Yusuf’un geçtiği imtihan küçük bir imtihan sayılabilir mi? Alın o imtihanı, 21’inci yüzyıla taşıyın ve böyle bir durum karşısında hangi Müslümanın nasıl davranacağını tahmin etmeye çalışın. İnsanın rabbi ile ilişkisi, bütün zamanlarda çok net bir istikrarı gerekli kılıyor. Onun halikıyyeti, bizim kulluğumuz söz konusu. Bunu unutmamak lazım.

 

İlkadım— Bugün İslam toplumunun en önemli sorunlarından birinin, somut modeller ortaya koyamamak olduğu söylenebilir mi..?.

Ahmet TAŞGETİREN– Ben, “Güzel müslüman”a, İslam’ın tebliği açısından ekmek kadar su kadar ihtiyaç bulunduğuna inananlardanım. Çünkü onlar “İslam yaşanır ve yaşandığı zaman güzel insanlar inşa eder” kanaatini uyandırmak için elzemdir. Haza Müslüman, haza insan, diye parmakla gösterilecek nitelikte, güzellikte Müslümanlar… Muhammedül Emin’in 2000’li yıllardaki izleyicileri… Onun rahmeten lil alemin hususiyetini kişilik değeri olarak kuşanmış güzel insanlar… İslam sadece bir söylem tebliği olmaktan çıkıp, ete kemiğe bürünmüş ahlak timselleri halinde sunulabilse, İslamlaşma çok daha gürül gürül akarak gerçekleşecektir inancındayım.

 

İlkadım–. İslam dünyasında ve Türkiye’deki Müslümanlar bugün, İslam’ın tüm yönleriyle hayat bulduğu bir Müslüman profili ortaya çıkarma konusunda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Kimimizin duygu ya da düşüncelerinde, kimimizin sosyal davranış kalıplarında, kimimizin fiziksel görünümünde, gayrı İslamî diyebileceğimiz birtakım özellikler bulunmaktadır. Bulunmanın ötesinde bu durum, bir gereklilik ya da modern yaşamın bir zorunluluğu olarak kabul edilip içselleştirilmekte; hatta deyim yerinde ise İslamlaştırılmaktadır. Böyle bir hal gelecekte İslam toplumu ya da Müslümanlık adına ciddi bir tehdidi barındırmaktadır diyebilir miyiz? Çözüm için ne gibi formüller üretilebilir…?

Ahmet TAŞGETİREN– Ben hiçbir şeyin Müslümanlık adına tehdit oluşturabileceğini düşünmem. Müslümanlık yaşıyor ve yaşayacak. İnsanlar ve Müslümanlar sınavda. Yarın Allah başka kavimler getirir ve “Allah’ı seven, Allah’ın sevdiği, kınayanın kınamasına aldırmadan temel ölçüleri yaşayan, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran toplumlar oluşur.” Sınav bizim, Rabbimizle ilişkilerimizi sağlıklı sürdürüp sürdürememe, dolayısıyla kendimizi kurtarıp kurtaramama sorunudur. Çözüm, yüreğimizi avucumuza alıp, onun kendini rabbi ile ne kadar yakın bulduğunu sormakta ve “Şah damarından daha yakın” bir birlikteliği idrak haline getirebilmektedir. Bir kalb davasına sahip olmaktadır. Birbirimizi böyle bir hassasiyete yöneltmektedir. Birbirimize bu noktada yardımcı olabilmektedir. Allah’a dost olma noktasında bir gayrete soyunmaktadır. Ailelerimizi Müslüman bir yuva atmosferinde bulundurma cehdine soyunmaktadır. Allah’ın gayret kuşağını kuşanmaktadır. Ve dua ikliminden kopmamaktadır. 

Efendim İlkadım dergisi olarak verdiğiniz bilgilerden dolayı çok teşekkür ederiz.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.