Zamanın Kıymeti

Zamanın Kıymeti

“İki nimet vardır. İnsanların çoğu bunları değerlendirmede aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” (Buhari)

İnsan neyi arzularsa onun esiri olurmuş. Bu çağda neleri arzuluyoruz acaba? Hangi arzularla vaktimizi değerlendiriyoruz? Elbette bu meseleleri hülasa etmek bir hayli yorucu olacaktır. Kendi psikolojik bağlamımızda düşünerek ve örnek aldığımız şahsiyetlerin fikirleri bilhassa örnek hayatları bizler için daha aydınlatıcı olacaktır. Rasulullah aleyhisselamın hayatı, zamanını nasıl kıymetlendirdiği, ashabına ve Ümmet-i Muhammed’e nasıl örnek olduğunu anlamamız bilhassa biz Müslümanlar için çok önemlidir. Peki, efendimiz (sav) vaktini nasıl geçirirdi? İnşirah suresiyle birlikte nasıl büyük bir sorumluluk yüklemişti acaba? Ne diyordu 7. ve 8. ayetinde “فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْۙ وَاِلٰى رَبِّكَ فَارْغَبْ” O halde işini bitirince hemen kalk Ve yalnız Rabbine yönel.

Yedinci ayetle ilgili olarak çok farklı yorumlar yapılmıştır. İbn Âşûr’un ayeti herhangi bir özel iş ve ibadetle sınırlamadan “önemli işlerden birini tamamlayınca, ardından başka bir işe yönel ki böylece bütün vakitlerini önemli işlerle değerlendirmiş olasın.” şeklindeki açıklaması sanırım konunun izahını destekleyecektir. Diyanet’in tefsirine göre ise sekizinci ayette kişinin, gerek çalışmasında gerekse ibadetinde yalnız Allah’a yönelmesi, her işini öncelikle O’nun rızasını gözeterek yapması, ne diliyorsa O’ndan dilemesi, ne istiyorsa O’ndan istemesi emredilmiştir. Evet, her işi onun rızasını gözeterek yapmak bir peygamber hassasiyeti bir mümin davranışıdır. Bu şekilde yaşanılan bir hayatın bereketi çoktur, günaha olan eğilimi ise oldukça azdır.

  1. Bir iş bitince başka bir işle meşgul olmak
  2. Daima Allah’ın rızasını gözetmek

Denilebilir mi bunları yapan yapabilen birisi dünyasını da ahiretini de kaybetmiştir. Zinhar! Ne kıymetlidir ki Cenab-ı Allah hem dünyamız hem ahiretimiz için bize ideal olanı söylemektedir. Peki, Efendimiz aleyhisselam ne söylemektedir? Tirmizi de geçen bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurmaktadır: ‘Kendisini (doğrudan) ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, kişinin iyi Müslüman oluşundandır.’ Bir başka Hadis-i Şerifte şöyle buyurmaktadır: ‘Beş şey gelmeden önce, şu beş şeyin kıymetini bilin: İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin, ölmeden önce hayatın.’ (Buhari, Rikak, 3)

Meşguliyetimizin tercihini yapabilmekte bize yol gösterecek olan bir önemli husus ise bizleri ilgilendirmeyen meseleleri hayatımıza konu edinmememiz. Bu öyle bir düsturdur ki bizi iyi Müslüman yapacaktır ya da iyi Müslüman olduğumuz için bu düsturu şiar edinmişizdir. Diğer hadiste kıymetini bilmemiz gerekenler arasında Efendimiz aleyhisselamın vaktin kıymetini dile getirmesi de yine konunun izahını destekler niteliktedir. Peki, büyüklerimiz vakitlerini nasıl geçirmişler, bu ümmetin kısacık ömrüne rağmen nasıl kıymetli hale getirmişler? Merhum Abdulfetttah Ebu Gudde’nin “Zamanın Kıymeti” adlı eseri bu konuya izah getirmek istememde büyük katkısı olmuştur. Eserde konu edinen büyüklerimizin hayatlarından ve izahlarından bahsetmek isterim.

Fıkıh âlimlerinin büyüklerinden Suleym er-Razi için Hafız İbn Asakir der ki: “Hocamız Ebu’l-Ferec İsferaini bize ondan bahsetti: Bir gün evine varıp geri dönmüş. Döndükten sonra, ‘Yolda bir cüz okudum.’ demiş. Ebu’l-Ferec onunla ilgili olarak şunu da anlattı: Muemmil İbn Hasan, Suleym’in kaleminin ucunun köreldiğini görür.(Bakar ki) Suleym kalemini yontana kadar dudaklarını oynatıyor. Muemmil anlar ki kalemini yontarken zamanını boşa geçirmemek için bir taraftan da Kur’an okumaktadır.”

Kalem yontma işleminin vakti ne kadar olabilir ki bu vaktin bile boş geçmemesi büyüklerimiz için bir hayli önemlidir. Bir işi bitirince Allah’a yönelmek böyle olsa gerek. Bizler ahir zaman ümmeti olarak bu hassasiyette olmak için en azından çaba gösterebiliriz. Otobüste, yürürken, beklerken dilimizde Allah’ın kelamıyla meşgul edebiliriz kendimizi. Nefsimize bir darbe vurmak için büyük olaylara, çokça vakte ihtiyacımız yok. Dakikaların saniyelerin bilincinde olmak Allah’a ve Rasul’üne olan yakınlığımızı inşallah daha da arttıracaktır.

Eserde boş vakitler başlığı altında konu edinen bir yazıda Mısırlı yazar, edip Ahmed Emin’in makalesini merhum Ebu Gudde kısaltarak tercüme etmiştir. Bir kısmını paylaşmak isterim: “Boş vakitler, iş vakitleri gibi aklın hükmüne tabi olsun. Çünkü bizler işlerimizde belli bir gaye için çalışırız. Aynı şekilde boş vakitlerin de belli bir gaye için harcanması gerekir. Ya meşru dairede, vücuda faydalı spor oyunlarıyla, ruha tat veren ilmi tetkiklerle ya da Kur’an, hadis okumak, nafile ibadet ve taatler gibi ruhi gıdalar ile meşgul olunarak geçirilsin. Ama insanın amacı vakti boşu boşuna öldürmek olursa bu meşru bir gaye olmaz. Çünkü vakit hayatın kendisidir. Vakti öldürmek hayatı öldürmektir. Uzun vakitlerini tavla, satranç, boş oyunlar ve lüzumsuz eğlencelerle harcamak meşru değildir. Çünkü bu insanlar aklın razı olduğu bir gaye uğrunda çalışmamaktadırlar. Kahve köşelerinde, kulüplerde ve yollarda şaşkın şaşkın oturanların da bunlardan bir farkı yoktur. Bunların yegâne gayesi vakit öldürmektir…”

Vakit hayatın kendisidir, vakti öldürmek hayatı öldürmektir, hayatı öldüren kendisini öldürmüş demektir.      

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.