KAPAK – İnsanlık Tarihi ve İyi-Kötü İnsan Mücadelesi

KAPAK – İnsanlık Tarihi ve İyi-Kötü İnsan Mücadelesi

Yaşamı anlamlı ve yaşanılır kılan insandır. İnsanı anlamlı ve önemli kılan ise sahip olduğu özellikler bütünüdür. İnsan öncelikle akledebilen, değer üretebilen, daha sonra da akıl ve değerlerini sentezleyerek bilinçli davranışlar ortaya koyabilen bir varlıktır. Bu özellikleri ile birlikte insanın, diğer varlıklar üzerinde konum kazanma potansiyeline sahip olduğu belirtilmelidir.

Akleden ve düşünen bir varlık olması nedeniyle insan beyni, hem problem üretme hem de çözüm üretmeye uygun bir yapıdadır. Burada problem üretmek derken sorun çıkarmak değil, yaşadığı problemi hissetme ve tanım/teşhis yapabilme vasfı ifade edilmektedir. Bilim ve teknolojideki gelişme ya da geliştirme çalışmalarının ardında insanın bu doğal özelliği yatmaktadır.

Diğer taraftan insanın, yine bu yetenekleri çerçevesinde problem çıkaran bir varlık olma potansiyeline sahip olduğu da belirtilmelidir. Bu nedenle insanın olduğu yerde sorun olmasının, hem fıtratının hem de sahip olduğu yetkinliklerin doğal bir sonucu olduğu söylenebilir. İnsan yaşamı problem üretmek ve çözüm üretmekten ibarettir denilse çok yanlış olmaz. Bu durum, insanın sürekli ihtiyaç içerisinde olması ya da daha iyiye ulaşma arzusundan kaynaklanmaktadır.

Bu kabiliyetlerle dolu cevherle dünyaya gelen insanoğlunun, aklını ve kalbini/gönlünü doğru kaynaklardan beslemesi durumunda “meleklerden üstün”, yanlış kaynaklardan beslemesi durumunda ise hayvanlardan daha aşağı bir konuma düşmesi söz konusu olabilmektedir. Başka bir ifade ile cevher itibarıyla aynı fıtrat ile diğer varlıklara göre üstün olarak ve eşit statüde doğan insanoğlu, yaşamı boyunca tercihleri doğrultusunda kendine yön çizebilmekte, böylelikle de meleklerden üstün ya da hayvanlardan aşağı olmaya doğru yol alabilmektedir. Burada önemli olan tercihlerini belirlerken ve muhakeme edip kararlar verirken kullandığı ölçütlerin hangi kaynaktan alındığı ve nasıl işletildiğidir.

Temiz bir fıtrat ve cevherle donanık olarak dünyaya gelen insanoğlu, yaşam içerisindeki öğrenmeleri ile birlikte zaman zaman problemlerin çözümü olabildiği gibi zaman zaman da problem kaynağı haline gelebilir. Burada sergilenen tutum ve davranışların amaç (niyet) ve muhtevası önemli hale gelmektedir. Amaç, tutum ve davranışlarımızla varmayı istediğimiz sonuçtur. Bir yerde niyetimizi ifade eder. Tercihlerimize, gayretimize, tutum ve davranışlarımıza hem yön verir hem de onları motive eder. Ameller niyetlere göredir (Hadis-i şerif). Muhteva ise tutum ve davranışlarımızın hem içeriği hem de üslubu ile ilgilidir.

Farklı tonları bulunmakla birlikte niyet ve muhteva açısından insanları iki gruba ayırmak mümkündür. İyi ve kötü insanlar; Hak ve Batıl taraftarları. Niyeti ve gayreti ile kendini ve diğer varlıkları selamete ulaştırma yönünde mesafe kat eden “iyi insanlar”; niyeti ve gayreti ile kendine ve diğer varlıklara zarar veren “kötü insanlar”.

Geçmişte ve günümüzde bu iyi ve kötü insanlar sürekli olarak hayatı paylaşmış; yaşamın farklı alanlarında birbirleri ile karşılaşmış ve çatışmışlardır. İyiler bir taraftan iyiliği sürdürmeye gayret ederken bir taraftan da kötülerin saldırılarına karşı savunma yapmaya çalışmışlardır. Kötüler ise bir taraftan kötülükleri yaygınlaştırmaya çalışırlarken diğer taraftan da iyilerin önünü kesmeye, kendilerine yetki ve hareket alanı açmaya çalışmışlardır. İyilerin galebe çalması huzuru, kötülerin galebe çalması ile kaosu ve acıyı beraberinde getirmiştir.

İyi ya da kötülerin karşı gruba galebe çalması temelde dört değişkene göre belirlenir: Niyet, samimiyet, gayret ve tahammül. Burada niyet ve samimiyet, gayreti ve tahammülü besleyen değişkenlerdir. İster iyi insanlar isterse kötü insanlar, bu üç değişkene ilişkin yeterlik ve yetkinliklerine bağlı olarak diğerlerine galebe çalarlar. Bu nedenle iyilerin niyeti, samimiyeti, gayreti ve tahammülü konusunda kendilerini daha da yetkinleştirmelerinin önemli olduğu belirtilmelidir.

Kalem Suresi bu konuda bize ışık tutacak bazı önemli tespitlere vurgu yapıyor. Allah Resulü özelinde ama genel olarak iyi insanlara karşı sözlü ve eylem niteliğinde saldırılarının asıl gayesinin taviz koparmak, boyun eğmelerini temin etmek olduğu vurgulamaktadır. Hemen ardından ise (10-14. ayetler) bu kötü insanların “Olur olmaz yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp iğneleyen, durmadan laf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günahkâr, huysuz ve kaba, üstelik karakteri bozuk kimseler” şeklinde özellikleri sayılmakta; onların sahip olduğu servetin ve çocuk sayısının (güç) iyi insanları aldatabileceği, iyilik yolundaki mücadelesinden vazgeçirebileceği ya da yıldırabileceği riskinin altı çizilmektedir. Bu risk karşısında iyi insanların, kötülerin istek ve taleplerine boyun eğmeden hak ve hakikati söylemeye, yaşamaya ve bu uğurda mücadele etmeye devam etmeleri istenmektedir.

Bugün; her günümüz bir öncekinden daha iyi, daha yaşanılır, daha huzurlu diye değerlendirme yapabiliyorsak iyilerin daha çok olduğu ve galebe çaldığı; acı ve zulüm artıyor, kaos belirginleşiyor, her yeni gün önceki günü aratıyor ise kötülerin daha çok olduğu ve galebe çaldığı yorumu yapılabilir. Ama maalesef günümüzde ağırlıklı olarak ikinci durumun gerçekleştiği söylenebilir. Başka bir ifade ile gün geçtikçe huzur ve mutluluk, bireysel ve toplumsal yaşamımızdan uzaklaşıp yerine sıkıntı, stres, güvensizlik, huzursuzluk, kargaşa, insanlıktan ve insanilikten uzaklaşma gibi akla gelebilecek her türlü olumsuzluğun daha da yaygınlaştığı bir yaşamı sürmek zorunda kalıyoruz. Haklının güçlü olması gerekirken güçlünün haklı olduğu; gücün maddi imkânlarda görüldüğü ve giderek hak yerine gücü ve maddeyi amaç edinen bir toplum haline eviriliyoruz. Bu durum, Kalem suresi 10-14. ayetlerde ifade bulan riskin halen devam ettiği ve maalesef doğrulardan/iyiliklerden taviz verilmesi nedeniyle boyun eğmeyip dik ve kararlı olabilme konusunda zafiyet yaşadığımızın bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Bununla birlikte inancımız ümidimizi kesmememizi, sa’ye sarılmamızı, gayret etmemizi, yılmamamızı emrediyor; ruhumuza ve gönlümüze hem ilham veriyor hem de besliyor. Zira ümit var olmak, inanan insanların doğal ve zaruri özelliğidir. Kur’an ve sünnetten almamız gereken ölçülerle mücadeleye her gün yeniden başlamamız, her anımızı niyet ve gayretin bizden, muvaffakiyetin Allah’tan (CC) olduğu inancıyla yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Kötü insanların sayılarının çok olması ya da yöntemlerinin gayriinsanî olmasının bizi yıldırmaması; nice küçük grupların büyük gruplara galebe çaldığına, inanıyorsak üstün olanların bizler olacağına imanımızı sürekli tazelememiz ve hatırımızda tutmamız gerekiyor.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.