KAPAK – Ramazan ve Kur’an

KAPAK – Ramazan ve Kur’an

Ramazan ayı bizim kültür ve medeniyetimizde müstesna yeri olan bir aydır. Halkımız nezdinde de “on bir ayın sultanı” olarak nitelendirilir. Ramazan ayını on bir ayın sultanı yapan unsur bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin bu ayın içinde olmasındandır. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin özelliği ise bu gece de Kur’an’ın indirilmiş olmasıdır.

“Ramazan öyle bir aydır ki, insanlara yol gösteren, doğrunun belgelerini içeren ve doğruyu yanlıştan ayıran Kur’ân o ayda indirilmiştir…” (Bakara, 2/185)

“Biz o (Kur’ân)nu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir: 1-3)

Bitmez tükenmez bir ilim, hikmet ve saadet kaynağı olan Kur’an, nuru ile âlemleri aydınlatan, ruhlara şifa veren, insanların güçlü bir vicdana, sağlam bir imana sahip olmasına vesile olan, akılları ve gönülleri aydınlatan yüce bir kitaptır. Bu itibarla hayatın manasını anlamamız, iyi bir mü’min olmamız, hayatın çilelerini ve sıkıntılarını göğüsleyebilmemiz için Kur’an’a yönelmemiz ve ondan öğüt almamız gerekir.

Kur’an’a Karşı Görevlerimiz

1- Allah tarafından gönderilen son ilâhi kitap olduğuna gönülden iman etmek. Kur’an’, Allah tarafından insanlara öğüt vermek ve yol göstermek için gönderilmiştir. Bu nedenle Kur’an insan için hayati değer taşır.

“Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler.”(İsra, 9)

“Biz Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz”. (İsra, 82)

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şunu söylemiştir: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah’ın Kitabı Kur’an ve Resûlünün sünneti.”

2- İlk emrine uyarak onu okumak. Vahyin ilk mesajı, “oku” emriyle başlar söze. “Yaratan rabbinin adıyla oku!” ayeti bilginin değerini hatırlatır bize. “Sana vahyedilen Kur’an’ı oku; …” (Ankebut, 45)

Kur’an okumak bir ibadettir. Peygamberimiz, Allah’ın bildirdiği görev ve sorumluluklarımızı sıkça hatırlamamız için Kur’an’ı çok okumayı teşvik etmiştir. Müslümanlar, ramazan ayında Kur’an okumaya her zamankinden daha çok özen gösterirler. Bunun için evlerde veya camilerde bir araya gelerek, her gün Kur’an’dan yirmi sayfa okurlar. Ramazan ayının sonuna gelindiğin de ise Kur’an’ı baştan sona bir kez okumuş olurlar. Buna hatim denir. Daha sonra hatim duası yapılır. Müslümanlar yüzyıllar boyu bu geleneği devam ettirmişlerdir.

Kur’an’ı okuyarak insanlığın en büyük problemi olan, “Nereden geliyorsun?”, “Nereye gidiyorsun?”, “Ne için yaşıyorsun?” sorularına cevap buluruz. Ondan uzaklaştığımızda ise insaniyetimizin ne büyük felaketler içinde kıvrandığını görürüz.

Kur’an’ı hakkını vererek nasıl okuyacağız?

Allah’ın sözü olan Kur’an’ı okurken ‘Hakka tilavetih’ hükmüne göre ayetlerin hakkı ne ise hem okumada hem düşünmede hem de uygulamada hakkını vererek okumalıyız.

“Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var?” (Muhammed, 47/24)

“Biz o Kur’an’ı senin dilinde indirerek kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.” (Duhan, 44/58)

“And olsun ki biz bu Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Yok mu düşünen?” (Kamer, 54/17)

Sevgili Peygamberimiz (sav), Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku. şeklindeki ilâhî emri titizlikle uygular, Kur’an okurken ayetlerin arasında bir müddet duraklar, sonra devam ederdi. Secde ayeti geçtiğinde secde ederdi. Allah’ın yüceliğinden bahseden bir ayet geldiğinde tespih eder, dua edilmesi gereken bir konu geldiğinde durup dua eder, Allah’a sığınılacak hususları ihtiva eden bir ayet okuduğunda ise okuyuşuna ara verip istiazede bulunurdu. (Müslim, Müsâfirîn, 203)

3- Okuduğumuz Kur’an’ı anlamak. Kur’an’ın niçin indirildiği de iyi bilinmelidir. Yüce Allah, “And olsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?” (Kamer, 54/17, 22, 32, 40) “Bu, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ibret alsın diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır” (Sâd, 38/29) buyurmaktadır. Kur’an’ın iniş ve okunuş amacı yanlış anlaşıldığında, ilâhî mesajdan yararlanmak neredeyse imkânsız hâle gelecektir.

4- Anladığımızı hayatımıza aksettirerek yaşamak. Hz. Peygamber âdeta yaşayan bir Kur’an idi. Kur’an’ı süslü torbalarla yüksek mekânlarda tazim ile saklamak, mübarek gün ve gecelerde okumak elbette güzeldir. Ama yeterli değildir. Çünkü istenen sadece okumak değil, okumanın ötesinde anlamak ve daha yukarısında onu yaşamak vardır. Öyleyse Kur’an’ı okumuş olmak için okumamalı, yaşamak için anlamalıyız.

Bütün bu gerçekler bir kenara bırakılır ve Kur‘an hayatın dışına itilirse Peygamberin, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” (Furkân, 25/30) serzenişiyle karşı karşıya kalınabilir.

“Abdullah İbn Mes’ud (ra): “Biz Kur’ân’ı on ayet, on ayet alırdık ve aldığımız on ayeti hayatımıza aktarmadan diğer on ayeti almaktan kaçınırdık. Abdullah İbn Ömer (ra) “Biz Kur’ân’dan evvel imanı elde etmeye çalıştığımız uzun bir dönem yaşadık. Kur’ân sûre sûre nazil oluyordu. Bu surelerin helâl ve haramını, emir ve yasaklarını öğrenirdik. Şimdi ise imandan evvel Kur’an’a yapışan, Fatiha suresinden başlayarak sonuna kadar okuyan, fakat Kur’ân’ın emri nedir, yasağı nedir ve neyin yanında durmak gerekir katiyen bilmeyen, okuduğu Kur’ân ayetlerini çürük hurmalar gibi sağa sola serpen nice kişiler görüyorum.” diyerek bizleri “şuurlu” bir şekilde Kur’an’a yaklaşmaya teşvik ediyor.

5- Bu güzelliklerden başkalarının da istifade etmesi için çaba sarf etmek. Allah Resûlü, Kur’an’ın öğrenilmesi kadar öğretilmesine de önem vermiş ve “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 15) buyurarak ümmetini bu konuda teşvik etmişti.

İnsanlık ne zaman Kur’an’a yönelmiş, onu rehber edinmiş ise kişi ve toplum olarak huzura kavuşmuş, ileri medeniyetlere sahip olmuştur. Mü’minler olarak Kur’an’ın ilahi mesajına kulak verelim, onu okuyalım, anlayalım ve yaşayalım. Allah’ın rahmetine, dünya ve ahiret saadetine kavuşmanın yolunun Kur’an’ı anlamak ve yaşamakla mümkün olacağını bilelim.

O, ne sadece güzel okunmak, ne düşünsel polemiklere konu yapılmak, ne kendisiyle toplumsal statü ve çıkar sağlanması için gelmiştir.

Mehmed Akif’in ifade ettiği üzere;

“Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan Kur’an’ın;

Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın

Ya açar Nazm-ı Celil’in bakarız yaprağına;

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına,

İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkiyle bilin;

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!”

Rabbim bizleri Ramazan ve Kur’an’dan azamî derecede istifade eden bahtiyarlardan eylesin…

Selam ve dua ile…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.