MEKKE’NİN FETHİNDEN SONRAKİ GELİŞMELER

Ümmül Kura “Bütün Şehirlerin Anası” olma unvanını Yüce Mevla’dan alan Mekke şehrinin insanlığın, özellikle de Müslümanların gönlünde ayrı bir yeri vardır.
Bu Güzel Belde’nin fethinin- islama teslim oluşun- de insanlık ve İslam tarihi açısından çok önemli sonuçları vardır.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin fetihten sonraki uygulamaları ileriki dönemlerde İslam halifelerine, fatihlerine, komutanlarına, askerlerine ve ümmetin tamamına ölçü ve örnek oluşturmuştur.
Fetih sonrası uygulamalardan bazılarını hatırlayalım:
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Mekke’ye Girişi
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hicretin 8.yılının Ramazan ayında Mekke’ye girdi. Mekke’ye girerken devesinin üzerinde Fetih Suresini yüksek sesle okuyor, Allah’a şükrediyordu. Tevazudan başını önüne eğmiş bulunuyordu.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bu tevazusu; Hz. Ömer radıyallahu anhın Kudüs’ün fethinden sonra Kudüs’e girmesinde, Fatih’in İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’a girişinde, Yavuz’un Mekke ve Medine’yi idaresi altına aldığında hatibin kendisine “ Hâkim-i Harameyn” diye takdimini “Biz bu mübarek beldelerin hakimi değil hadimiyiz. Ancak “Hadim-i Harameyniz” diye düzeltmesinde kendisini göstermiştir.
İslam Peygamberi ve ondan sonra gelen Müslüman Fatihler yeryüzünün gerçek hükümdar ve sahibinin Allah Teâlâ olduğu ve “Hiç şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır ve orada dilediği kullarını egemen kılar.”(Araf:128) müslümanın vazifesinin ise bu arzda Allah’ın hükümlerinin hâkimiyetin sağlamak için çalışmak olduğunu insanlara göstermişlerdir.
Yoksa fetihlerin amacı asla bir bölgeye hakim olmak ve aranın zenginliklerinden faydalanmak değildir. Yine onlar fetihlerin Rabbimizin bir lütfu olduğunu ve buna şükür gerektiğini öğretmişlerdir.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Mekkelilere Eman Verdiğini İlan Ettirişi:
Mekke’ye girerken Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin münadisi: “ Mekke’de her kim evinin kapısını üzerine kapatır, silah kullanmazsa ona eman verilmiştir.” diye sesleniyordu.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem aynı zamanda:
“ Yaralılar öldürülmeyecektir!
Arkasına dönüp kaçan takip edilmeyecektir!
Esir alınan öldürülmeyecektir!” buyurdu.
Daha sonra onlara verdiği ilk hutbede de:
“Benimle sizin haliniz Yusuf aleyhisselamın kardeşlerine dediği gibi olacaktır. Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yoktur! Gidiniz. Sizler azad ve serbestsiniz.” buyurdu.
Bu sadece o gün Mekkelilere gösterilen bir şefkat değil, aynı zamanda kıyamete kadar gelecek olan bütün Müslüman Fatihlerin, esirlerine gösterilmiş bir şefkat, af ve azaddı.
Tarih, zor ve baskı altında tutulup vatanından kovulan, sonra vatanına muzaffer olarak dönünce oradakilere dokunmayan ve intikam almaya çalışmayan -Müslümanlar dışında- bir topluma şahit olmuş mudur?
Ensar’ın Endişesinin Giderilişi:
Ensar fetihten sonra Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin doğup büyüdüğü yurduna kavuştuğunu, onlarla beraber tekrar Medine’ye dönmeyeceğini düşündü ve bunu kendi aralarında dillendirdiler.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bunu duyunca:
“Ben Allah’ın Rasulüyüm!
….
Ben (sizinle birlikte olma sözümden dönmekten) Allah’a sığınırım” buyurdu.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bununla ahde vefanın önemini bir kez daha göstermiştir. Hâlbuki O, Mekke’yi çok severdi. Hicret ederken: “Ayrılmak zorunda kalmasam Seden ayrılmazdım.” demişti.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Hacun’da Kurulan Çadıra İnişi:
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye hicret edince Ebu Talib’in oğlu Akil, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Mekke’deki evlerini sahiplenip satmıştı. Fetihten sonra Efendimiz sallallahu aleyhi ve selleme “ Mekke evlerinden istediğine in! “ denildi. Efendimiz bundan çekindi ve: “Ben evlere inmeyeceğim!” buyurdu.
Mekke kendisine teslim olmuşken O kimseyi (diğer bir ifadeyle hiçbir esrini) rahatsız etmek istemedi ve çadıra inmeyi tercih etti.
Kâbe’nin çevresinde bulunan bütün putlar kırıldı. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Kâbe’nin içine girip orayı da putlardan arındırdı. Kâbe’nin içine girip iki rekat namaz kıldı. Sonra çıkıp hutbe verdi.
Kâbe İle İlgili Hizmetlerin Eski Görevlilerine Verilmesi:
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hutbeden sonra: “Bana Osman’ı çağırınız!” buyurdu. Bunun üzerine Osman b. Talha ayağa kalktı. (Kabe’nin anahtarı daha önce kendisinde olan kişi) Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki Allah emanetleri ehil olanlara veriniz”(Nisa,58) ayetini okuyarak anahtarı ona teslim etti. Sikaye (Hacılara su dağıtma) hizmetini de eski görevli Hz. Abbas’a verdi.
Bilal-i Habeşi Kâbe’nin Üzerinde!
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem öğle vakti girince, Kabe’nin üzerine çıkıp ezan okumasını Bilal’e emretti.
Mekke’nin siyahî kölesi, Mekkelilerce hor ve hakir görülen, boynuna ip takılıp Mekke sokaklarında dolaştırılan, insan yerine konulmayan Bilal! İslamla insan olduğunun farkına varıyor, görevlerin en şereflisiyle görevlendiriliyor, yeryüzünün kalbi olan Kâbe’nin üzerine tevhid sloganını dünyaya ilan ediyordu ve Hz. Bilal oluyordu.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Ümmü Hani’nin Evinde Namaz Kılışı:
Putların yıkılışı sırasında Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem mübarek saç ve sakalı tozlanmıştı. Efendimiz amcası Ebu Talin’in kızı Ümmü Hani’nin evine giderek yıkandı ve sekiz rekât namaz kıldı. Bu namaz fetih namazı idi. Kumandanlar bir memleketi, bir kaleyi fethedince bu namazı kılarlardı.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Ümmü Hani’ye :
“Yanında yiyebileceğimiz bir şey var mı, diye sordu.
Ümmü Hani: – Yanımda kuru ekmek kırıntılarından başka bir şey! Onu da sana sunmaya utanırım, dedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, onu getir, dedi ve evde bulunan biraz sirkeyi ekmeğin üzerine dökerek yedikten sonra Allah’a şükretti.
Ve Mekke’nin Fatihi Mekkelilerden Borç Alıyor!
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’nin fethinde: “ Mekke’nin Ganimetlerinden hiçbir şey helal kılınmamıştır.” buyurdu ve hiç ganimet alınmadı.
İslam ordusunun itiyaçlarının karşılanması gerekiyordu. Bu da hayli paraya bağlı bulunuyordu. Bunun için Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’nin Safvan b. Ümeyye, Abdullah b. Ebi Rebia gibi zenginlerinden ödünç para isteyip aldı. Daha sonra da borçlarını iade etti.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hiçbir askeri birlik bırakmadan Medine’ye tekrar döndü. Çünkü O, Mekke’ye girerken ve orada çok kısa zaman içindeki uygulamalrıyla sadece Mekke’yi fethetmedi. Fethin asıl gayesi olan gönülleri fethetti. Bu kısa sürede, hiçbir zorlama olmaksızın Mekkelilerin tamamına yakını Müslüman oldu. Bu gönül fethi, bu güne kadar etkisini devam ettirdi, kıyamete kadar da ettirecektir inşallah.
Rabbimizden, Rasulullah’ın ahlakıyla ahlaklanan, O’nun çalışkanlığını, cesaretini, sabrını örnek alan ümmet olmamızı, O’na nasip ettiği beldelerin ve gönüllerin fethinin benzerlerini bizlere de nasip etmesi diliyoruz.
(Tarihi bilgilerde Asım KÖKSAL’ın İslam Tarihi, Hz. Muhammed ve İslamiyet eserlerinden faydalanılmıştır.)