ÖMER NASUHİ BİLMEN

ÖMER NASUHİ BİLMEN

Türk Milletinin “Şeker Muallim”i olarak bilinen Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’nın yaşadığı dönemi kısaca şöyle tanımlayabiliriz. Osmanlı Devleti yıkılmış, yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş. Kurucu elitler redd-i miras kabilinden Osmanlı anlayışını yok saymış. Bu arada nâhak yere birçok can yanmış. Kanlar akmış. Zulüm ve işkenceler yapılmış. Ahi eninler kulakları çınlatmış… İşte bu zorlu dönemde mücadele eden âlim, fazıl ve sorumluluk sahibi insanlardan biri de Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendidir.

Nasuhi Efendi’nin en bariz yanı öğrenmek ve öğretmek olmuş. 1912 yılında Darü’l Hilafeti’l Aliye Medresesi yüksek kısmından fıkıh hocalığı ile başlayan öğretim görevini vefatına kadar sürdürmüş. 60 yıllık hocalığı süresince, öğrencilerine çok müsamahalı davranmış; bu sebeple de çalıştığı mekteplerde adı “Şeker Muallim”e çıkmış. Yazdığı eserlerini okuyan bütün Türk Milletinin de hocası olmuştur.

 

ŞAHİT OLDUĞU BAZI TESBİTLER

İstanbul Müftü muavinliğine tayin edildiği tarihten sonra “İlahiyat Fakültesi Profesörler Kurulu” ibadetler ve ibadethaneyle ilgili bir dizi karar alırlar; onlardan bazıları:

“A- İbadet şekli:

 … Mabetlerde sıralar, elbiseler tesis edilmeli ve temiz ayakkabılarla girilmesi tercih edilmeli.

Bİbadet Dili:

İbadet dili Türkçe olmalıdır. Ayetlerin, duaların ve hutbelerin Türkçe şekilleri kabul ve istimal edilmeli…

Ayrıca mabetlerde musiki aletlerinin kabulü dahi lazım gelir. Mabetlerde ilâhi mahiyetinde asrî ve enstrümantal musikiye katî ihtiyaç vardır…”

Bu konuda birçok farklı mütalaaların da yapıldığı değişik kişi ve kaynaklarda da anlatılır. Tıpkı yukarıdaki hususu nakleden 1928 yılının İstanbul Müftüsü Fehmi Ülgener’in oğlu Prof. Sabri Ülgener Bey’in anlattığı gibi:

“Gene birgün üzgün bir şekilde babam eve geldi. Yanlış icraata alet edildiği düşüncesiyle mahzun olan babamın yanına ne oldu diye üşüştük.

Babam: “Bugün bir mahalle bekçisini Süleymaniye Camii’ne imam yaptım.” dedi.

Annem: “Peki ama Efendiciğim, hem yapıyor, hem de yaptığınıza üzülüyorsunuz… Bu kadar üzüleceğiniz bir işi niçin yapıyorsunuz?” dedi.

Hoca: “Ne yapayım hanım? Koskoca camii imamsız mı kalsın? Adam epeydir gelip gidiyordu bu vazife için. Baktım, inançlı biri, ehh, namaz surelerine de ağzı bir parça yatıyor…”

Sabri Bey bu olayı anlatıp, ardından babasının yaşanan olumsuzluklardan dolayı uykusuz geceler geçirdiğini ifade eder.

Nasuhi Hoca böyle sıkıntılı dönemde müftü yardımcısı olarak, daha sonra da müftü olarak görev yapar. Gerek merkezi hükümet gerekse CHP il başkanlarının yazılı ve şifahi söylem ve ifadeleri, müftü ve din mensuplarını canından bezdiriyordu.

Bu zorluklara rağmen Ömer Nasuhi Hoca, dini yayınların ve dini hizmetlerin yaygınlaşması için büyük gayret göstermiş, uzun süre yaptığı İstanbul Müftülüğü esnasında zorlamalara ve zorluklara rağmen dinden ödün vermeden vazife yapmaya çalışmıştır. Mütevazılığı, dindeki otoritesiyle çevresine son derece olumlu tesir bırakan Hoca Efendi, dini duyarlılığı olmayan şahsiyetler tarafından dahi takdir toplamıştır.

60 İhtilali’nden sonra Cemal Gürsel Paşa’nın hemşerisi olması münasebetiyle daha önce reddettiği Diyanet İşleri Başkanlığını kabul eder. Oğlu A. Selim Bilmen bu olayı şöyle anlatır:

“O günün havası içerisinde eğer zayıf mizaçlı biri bu göreve getirilseydi Türkiye’de çok şeyler değişirdi. Ezanın Türkçe okunmasından Kuran’ın Türkçe harflerle okunmasına kadar farklı cereyanlar o günlerin yaygın sloganları idi. O günün şartlarında bu görevi kabul etmekle Türkiye’de olumsuz değişikliğe mani oldu.”

 

HAYRETTİN KARAMAN HOCA’NIN DİLİNDEN ÖMER NASUHİ EFENDİ

 

Kendisinin talebesi olmakla gurur duyan Hayrettin Karaman Hoca: “Bir Varmış Bir Yokmuş Hayatım ve Hatıralar” isimli eserinde Bilmen Hoca hakkında şunları söylemekte:

“Ben hocamızı, daha İmam Hatip öğrencisi iken İstanbul’a yaptığımız gezide ziyaret etmiş ve tanışma şerefine ermiştim… Daha o zaman nazik, mütevazı, ilme değer veren, prensiplerine bağlı, iddiasız bir insan olduğu kanaatine varmıştım… Aradan yıllar geçti, Hocamızın Yüksek İslam Enstitüsü’ndeki derslerinde öğrencisi oldum. Dersi eskiden yazdıklarını önüne koyup bakarak anlatırdı. Asistan olunca, “İslam Hukukunda İctihat ve Taklid” konulu tezimi kendisinden aldım…

Namaza önem verir, dış ve iç şartlara tam riayet edilerek kılınmasını sık sık tavsiye ederdi. Bir güzel âdeti de sıkça mezar ziyareti idi; ibret almak, ölümü unutmamak, dünyaya aldanmamak gibi hikmetlere dayandığı anlaşılan bu ziyaretlerinde şu beyti tekrarlardı:

“Nelerden arta kalmıştı denî dünyayı söyletsen

Kimi cem’dir kimi dârâ yatan mevtayı söyletsen.”

Dinini dünyaya, ilmini menfaatine satmayan fazilet abidesi hocamızın bir nüktesini anlatmışlardı. Bir zaman İstanbul’un sanayici ve tüccarları Sirkeci’deki Konya Lezzet Lokantasında bir yemekli toplantı yapmışlar, sonunda bahis faiz üzerine gelmiş ve çeşitli bahaneleri ileri sürerek Hoca’dan faize fetva koparmaya çalışmışlar. Söz sırası kendisine gelince: “Efendiler siz faize fetva alıp paralar kazanarak, dünyada sefa sürecek, ahirette de fetvaya dayanarak sorumlu olmayacaksınız, ben ise hem dünyada sefa süremeyeceğim hem de ahirette cehennem azabı çekeceğim, öyle yağma yok!” demiş.

Hacı Ahmet Efendi ve Mühibe Hanım’dan olma Ömer Nasuhi Bilmen 1883 yılında Erzurum’un Salasar köyünde dünyaya geldi. Küçük yaşta babasını kaybetti. Kendisinden ders aldığı hocalarının da vefatı üzerine amcasının tavassutu ile İstanbul’a gitti. Saygın zevattan ders alan Bilmen Hoca çok genç yaşta “Dersiamlık” (profesörlük) unvanını elde etti. Arapça, Farsça ve Fransızca’yı Türkçe gibi bilen Hocaefendi birbirinden kıymetli çok sayıda telif eser kaleme aldı.

Bunlardan bazıları:

1-Hukuk-i İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiye Kamus’u (8 cilt)

2-Büyük İslam İlmihali

3-Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali Alîsi ve Tefsiri (8cilt)

4-Büyük Tefsir Tarihi

5-Muazzaf İlmikelam

6-Nüshet-ül Ervah(divan)

7-İki Şukufe-i Taaşşuk

Hayatını öğrenme öğretmeye vakfeden, 1961 yılında emekli olan Nasuhi Hoca, 12 Ekim 1971 yılında İstanbul’da vefat etti. Edirnekapı Sakız Ağa Şehitliği’ne defnedildi. Sadaka-i cariye niteliğindeki eserlerinden ümmetin faydalanması dileği ile; Cenab-ı Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum.

Kaynaklar

İslam Ansiklopedisi(T.D.V.) 6.cilt

Osmanlıdan Cumhuriyete İslam Âlimleri(Vehbi Vakkasoğlu)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.