Ne Olacağım Demeli

Ne Olacağım Demeli

Her insanın kendine göre bir zenginlik tanımı vardır. Kimisi parasıyla kimisi gönlüyle kimisi de sağlığıyla ifade eder zenginliği. Ama hayatta insanlar tarafından en çok dile getirilen zenginlik parayla kazanılan zenginliktir. “Ne kadar çok paran varsa o kadar zenginsindir.” mantığı ile bakılır bu tanıma. Nitekim bakış açısı bu olanların başında gelenlerden birisi de hiç şüphesiz Fabrikatör Rıza Bey’di.

Nefsine düşkün, kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir adamdı. Sanayiciler Kralı diye de anılırdı bazı zamanlar. Ama Rıza Bey bu kral unvanını fazla ciddiye almış bir tavır sergilerdi her zaman. İnsanlara küçümseyerek bakar, parasıyla herkesi satın alabileceğini, her işi yaptırabileceğini düşünürdü. Orta boylu, göbekli, saçları hafif seyrek ona karşın bıyıkları tam tersi bir şekilde oldukça gürdü ve kumral tenliydi Rıza Bey. Yaşı da epey vardı. Ama bunu göstermemek için oldukça çaba sarf ediyordu.

Yarın ne olacağını düşünmeyen, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamına devam eden bir yapısı vardı. Kral demiştik kendisine; zevk ve eğlence düşkünü bir Kral. Her gece bir eğlence düzenler, yer, içer, gününü gün ederdi. Hani bir laf vardır ya “vur patlasın çal oynasın” diye, işte bu lafın ete kemiğe bürünmüş hali gibiydi Rıza Bey.

Tabi çevresi de bu durumdan pek hoşnut değildi haliyle lakin ellerinden bir şey gelmiyordu. Çünkü bir şeyi çok iyi biliyorlardı ki o da şuydu; Para Ondaydı. Ama o paranın da sonu elbet gelecekti. Çünkü bu hayatta her şeyin bir sonu vardı. Rıza Bey de parasını doğru kullanmadığı için kendi elleriyle sonunu hazırlamıştı. Çünkü ne bir yardım yapar ne zekâtını verir ne de başka bir şey.

İşçilerin maaşını bile ödemezdi ki bu sonun gelmesinde oldukça etkili olmuştu lakin şimdilik farkında değildi. Ta ki işçiler isyan edip fabrikası, şirketi batana dek. Ama öncesi vardı tabi ki. Bu olaylar tamı tamına bir ay içerisinde gerçekleşmişti. Ustabaşı Mehmet Efendi’nin arkadaşlarının isteği üzerine, onları kıramayıp Rıza Bey’in yanına gitmesiyle gerçekleşmeye başlamıştı. Neden gitmişti Mehmet Usta? Amacı neydi? Tabi ki alın terinin karşılığıydı. İki ay olmuştu maaş almayalı işçiler greve gitmek istiyordu ama son bir kez Mehmet Usta’nın Rıza Bey’le konuşmasını istiyorlardı ve istedikleri olmuştu, Mehmet Usta düşünceli bir tavırla Patronun odasına doğru yol almıştı. Önüne gelip Sekreter Hanım’a Rıza Bey’in odasında olduğunu sorup olumlu cevabı alınca kapının önüne gelip derin bir nefes alarak üç kez kapıyı tıklattı. Rıza Bey kalın sesiyle “gel” dedi. Mehmet Usta yavaşça içeriye girip ellerini önden bağladı ve yere bakarak Rıza Bey’in masasının önüne doğru geldi:

  • Hayrola Mehmet Usta.
  • Beyim rahatsız ediyorum kusura bakmayın, işçilerle ilgili bir şey arz etmek için burdayım.
  • Seni dinliyorum Usta.
  • Beyim iki aydır maaşımızı alamadık, işçiler ve ben bu durumdan pek memnun değiliz, işçiler greve gitmek istiyor.

Rıza Bey bu sözler karşısında epey sinirlenmiş ve karşısındaki Mehmet Ustayı o anda haşlamıştı:

  • Anladık be adam! Bu kaçıncı gelişin, vereceğiz dedik ya!
  • Ama Beyim bu gün ödemezseniz işçiler greve gideceklerini söylüyorlar ve haksızda sayılmazlar.
  • Eee yetti be! Giderseniz gidin, siz kim oluyorsunuz da benim gibi koskoca bir fabrikatöre kafa tutuyorsunuz. Elinizden geleni ardınıza koymayın, sizin gibi küçük işçi parçaları bana ne yapabilir ki.
  • Efendi, Efendi! Biz, her birimiz tek başına küçük olabiliriz ama bir olduğumuzda senden on kat daha güçlü oluruz. Seni bizler çalışarak bu güne getirdiysek, yine çalışarak seni bu günkü konumundan daha aşağı bir mevkiye getirmesini de biliriz ama lehine çalışarak değil aleyhine çalışarak. Kendini sakın büyük görme asıl büyük bizleriz senin küçük gördüğün koskoca yürekli işçiler…

Rıza Bey şaşırmıştı. Kaç yıllık Ustabaşı Mehmet Efendi gitmiş yerine Yeşilçam’ın Yaşar Usta’sı gelmişti. Ama şaşkınlığı çok uzun sürmedi ve tek kelime etmeden Mehmet Ustayı o an dışarı attı. Kendinden oldukça emindi Rıza Bey. Ama yanılıyordu ve bunun farkında bile değildi. İşte, kıvılcım parlamış hatta dev bir yangına dönüşmüştü.

Daha önce bahsettiğimiz bu bir ayda işçiler grevi kısa tutup işten çıkmış, fabrikada üretim durmuş, ithalat durmuş kısacası hayat fabrika için, Rıza Bey için durmuştu. Fabrika batmanın eşiğine gelmiş hatta batmıştı. Rıza Bey artık beş parasız kalmış, evinden, işinden, her şeyinden olmuştu. O şaşalı günler sona ermişti. Artık çoğu insan gibi o da bir yerlerde çalışmak zorundaydı geçinebilmek için. Velhasıl büyükler ne demiş “ ne oldum dememeli ne olacağım demeli” demiş. Rıza Bey zenginken şükretmeyi bilmedi bari fakirken sabretmeyi bilir diye ümit edelim.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.