İMBİK – Korona Cahillikleri

İMBİK – Korona Cahillikleri

Korona virüsün yayılması sürecinde zaman zaman cehalet eseri bilgilendirmeler yanında batıl addedilebilecek hurafeler de gözlemledik. Bu cahillikler gösterdi ki hayata bakışımızı gerçekleştiren ve yaşamaya rehber edindiğimiz dini ilke ve prensipler oldukça önemlidir. Bunu sağlam ve hurafelerden uzak dini bir anlayışa (Sırat-ı Müstakim) sahip olmanın önemi olarak da vurgulayabiliriz.

Bizzat kişilerin kahraman oldukları salgın hikâyelerinde aslolan inançların, akidelerin ya da hurafelerin yansımasından başka bir şey değildir. Bu salgın gösterdi ki sıradan vatandaşların yanı sıra siyasi liderler, cemaat önderleri ve misyonerler bile cehalet salgınının mimarları olabilmişlerdir.

Örneğin Güney Kore’ de salgının ilk merkez üssü olan (ve 1984’te kurulan gizemli bir mezhebin ibadet ve ayin merkezi olarak bilinen), Shinhunj Kilisesi rahibi ve mezhebin kurucusu Li Man Hee, Mesih’in dünyaya ikinci gelişinin kendisinde somutlaştığını iddia etmektedir. Bu kilise mensuplarının kahır ekseriyeti (9 binden fazla kişi) kilisede yapılan ayin sebebi ile enfekte olmuştur. İşin başında virüsün bu rahip tarafından küçümsendiği haber kaynakları tarafından bütün dünyaya ilan edilmiştir. Aynı rahibin dizlerinin üzerine çöküp takipçilerinin önünde virüsün yayılmasında oynadığı rol için af dilemeye yeltenmesi, halk arasında ters bir tepki ile karşılaşmıştır.

Malezya’da Korona virüsüne yakalananların büyük bir çoğunluğu, Kuala Lumpur’un eteklerindeki Beitaling Camii’nde “Tebliğ” cemaati tarafından düzenlenen dini bir toplantıyla bağlantılı oldu. Toplantıya katılanlar camiye girerken manevi yönlerinin güçlü olduğunu ve kendilerine bir şey olmayacağını ifade etmişlerdi.

Orta Doğu’da en çok vaka ile liderliği elinde tutan ve virüse en çok kurban veren İran’da salgının ortaya çıkması ile mollalar arasında virüse karşı türbe ziyaretleri manevi güç addedilmişti. Daha sonra işin ciddiyetine binaen Kum, Meşhed ve Tahran’daki dini mabetlerin tamamı kapatıldı. Lakin kimi dindar İranlılar Meşhed’deki sekizinci Şii İmamı Ali bin Musa el-Rıza’nın türbesini ve kız kardeşi Fatıma Masume’yi ziyaret etmekte ısrar ettiler.

Şii imamların altısının mezarının bulunduğu Irak’ta, şii dindarlar, dini ziyaretlerin devam etmesi konusundaki ısrarlarını, yetkililerin türbeleri kapatma kararı bile sona erdiremedi. Bu kesim türbe ziyaretlerine devam etti ve koruyucu maske takmanın virüsü önlemeyeceğini iddia ettiler. Dahası maske takanlarla eğlendikleri videolar yayınlamaktan geri durmadılar.

Birkaç İranlı, virüsün yayılmasına karşı geldiklerini göstermek maksadıyla türbelerin pencerelerini yalarken görüntü vermekten kaçınmadı. Kimi Şiiler, İmam Musa’nın ölüm yıldönümü etkinliklerine katılmak için sokağa çıkma yasağına ve bunu engelleyen fetvalara bile karşı gelerek anmalara katıldılar.

Ortadoğu’da hal böyle iken Batı’da durum hiç de farklı değildi. Roma’da salgının ilk günlerinde kapatılmış olan bazı kiliseler Papa Francis’in müdahalesi sonrasında yeniden açıldı. Bu uygulama virüsün yayılmasının ana nedenlerinden biri kabul edilmektedir.

Üstelik Papa, ülkenin 2. Dünya savaşından beri en korkunç bela ile karşı karşıya kaldığı ilan edilmesine rağmen; hükümetin kiliseleri kapatma kararından rahatsızlığını dile getirdi. Dualarında, Tanrı’nın kutsal insanlarının yalnız bırakılmaması gibi bir amacı olduğunu ifade etti. Daha sonra inananların kendilerini yalnız hissetmelerine izin vermemek ve kalplerinde şüpheler uyandırmamak için, herkesin duaya katılmasını talep etti.

Mısır yönetimi salgın nedeni ile camileri ve kiliseleri kapatma kararı alınca radikal Müslümanlar ve radikal Hıristiyanlar eylem birliği yaparak İskenderiye’de gösteri düzenlemekten geri durmadılar. Yönetimin yasak uygulamalarını radikal Müslümanlar tekbir getirerek; Hıristiyanlar da kilise önlerinde ayinler yaparak protesto ettiler.

Hindistan’a virüs vasıl olunca başbakan Narendra Modi, partisinin üyelerini inek idrarı içme töreninde buluşmaya çağırdı. Ona göre inek idrarı içmek, inek gübresi yemek koronayı yenecek yegâne tedavi idi.

Tedavi ile ilgili yanlış haberlerin paylaşılması da yaygın bir cehalet uygulaması ile karşı karşıya kalınmasının nedeni olmuştur.

İran’da alkol içmenin HIV enfeksiyonunu önlediği konuşulup tartışıldı. Bundan yola çıkan kimi İranlı vatandaşlar saf alkol içmeye kalkıştı. Alkolün sahte olmasının bir sonucu olarak kısa sürede, yüzlerce kişinin ölümü ve binlerce kişinin metanol yüzünden zehirlenmesi ve kör olması ile sonuçlanan olaylar gerçekleşti.

Aralarında, sıtmanın hidroksiklorokininin etkinliği hakkında tweet atan ABD Başkanı Donald Trump’ın da yer aldığı doğrulanmamış haber festivaline siyasiler de katıldı. Oysa bu ilacın yanlış kullanımı kalp durmasına yol açabilir, düşük kan basıncına sebep olabilir ya da diyabet ve zihinsel durum değişikliklerini tetikleyebilirdi. Koca koca devlet başkanlarının bu cehalet örnekleri daha başından itibaren kendi tıp adamları tarafından makaraya sarıldı.

Dünyanın sonu hakkında pek çok videoyu gösterime sokan, tahminleri gündeme getiren ve salgının bu tahminlerden ayrı olmayarak dünyanın sonunu getirebileceğini ifade eden, ayrıca bu konudaki kitaplardan metinler yayımlayan, İsrail sağlık bakanı Yaacoub Letsman (Yehudut Hatorah Partisi’nin başkanı) “Tanrı bizi Mısır’dan çıkardığı gibi, salgından kurtarması için Mesih’i Paskalya’dan önce göndermesi umuduyla dua edelim “demesi dünyayı şaşırtmaya yetti.

İnsanların korona virüs salgını gibi bir salgın nedeniyle tepkilerini ifade etmeleri normal bir hadisedir. Ne var ki bu tepkilerin genellikle laik, seküler düşüncelerden, dahası dünyaya akıl-bilim öncülüğü yapan ülkelerin önderlerinden; taassup ya da hurafelere bürünmüş bir biçimde sudur etmesi oldukça dikkat çekicidir. Hatta hayal kırıklığıdır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.