KAPAK-Uhuvvet İlmihâli

KAPAK-Uhuvvet İlmihâli

İnsanoğlu, tezatlar bütünüdür.

Edebî açıdan caka satan bi’ cümle olsa da hakikatte ofsayta düşmüş olması muhtemel…

 

Yazının başında zikredildiğine göre, ofsayt olmasa gerek, en azından bende öyle.

İnsan tezatlar bütünüdür, bu çıkarımın temel dayanağı, insanın ‘uzlet’ isteğidir muhtemelen.

 

Öğretilerimiz hep‘uzlete mâil olma’,‘yalnız kalarak yalnızlığın sahibine ulaşabilme’ temalı olmuştur bizim. Sivaslı Şemseddin hazretleri neden ağyardan soyutlanmayı isteseydi ki, yalnızlığını Allah’ta gidermek istemeseydi eğer?

 

 

Hem yalnız kalmak isteyip hem de yalnızlığından dem urup şikâyet etmek, hâl-i pür-melâlimizi anlatmaya yeterli gelse gerek…

 

Bu diyarın çağ açıp kapatan padişahı da ‘kimsesiz kaldım’ diye feryad eder, sokakta kalmış garibanı da…

Kimsesiz kalmak; maksud ‘kimsesizler kimsesizine kalmak’

Kesretten vahdete ulaşmaktır, uzlette Rabb’ini bulmaktır bu diyarın sakinlerinin yol azığı…

 

Şimdi de Edebiyatsız düşünsek?

İnsanın sahip olduğu belli başlı hasletler vardır. Sevgi, nefret, öfke, neşe ve saire…

Sonsuzluk isteği de bunlardandır.

Allah’ın bize babamız aracılığıyla öğrettiği meseledir sonsuzluk ve öğretim / önem sırasında en başta gelir.

Sonsuzluk sevdası öyle durduk yere peyda olan bir şey de değildir elbet, insan muhabbet beslemediği şeyle neden ebediyet istesin ki?

 

Buraları cebe koysak, tekrar başa dönsek…

Kişi neden uzletten dem vursa bundan da şikâyetçi olsa gerek?

Yine yazının üstlerine döneceğiz, maalesef.

 

Yalnızlık hiçbir zaman mutluluk getirmiş değildir. Zira yalnız olanın yanında beyaz meleklerin gezdiği vuku bulmuş değildir.

Bu mesele, belki de yalnızlığımızı nasıl yaşadığımıza bağlıdır.

 

Nice yalnız vardır ki, onun yanındaki; yalnızlığın sahibidir, ona kötülük yaklaşamaz.

Diğer türlüsü ise, mevcudun tam tersi…

 

Kul yalnız kalmak istemez.

Mevcut boşlukları muhabbetle doldurmaya meyyal olan, neden doldurmasın ki en önemli yanını, solunu?

 

 

Satırlardır ne anlatmak istiyoruz?

Kardeşliğe geliyor konu, arkadaşlığa, uhuvvete.

 

İlk iki kelimenin mahiyeti yok, yalnızca uhuvvet para eder bizde.

Kardeşlik içi boş kelime, arkadaşlık da öyle. İkisi de samimiyetsiz…

 

İnsanları birbirine bağlayan temel salık her şeyden evvel din olmalıysa, buna ancak ‘din kardeşliği’ denir ki bu tamlama olsa olsa ihanet olur mefhumlara.

Uhuvvet diyoruz. Din kardeşliği de değil, arkadaşlık da değil, dostluk da…

 

Din kardeşliği yoktur zira gerçek din İslâm’dır.

Arkadaşlık yoktur çünkü çıkar bitince o da biter.

Kardeşlik belki vardır, onun da içi boştur.

Dostluk ise zaten bizim köyden değil…

Biz iyisi mi İslâm kardeşi olalım, uhuvvet koyalım şarkımızın adını.

 

Uhuvvet, aslında kardeşlik; lakin bir farkla, bu kardeşlik İslâmlıkta.

 

Bir kardeşi olmalı insanın;

Doldurmasa da boş bırakmamalı bir yanını…

O doldurmazsa, hayırla dolmazsa boşluklar; karanlık kaplar âfâkı, bu âşikâr.

 

Bundan yalnız kalmamalı insan, belki bundan bir kardeşi olmalı.

Yalnız kalmamalı denmese de, yalnız olmamalı demekte fayda var.

Yalnızlığı meslek edinenin dostu şeytan olur, bu hakikattir ‘şair sözü gibi yalan’ da değil.

 

Kardeşi olmalı insanın;

Anlamsızlıklar bütününün anlam bulması, belki tenekenin elmasa dönüşmesi için…

 

 

Kardeşi olmalı; illâ ki olmalı.

Ama nasıl olmalı; âdâbına işin, nerden başlamalı?

 

· Peki demeyi bilmeli evvelâ, bilmese dahi peki demeli.

Peki demek erdemdir, aslında. Gönül kırmamak ne ise, peki de o’dur.

Fârisî, ‘dil bedestâver ki…= bir gönül yapmak…’diye başlayıp neden bunu Haccı-Ekber saymıştır acep?

Bizim Yûnus neden gönül yıkanın namazını hiçe saymış ola ki?

 

Gönül yüce Allah’ın nazargâhıdır.” zira, ol sebepten incitmemeli canı, yıkmamalı ‘arş-ı rahmân’ı.

 

· İkinci hüner, ‘incinmeme’ olmalı. Birincisi incitmeydi, ikinci olarak incitmemeli…

Alvarlı Efe önceliği incinmeye vermiştir, kemâlin şartıdır zira incinmemek.

Peki diyerek incitmez insan, ‘peki’den de incinmez. Makbûl olan budur, ins ü cin: ‘Ne kimse senden incinsin; ne sen kimseden incin.’

 

· Sonuncusu da fedakârlık olsa…

Bir mecliste işitmiştim evvelden, “muhabbettin kantarı fedakârlıktır.” deyu…

 

Elhak öyle, feda ettiğin şeyler kadar seversin.

Tersi de hakikattir, en hoş kısır döngüdür bu.

Fedakârlığının kantarı da muhabbettir.

kelâm tükendi

devamı zaittir:

Hülâsa,

Kardeş olmalı insan, bir kardeşi olmalı.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.