HADİS İKLİMİ-Her Durumda Allah’ın Rızasını Gözetmek

HADİS İKLİMİ-Her Durumda Allah’ın Rızasını Gözetmek

Ebu Ümame radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Kim Allah için sever, Allah için nefret eder, Allah için verir, Allah için (kötülüklere) engel olursa, imanını kemale erdirmiş olur.” (Ebu Davud)

Allah’ın sevgisine mazhar olmaktan daha güzel bir şey olabilir mi? Güzel davranışlarda dünyevi bir karşılık beklemeden, sadece Allah rızasını gözetmektir aslolan. Zor ve sıkıntılı durumlarda Allah’ın kendisine yardımcı olarak kâfi geleceğini bilmek, bu bilinçle gösterilen sabır karşılığında Allah’ın ecrini ummak gerek. Başka bir ifadeyle, her türlü şahsi çıkar ve menfaatten uzak durmak, her işin gönüllü olarak ve yalnız Allah için, O’nun hoşnutluğunun elde edilmesi için yapılmalıdır.

Sırf Allah Teâlâ’nın rızasını gözeten ve O’nun hoşnut olduğu amellere yönelen bir Müslüman, çevresine şirin görünme kaygısı taşımaz. Hatta bazı insanlar hoşlanmasa da o, Allah’ın hoşnutluğunu esas alır. Bu durumda Cenab-ı Hak elbette onu zor durumda bırakmaz.

Hz. Aişe radiyallahu anha’dan rivayetle; “… Ben Rasulullah’ı şöyle buyururken işittim: “Kim, (bir konuda) insanlar kendisine buğzetse dahi, (o konuda) Allah’ın rızasını ararsa, Allah da insanların vereceği sıkıntıdan onu kurtarır. Kim de Allah’ın hoşnut olmayacağı (bir konuda) insanların beğenisini elde etmek isterse, Allah onu o insanlar(ın insafın)a terk eder.” (Tirmizi)

Şu da unutulmamalıdır ki, Allah rızası için bir şey yapanı insanlar da sever ve metheder. İnsanların bu iltifatı ise mü’mine cenneti dünyadayken müjdeleyen bir mükâfattır.

Gerçek anlamda Allah’ın rızasını gözeten insan, hem toplum içinde, hem de yalnız başına kaldığı zamanlarda her işinde ilahi rızayı dikkate alır ve Allah Resulü’nün şu sözünü düstur edinir: “ … Allah ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan işleri kabul eder.” (Nesai)

Gerçekten de her amelin Allah katında bir karşılığı vardır. Peygamberimizin müjdesine göre, mü’minin, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek yaptığı bir hasta ziyareti onu cehennemden fersah fersah uzaklaştırırken (Ebu Davud), bakmakla yükümlü olduğu ailesi için sevabını Allah’tan umarak yaptığı harcamalar, kendisi için birer “sadaka” olarak değerlendirilecektir. (Buhari, Müslim)

Bazı ibadetler vardır ki onlarda gösterişe mahal yoktur. Bu ibadetlerin başında oruç gelmektedir. Zira oruçlunun, tenhada bir bardak su içmesine veya gizlice gidip bir şeyler yemesine kimse engel olamaz. Ancak o, aç da kalsa susuz da kalsa buna sırf Rabbi için katlanır. Burada gösterişe yol açabilecek bir husus da yoktur. Çünkü oruçlunun ne kadar aç ve susuz olduğunu sadece Allah bilir.

Yine Peygamber Efendimiz, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek derecede yardımlaşma hususunda gizliliğe riayet edenleri Allah Teâlâ’nın mükâfatlandıracağını bildirmektedir. (Buhari)

Mü’min, bir musibetle karşı karşıya kaldığında bunun bir imtihan olduğunu ve Allah’ın bilgisi ve takdiri dâhilinde gerçekleştiğini, buna sabrettiği takdirde de ödüllendirileceğini bilir. Bu durum, sabrı, kuru bir teslimiyetten çıkarıp erdemli bir duruşa dönüştürür. Diğer bir ifadeyle, Allah katında bir karşılığı olduğunu bilerek sabredilmelidir.

Hâsılı, bütün insanlar nihayetinde Allah’a döneceklerine göre, herkes hayatı boyunca huzurlu bir şekilde Rabbine kavuşmanın hesaplarını yapmalı ve davranışlarının “Allah için” olmasını prensip haline getirmelidir. İnsanları severken de onlara iyilik yaparken de kısacası bütün güzel duygu ve davranışlarında maddi bir karşılık elde etme veya birilerine şirin görünme kaygısı taşımamalıdır.

Yaptığı hiçbir iyiliğin boşa gitmeyeceğinin bilincinde olan mü’min, hastalık, ölüm gibi musibetlerle karşı karşıya kaldığı zor anlarda göstereceği sabrın da Allah katında mükâfatının olacağını unutmamalıdır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.