Korkusuz Yaşamak İster Miyiz?

Korkusuz Yaşamak İster Miyiz?

“… Öyleyse insanlardan değil benden korkun! Benim ayetlerimi, basit menfaatlerle değiştirmeyin!” (Maide, 44) Sadece Allah’tan korkandan herkes korkar. Hiç şüphesiz ki bu kâinatta korkulması gereken yegâne varlık Allah Teâlâ hazretleridir.

Kur’an’da geçen tehdit ayetlerini göz önüne aldığımızda haşyetten başka bir duygu hissetmek veya düşünceye yönelmek mümkün olmuyor. Çünkü insanız ve Allah’ın bizden istediği şeyleri yerine getirmediğimizde, Allah korusun, ayetlerde bahsedilen azaba biz de düşebiliriz.

Kur’an’da geçen tehditleri hiç üzerine almayan insan, sanki tehdit içeren ayetler hep başkaları içinmiş gibi davranır.  Hiçbir garantimiz olmadığı halde, kendimizi sürekli olarak cennet ayetlerinin müjdeleri içinde hayal ederek avunmak, pek sağlıklı olmasa gerek.

Çünkü mü’min havf ve reca yani korku ve ümit dengesi içerisinde yaşadığı müddetçe sağlam bir yoldadır. Bedbinliğe kapılmayacak kadar korku, şımarmayacak kadar ümit sahibi olmaktır dengede kalmak.

Benim Bildiklerimi Bilseydiniz…

Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Ben sizin görmediğinizi görürüm ve sizin işitmediğinizi işitirim. Sema çatırdamaktadır. Onun çatırdaması da hakkıdır. Zira dört parmaklık bir boşluk yoktur ki, orada muhakkak Allah’a secde etmek için alnını yere koymuş bir melek olmasın! Vallahi siz benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız, zevcelerinizle meşgul olamaz, yollara dökülür, yüksek sesle Allah’tan yardım dilerdiniz.”

Ebu Zer -radiyallahu anh- bu hadisi rivayet ettikten sonra kalbindeki Allah korkusu sebebiyle “Kesilen bir ağaç olmayı ne kadar isterdim.” demiştir. (Tirmizi, Zühd, 9/2312)

Hz. Ömer -radiyallahu anh- günlük virdini okurken rastladığı bir ayet sebebiyle boğazı düğümlendi, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ve yere düştü. Bir, iki gün evinden çıkamadı. Öyle ki insanlar onun hastalandığını zannederek ziyaretine gelmeye başladılar. (Ahmed, Zühd, s. 119)  Hz. Ömer -radiyallahu anh- bir gün Tekvir Suresi’ni okuyordu: “Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar (kararıp) döküldüğünde, dağlar yürütüldüğünde…” Onuncu ayet i kerimeye geldi: “Amel defterleri açıldığında…” dedi ve daha fazla dayanamayıp baygın düştü. (Gazali, İhya IV, 184)

Fırını Görünce İdrak Edilen Ayetler

Ebu Vâil anlatıyor: “Abdullah b. Mesud -radiyallahu anh- ile beraber yola çıktık, yanımızda tâbi‘inden Rebi b. Haysem radiyallahu anh da vardı. Bir demircinin yanından geçiyorduk. Abdullah durup ateşin içindeki demire bakmaya başladı. Rebi’de ateşe baktı ve düşecek gibi oldu. Sonra Abdullah oradan ayrıldı. Fırat sahilinde bir fırının önüne geldik. Abdullah fırının içindeki ateşin alev alev yandığını görünce:

“Cehennem ateşi uzak bir mesafeden onları görünce, onun öfkelenişini (müthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler. Elleri boyunlarına bağlı olarak cehennemin daracık bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yok oluvermeyi isterler.” (Furkan, 12-13) ayet-i kerimelerini okudu. Bunun üzerine Rebi bayıldı. Onu kollarımızda taşıyarak ailesine götürdük. Abdullah -radiyallahu anh- öğlene kadar başında bekledi ama Rebi ayılmadı. Akşama kadar bekledi ve nihayet Rebi ayıldı. Abdullah -radiyallahu anh- da evine döndü.1

Nafi -radiyallahu anh anlatıyor: İbn Ömer -radiyallahu anh- gece namazı kılardı. Cennetten bahseden bir ayet okuduğunda durur, Allah’tan cenneti ister, dua eder, bazen de ağlardı. Cehennemden bahseden bir ayet okuyunca yine durur, cehennemden Allah’a sığınır, dua eder ve bazen de ağlardı.

Kalplerin Ürperme Vakti Gelmedi mi?

Bir gün “İman edenlerin, Allah’ın zikri ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? …” (Hadid, 16) ayetine gelince ağladı ve: “Evet, geldi ya Rabbi; evet geldi ya Rabbi” dedi. Bir gün de Mutaffifin Suresi’ni okuyordu: “Öyle bir gün ki, insanlar o günde âlemlerin Rabbinin huzurunda (hesap için) divan duracaklardır.” ayetine gelince o kadar ağladı ki kendinden geçti.2

Mü’minlerin annesi Hz. Aişe -radiyallahu anha- namazda “(Cennet’e girenler) ‘Allah lütfetti de bizi vücudun içine işleyen yakıcı azaptan korudu’ derler.” (Tûr, 27) ayetini okuyunca ağladı ve “Allah’ım bana lütfet de vücuda işleyen o yakıcı azaptan koru! Sen, iyiliklerin sahibisin ve merhamet edensin.” diye niyazda bulundu.3

Behz b. Hakim -radiyallahu anh- anlatıyor: “Tabiinden Basra’nın kadısı ve imamı olan Zurare b. Evfa, Ulu Cami’de sabah namazı kıldırıyordu. “O Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya, işte o gün zorlu bir gündür. Kâfirler için (hiç de) kolay değildir.” (Müddesir, 8-9-10) ayet-i kerimelerini okuyunca yere düşüp vefat etti. Onun cenazesini taşıyanlar arasında ben de vardım.3

Korkuyu Şuur Boyutunda Yaşamak

Allah korkusunun bir Müslümanın hayatının her anına tesiri söz konusudur. Müslüman “… Nerede olursanız olun O (Allah) sizinle beraberdir. …” (Hadid, 4)  şuuru ile yaşar. Bu şuur mü’min bir kulun hayat felsefesidir. “O (Allah) size şah damarınızdan daha yakındır.” (Kaf, 16) bilinciyle yaşayan bir Müslüman için hayata bakış ve o hayatı yaşayış elbette ki çok daha hoş ve çok daha anlamlı olacaktır.
İmam Taberi şöyle nakleder: “Müslümanlar Medain şehrini aldıkları zaman bütün ganimetleri topladılar. Bu arada bir adam yaklaştı. Elinde bir küp altın vardı. Küpü ganimetleri toplayan memura verdi. Memurun yanında bulunanlar: “Şimdiye kadar böylesini hiç görmedik! Elimizdeki tüm eşyalar bunun değerine ulaşamaz hatta ona yaklaşamaz bile.” dediler.

O zata “Bundan bir şey aldın mı?” diye sordular. “Allah’a yemin ederim ki Allah korkusu olmasaydı bu küpü size getirmezdim.” dedi. O şahsın salih bir kimse olduğunu anladılar ve “Sen kimsin?” diye sordular. “Allah’a yemin olsun ki siz ve başkaları beni övmeyiniz diye kim olduğumu söylemeyeceğim!” Peşine adam taktılar ve O şahsın Amir b. Abdikays -radiyallahu anh- olduğunu anladılar.

Bize Zulmedenlerden Öcümüzü Al

Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır: “Allah katında iki damla ve izden daha sevimli bir şey yoktur: İki damla: haşyetullah (Allah korkusu) sebebiyle akan gözyaşları ile Allah yolunda akıtılan kandamlasıdır. İki iz de Allah yolunda (cihad ederken) bırakılan iz ile Allah’ın farzlarından birini eda esnasında bırakılan izdir.”

Fanilerin kuru ve tesirsiz sözlerini bırakıp Allah Rasulü -sallallahu aleyhi ve sellem-’in duasına bütün kalbimizle Amin diyelim:

“Allah’ım! Bize, günahla aramıza engel olacak kadar korkundan hisse nasib eyle! Bizi cennetine ulaştıracak kadar taatini nasib eyle! Dünya musibetlerini kolaylaştıracak kadar yakîn ihsan eyle! Allah’ım, hayat verdiğin müddetçe bizi kulaklarımız, gözlerimiz ve kuvvetimizden faydalandır, (taatte kullandır); ölümümüze kadar da onları devamlı kıl! Bize zulmedenlerden öcümüzü sen al! Bize düşmanlık edenlere karşı bize yardım et! Bizi dinimizde musibete uğratma (itikad ve ibadetlerimize bir noksan gelmesin)! Dünyayı en büyük düşüncemiz ve gayemiz, ilmimizin ulaşabileceği son nokta kılma! Bize acımayanları üzerimize musallat etme!” (Tirmizi, Deavat, 79/3502) Amin!


1-    (Ebû Ubeyd, Fedâilü’l-Kur’ân, s. 23)
2-   (Mervezî, Muhtasaru kıyâmi’l-leyl, s. 61)
3- İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II, 211)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.