Ümmetin Bayramı Bayram Ola!

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz Medine’ye geldiğinde Medinelilerin iki (bayram) günleri vardı. O günlerde oynayıp eğlenirlerdi. “Bu iki gün nedir?” diye sordu. “Biz cahiliye devrinde bu günlerde eğlenirdik!” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: “Allah, bu iki bayramınızı onlardan daha hayırlı diğer iki günle değiştirdi: Kurban bayramı, Fıtır bayramı.” buyurdu. (Ebu Davud-Nesai)
Bayramlar, mü’minlerin hayatındaki özel ve önemli günlerdendir. Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun ki bizleri bir Ramazan Bayramı’na daha ulaştırdı. Bayramlar; soysal dayanışma, karşılıklı sevgi ve hoşgörü ile saygının tesis edildiği özel günlerdir. Her yıl tekrarlanmakta olan ve ömrü olanların şahit olduğu bu bayramlarda, bayram namazı kılmak, ihtiyaç sahiplerine sadaka dağıtmak, akraba, komşu ve hasta ziyaretleri yapmak, taziyelerde bulunmak, ahirete irtihal eden yakınlarımızı da unutmayarak kabir ziyaretlerinde bulunmak, bayram faaliyetlerinden bazılarıdır.
Bayrama ulaştık da bayramda ümmet coğrafyasının durumu nasıl? Doğu’daki mü’minin Batı’dakinden, Batı’daki mü’minin Doğu’dakinden haberi var mı? Varsa sıkıntılarıyla ne kadar ilgilenebiliyor? Yaralarına ne kadar merhem olunuyor?
Sılayı rahim bayramların olmazsa olmazlarındandır. Gurbette yakınları olanlar hasretle yakınlarına, sevdiklerine kavuşmayı beklerler. Sılayı rahim için memleketlere yapılan heyecanlı yoluculuklar ve bayram ziyaretleri ile şenlenen haneler, toplu mekânlarda bir araya gelerek yapılan bayramlaşmalar ve bayrama özel yapılan yemekler, tatlı ve börek ikramları, bayramların en belirgin özelliklerindendir. Bayramlar yediden yetmişe herkesin hasretle kavuşmayı beklediği çok özel günlerdir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: “Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir.” (Ebu Davud-Tirmizi-Nesai) buyurmuştur.
Bayramlar, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin de buyurduğu gibi yeme içme, yedirme içirme, izzet ve ikram günleridir. Hayatın yoğunluğunda yoğrulan insanlar, ihmal ettikleri eş, dost ve yakınlarına kavuşmakta, onlarla dertleşmekte, birkaç günlüğüne de olsa duygusal ve manevi bir nefes alma imkânı bulmaktadırlar. Bayramlar bu şekilde hayatın yorucu temposuna bir soluk aldırmaktadır. Topluca bir dinlenme ve eğlenmenin yanı sıra, hasta ve yaşlı ziyaretleri ile yıl içinde ahirete yollanan insanların eksiklikleri bayramlarda fark edilmekte ve hayatın faniliği bir kez daha hatırlanmaktadır. Hızlı ve yoğun bir hayatın getirmiş olduğu duygu kaybı, malayani meşguliyetlerin getirmiş olduğu yorgunluklar ancak bayramların samimi ve dostane ortamlarında giderilebilmekte, bu gibi özel zamanlarda coşkuya dönüşmekte böylelikle duygusal ve ruhi dinginlik yakalanabilmektedir.
Milletler değerlerine sahip çıktığı oranda benliğini, aslını, esasını, örf ve adetlerini koruyabilir. Değerler hafife alındığından maalesef değerlerimiz teker teker kaybolmaktadır. Değerlerini kaybeden milletler de kaybolmaya mahkûmdur. Bayramların bayram havasında idrak etmek yerine tatil yörelerinde bir izin olarak geçirilmesi yeni neslin bayram heyecanından mahrum kalmasına sebep olmaktadır. Bunun sonucu olarak da, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız ve yeni yetişen nesil, bayramların önemi kavramaktan ve ruhunu yakalamaktan uzaklaşmaktadır.
Eş, dost ve akraba ziyaretlerinin külfet görülüp ihmal edilmesi unutulmaya sebep olurken aslında çocuklarımızın istikballe bağlarını koparıyoruz. Ecdadının kabir ziyaretini ihmal etmekle de asılları ile olan bağlarını zayıflatıyoruz. Bayramlar sadece yakın çevre ile bağların kuvvetlendirilmesi değil, ümmet bilincinin yeniden inşası için de çok önemli bir harçtır. Yıllar önce Mescid-i Aksa’da, Batı Şeria ve Gazze’de mağdur kardeşlerimizle yaşadığım bayram sevincini hala unutabilmiş değilim. Ümmet bilincinin inşası açısından Müslüman ülkeler, devletler bazında da bu bayram buluşmalarına önem vermelidir. Her ne kadar gönüllü kültür teşekküllerinin bu manada ciddi çalışmaları olsa da devletlerin organize ettiği bu buluşmaların İslam kardeşliğinin tesisine katkısı olacaktır.
Bu nedenlerle bayramlar; netice olarak olumlu sonuçlar ifade etmektedir. İnsan ilişkilerine çeşitli renklilik ve değer katan bayramlarımız; içinde bulunduğumuz sosyal, kültürel ve tarihi yapıya katkı sağlamak açısından büyük bir önem taşımakta ve toplumumuz için bir ibadet olmanın yanı sıra aynı zamanda bir moral kaynağı da olmaktadır. Bayramların Müslümanların sevinçli olmasına, huzur ve mutluluğun oluşmasına vesile olması gerekir. Bunun için mü’minlerin imkânlar ölçüsünde maddi ve manevi paylaşımlara önem vermesi gerekir. Bu vesile ile mü’minlerin yüzleri güler, keder ve üzüntüleri dağılır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz, bayramda akranları neşe ile oynadığı halde hüzünlü olan bir kız çocuğuna üzüntüsünün sebebini sorar. Onun bir yetim olduğunu öğrenince alır, evine götürür. Yetim kızı Aişe validemiz yıkar, temizler, taze elbiseler giydirir, saçını tarar. Arkadaşlarının yanına dönen yetim kız, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz ve Aişe validemizin yakın alakası neticesinde artık arkadaşlarından daha neşeli ve sevinçlidir.
Bayramla ilgili üzerinde durulması gereken önemli konulardan biri de bugünkü şartlarda idrak edilen bayramların, eski bayramlardaki kadar sevinç ve coşkuya dönüştürülememesi hususudur. Çünkü yeryüzü ve özellikle de yakın çevremiz, insanlık adına her türlü ilkellik içinde, insanlık ve insaf dışı muamelelerle sürdürülen savaşların yapıldığı günleri yaşamaktadır. Bu bayramı da vesile bilip biraz daha insafa gelerek, insana hayvan kadar değer vermeyen anlayışların yeryüzünü ne hale getirdiğini görmeliyiz. Çünkü bu vahim durumu ruhumuzun derinliklerinde hissetmek insani bir zorunluluktur. İslam ve insan olmak bunu zorunlu kılmaktadır. Bu kanlı katliam tablolarının ortadan kaldırılması bilinciyle hareket etmek her Müslüman üzerine bir borçtur.
Türkiye Müslümanları muhacirler konusunda ciddi bir imtihandan geçmektedir. Bayramda kardeşlerimiz unutulmamalı, onların ihtiyaçlarının teminine azami gayret sarf edilmelidir. Rabbimiz, Müslümanlara iki bayramın dışında da o kadar bayram edecekleri nimetler ihsan etmiş ki yeter ki idrak edip farkında olalım. Mü’minler için Cuma günü bayramdır. Asrı sadetteki bazı Yahudilerin ifadesi ile “mü’minlere Rabbimizin ilahi kelamını göndermesi” bir bayramdır. Yani Rabbimiz, mü’minlerin Ramazan ve Kurban bayramları dışında her gününü bayrama çevirecekleri nimetler ihsan buyurmuştur. Yeter ki farkında olalım.
Yahudiler, Hz. Ömer radiyallahu anh’a şöyle dediler: “Siz bir ayet okuyorsunuz ki o şayet bize inseydi o günü bayram ittihaz ederdik.” Hz. Ömer radiyallahu anh diyor ki: “Ben onun indiği sırada Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bulunduğu noktayı biliyorum. Arefe günü inmişti. O zaman ben de Arafat’ta idim ve bir Cuma günüydü. Kastettikleri ayet de ‘… Size bugün dininizi tamamladım. …’ (Maide, 3) ayeti idi.” (Buhari-Müslim-Tirmizi-Nesai)
Bu vesileyle Ramazan Bayramı’nın aramızdaki dargınlık ve kırgınlıkların ortadan kalkmasına, sevgi ve saygı, dostluk ve kardeşliklerin, dayanışmanın ve yardımlaşmanın kuvvetlenmesine vesile olmasını diliyorum. Bütün bayramları iman ve İslam neşesi ile sıhhat ve afiyet içerisinde sevdiklerinizle birlikte geçirmenizi arzu ediyor; mü’minler arasında gerçek kardeşliğin yaşandığı nice hakiki bayramlara kavuşmanızı diliyorum. Rabbimize emanet olun.