Yola Dair

Yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza değişmeyiz/ değişmemeliyiz diye bir söz vardır. Bu söz basit gibi gözükse de İslam ümmetinin son yıllardaki serencamını çok güzel özetliyor. Maalesef ki İslam ümmeti bu sözün zıddını yaparak hatırda kalmasıyla meşhur. Bu sözü sadece “yol arkadaşlığı” düzlemine indirmek hata olur. Tüm bu sürecin öncesinde ve sonrasındaki “değer” değişimini göz önünde bulundurmak daha makul olur.

Evet, yol insanı terbiye eder ama aynı oranda da değişmesine olanak sağlar. Yol sürecinde insan taviz verir, görmezden gelir ve en sonunda geldiği yolu unutur. İşte Âlem-i İslam bin küsur yıldır ne yaşadığını unutmuşçasına savruk bir halde. Üzerimizden geçen saraylar, zenginlikler ve dahi istilalar yokmuş gibi yeniden pinekleme yolunu tercih etmiş gibiyiz.

Biz bu dünya hayatına kazanmak için gönderildik ama neyi kazanmak için olduğu hususunda ihtilaflar var. Bazıları bunun dünyayı kazanmak olduğuna dair hemfikir sanırım. Yoksa bu dünya telaşı başka şekilde açıklanamaz. Yol sürecinde kendini kandıran insanlar maddi refahın da ahirete dönük olduğunu düşünmekteler. Şekilde bir şeyleri kazanıyorlar evet ama kaybedilenler hiç mi yok?

Mü’minler daha lüks arabalara binerken, daha lüks takım elbiseleri giyerken, daha pahalı yiyecekler tüketirken başarmanın hazzını yaşıyor olabilir ama her başarı sürecinde bizden nelerin kopup gittiğini düşünmemiz de gerek. Mesele bu tarz yaşamın sorun oluşundan ziyade bu durumu kanıksamak. Çünkü kanıksandığı zaman sorgulama ihtimali yok olur insanın. Oysa biz her an akıbetimizi düşünmekle memuruz.

Odak noktamızın kaybolmaması için her an teyakkuzda olmamız gerekiyor. Dünya hayatı bir oyun eğlenceden ibaretse bu geçici hazların bizi tatmin etmesine mani olmamız gerek. Asıl ahiret hazzına ulaşmak için bu suni “kazanımların” gözlerimizi örtmesine müsaade edemeyiz. Eğer ahiret için yaptıklarımızdan katbekat fazla haz alıyorsak işte o zaman kazanmış oluruz.

Efendimiz aleyhisselamın ümmeti hususunda korktuğu şeyin “vehn” yani gönlü dünyaya bağlı olmak olduğunu unutmayalım. Böylelikle bizim en büyük imtihanımızın da dünyaya rağbet hususunda olacağı da aşikâr olmuş oluyor. Sevgili Peygamberimiz, bir kuzunun butu hariç her şeyini dağıttığında asıl kazandığının but hariç her şeyi olduğunu söylemekte. Söylemesi kolay yapması çok zor bir eylem ama kurtuluşun, başarmanın da tek reçetesi bu.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.