YAKLAŞABİLİYOR MUYUZ?

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun ki bizi mahlûkatın en şereflisi olarak yarattı. Kim olursak olalım, insanız, âdemoğluyuz ve yeryüzünde Allah’ın halifesiyiz. O’nun bir yakını, emanetçisi, kâinattaki efendisi ve talebesiyiz. Bize eşyanın isimlerini öğretti. Bizi kendi ruhundan yarattı, özel niteliklerle donattı. O’nun tarafından övüldük. Melekleri bile bize secde etti. Yeryüzü ve içindeki her şeyi emrimize verdi. Bizi bize bırakmadı. Nebileriyle, rasulleriyle, ayetleriyle, burhanlarıyla kendini ve bizim kendine verdiğimiz kulluk sözünü hep hatırlattı. Rahman ve Rahim sıfatlarıyla bizi sürekli korudu, kolladı, yedirdi, içirdi, doyurdu…
Allah’ın sayısız nimetleri karşısında biz ne yaptık? O’nun bizden beklediği hayatı yaşadık mı?
Zamanla ve sosyal etkilerle oldukça değiştik. Allah’tan başka kimseye ibadet etmemek üzere verdiğimiz kulluk sözünü unuttuk. Bazısı insanlardan tağutların kölesi olduk. Allah’tan başkasına itaat, kendine bağlılık, zulüm, cehalet, hedef yokluğu, korkaklık ve oburlukla anılır olduk. Bu hayat bize hayvanî özellikler kazandırdı. Kimimiz kurt, kimimiz tilki, kimimiz fare, kimimiz koyun olduk. Oysa biz Allah’ın kuluyduk.
“Biz, Allah’a aidiz ve elbette ona döneceğiz.” (Bakara 156)
Aslımız çamurdur. Bizi biz yapan Allah’ın bize bahşettiği ruhtur. O halde sen ey çamur, Allah’ın ruhunu ara! O’nun ardından git, davetini kabul et ve yaklaş.
Varlığımızın gayesi Allah’ın ruhuna yaklaşmak olmadıkça bizler birer hiçiz. O zaman bizi Allah’tan uzaklaştıran her şeyden, tüm ihtiyaç ve doymak bilmeyen arzularımızdan sıyrılalım.
Biz ve bedenimizin her azası amellerimizden sorumluyuz. Amel yurdundayken hesap yurduna hazırlanalım. Ölmeden önce ölümü duyup hesaplaşalım. Allah’a yaklaşmak adına kavga verelim.
Bir şair der ki:
“Allah’a kul olduk ‘kâlû belâ’da
Bu yolda verilmiş ikrarımız var.
Üç günlük ömr için fânî dünyada,
Kula kul olmamak kararımız var.”
Allah’a giden yolun rehberi Kur’an’dır. Kur’an Allah’ın gönderdiği kitaptır. Rasulün hayatında bu kitap pratize edilmiştir. O halde Allah ve Rasulüne kim tabi olursa yoldan sapmayacak ve bedbaht olmayacaktır.
Allah’ın yolunda olduğumuz gibi değil, olmamız gerektiği gibi olalım. Allah ve Rasulünün emrine uygun bir hayat yaşayalım. Bu, Allah’a doğru bir yolculuktur. Bu yolculuk, Allah’ın nimetlerini ve ihsanını görmekle kendi nefsimizin ayıplarını ve amellerimizdeki kusurları görmek arasında yapılır. Allah karşısında acziyetimizin farkında olalım. Yolculuk sonunda kurtuluş ancak ve ancak Allah’ın af ve mağfiretiyle mümkündür.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının (korkun), yolunda cihad ederek O’na ulaşmaya bir vesile arayın ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide 35)
Rabbimizin nidası iman iddiasında bulunan bizleredir. Bize Allah’tan hakkıyla korkun, takvalı olun, müttaki olun deniyor. Bizden tahkiki bir iman, hakiki bir kulluk, samimi bir hayat ve sorumluluk isteniyor. O’na yaklaşmaya, yakın olmaya çabalamamız; O’nun rızasını kazanmaya vesileler aramamız emir buyruluyor. Böylece iman iddiamızın eyleme dönüşmesi isteniyor. Bu iddiada samimiyet isteniyor. Çünkü takvasız, itaatsiz, amelsiz, samimiyetsiz ve çabasız bir iman iddiası boştur.
Rabbimize yaklaşma, O’nun hoşnutluğunu kazanma konusunda vesileler aramamız, vesilelere sarılmamız emir buyrulmuştu. Nedir vesile? Vesile yönelmektir. Allah’ın rızasını, yakınlığını kazandıracak sebeplere tutunmak, vasıtalara yönelmek demektir. Bu vasıtaların başı cihattır. Cihat, Allah’ın dinini yüceltmek, arzularını, egemenliğini gerçekleştirmek, Allah’a kulluk yolunun önündeki tüm engelleri kaldırıp müslümanca bir hayat yaşamak için çalışmak, çabalamaktır. Bu yolda hem fiili düşmanla hem de nefisle çarpışmaktır.
Allah karşısında aczimizi, güçsüzlüğümüzü, fakrımızı ve çaresizliğimizi anlayarak O’nun istediği kulluklara koşalım. O’nun istediği tavırları takınalım. O’na layık ibadet, itaat ve teslimiyetlerle yakınlık arayalım.
Tevbe ve salih amel kapısından girip Allah’a yol bulalım. Allah’ın sıfatlarına sarılıp Esma-i Hüsna ile O’na ulaşalım. Allah’ı seven O’nun isimlerini, sıfatlarını da sever. Kalpler Allah’ın varlığını birliğini tasdik edip O’nu sevmekle hayat bulur. Azalar ibadet ve taatla, vücut Allah’ın hizmetinde bulunmakla, dil Allah’ı zikir ve hamd u sena ile olgunluğa ulaşır ve Allah’a yaklaşır.
Allah ile mükemmel bir bağlantı kurmak, Allah’a yaklaşmak, O’nunla aramızdaki uzaklığı gidermek, yabaniliği gidermek için farzlarla birlikte nafile ibadetleri de yapalım. Allah’a yaklaşmak için vaktimizi Allah ile geçirelim. Allah ile geçecek en güzel vakit ise O’na ibadettir.
Hadis-i Kudside “Allah’ın kulları daima nafilelerin vasıtasıyla O’na doğru yücelirler.” buyruluyor.
“Ey insan, muhakkak sen Rabbine doğru çabalayıp durmaktasın, nihayet O’na varacaksın.” (İnşikak 6)