ÜSTAD NECİP FAZIL

ÜSTAD NECİP FAZIL

26 Mayıs 1905 yılında dünyaya gelen Necip Fazıl, 25 Mayıs 1983 yılında vefat etmiştir. Çocukluğu, emekli ceza reisi olan dedesinin Çemberlitaş’taki büyük konağında geçmiştir. Eserlerinde, yaşadığı bu kalabalık konağın izlerine rastlanır. Baba tarafından aslen Maraşlı olan Necip Fazıl’ın soyu Dulkadiroğullarına kadar gider.

Necip Fazıl, bir gün Dulkadiroğlu beylerinden kendisine kadar olan şeceresini Osman Yüksel Serdengeçti’ye gösterir. Üstada takılmak isteyen Serdengeçti: “Üstad, ne yazık ki siz en alta düşmüşsünüz.” deyince Necip Fazıl şecereyi ters çevirip “Bak şimdi en üstteyim. Bütün bu atalarım beni hazırlamak için dünyaya geldiler.” cevabını vererek mağlubiyet ve düşüklüğü kabul etmez mizacını göstermiştir.

Necip Fazıl’ın mizacı, ikinciliği asla kabul etmez. Bir gün kendisine “Üstad, Fransa’da yayımlanan Britanika isimli ansiklopedide iki Türk şaire yer vermişler.” denilince hemen “İkincisi kimmiş?” diye sorar. Yine bir gün treni kaçıran ve öfke küpü olan Necip Fazıl’a “Üstad, hayrola treni mi kaçırdın?” diye soranlara: “Ne münasebet, kovdum treni, defoldu gitti.” diye karşılık verir. 

Necip Fazıl’ın ikinciliği asla kabul etmeyen mizacı ile ilgili Ramazan Yenidede’nin naklettiği bir hatırayı sizinle paylaşmak istiyorum. Eski Denizli Müftü Yardımcısı ve XX. dönem Refah Partisi milletvekili olan Ramazan Yenidede, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde okurken hocaları Selçuk Eraydın ve birkaç arkadaşıyla beraber Üstad Necip Fazıl’ı ziyarete giderler. O günlerde basında yer alan iki önemli haber vardır. Bunlardan biri rakiplerini nakavt eden Muhammed Ali Clay’ın “Ben bir din savaşçısıyım. Gücümü İslam’dan ve Kuran-ı Kerim’den alıyorum.” sözleridir. Gündemde olan bir diğer konu da Üstad Necip Fazıl’ın dünyevi gazetelerden biriyle yaptığı röportajdır. Gazeteci röportajın sonunda maddi açıdan sıkıntı çeken Necip Fazıl’a: “Hayat tarzınızı değiştirdiniz. Hayatınız, hapishanelerde, mahkeme koridorlarında ve sıkıntılar içinde geçiyor. Eğer eski hayatınız üzere devam etseydiniz belki şatolarda yaşatılacaktınız. Müslümanların safına geçmekle neler kaybettiniz, neler kazandınız?” diye sormuş, Necip Fazıl’da tek bir cümleyle cevap vermiştir: “Faniyi kaybettim, bakiyi kazandım!..

Talebeleriyle birlikte Necip Fazıl’ı ziyarete giden Selçuk Eraydın, büyük bir gaf yapar: “Üstad, bu hafta gündemdeki iki şey çok konuşuluyor. Birincisi Muhammed Ali Clay’ın ‘Ben gücümü İslam’dan alıyorum.’ sözü, ikincisi de sizin filan gazetede söylediğiniz…” diye sözlerini henüz tamamlamadan Necip Fazıl sözünü keserek: “Yazıklar olsun sana verdiğim emeklere, defol, evimden çık git, bunları da al götür…” diye başlamış esip gürlemeye. Necip Fazıl’ı ilk defa ziyaret eden ve huyunu husunu bilmeyen Ramazan Yenidede’yle arkadaşları korku ve şaşkınlık içinde Necip Fazıl’ın ve Selçuk Eraydın’ın konuşmalarını dinliyorlarmış. Alttan alarak yaptığı gafı düzeltmeye çalışan Selçuk Hoca, onlarca özür dileyip yaptığı hatadan dolayı üstadın affına sığınarak Necip Fazıl’ı yatıştırmış. Üstad sakinleştikten sonra bir müddet sohbet etmiş. Ardından Selçuk Hoca müsaade istemiş, ayrılmışlar. 

Mağlubiyeti, ikinciliği asla kabul etmeyen Necip Fazıl kendisini dev aynasında gören bir mizaca sahipti. O, özellikle İslam düşmanlarını da “cüce” olarak görürdü. Onun mahkemeleri de adeta Müslüman gençleri yetiştiren ve onları küfre karşı perçinleştiren bir mektep haline gelmişti. Şu hatırayı Prof. Dr. Osman Öztürk’ten dinlemiştim:

Bir gün Necip Fazıl, bünyesinde pek çok İslam aleyhtarı yazarı barındıran gazetelerden birisi hakkında “Siz falan gazete takımı, hepiniz benim kazuratımsınız (dışkımsınız).” diye bir yazı yazar ve hemen ardından mahkeme celbi gelir. Mahkemede hâkim sorar: “Necip Bey, niçin böyle ağır bir hakareti yapma gereği duydunuz?” Necip Fazıl sakin bir şekilde cevap verir: “Efendim, bu gazetenin falanca yazarı filanca tarihte benim hakkımda şunları yazdı, falanca köşe yazarı şunları yazdı…” diye o gazetede kendisi aleyhine yazılanları bir bir dile getirir. Hâkim “İyi de Necip Bey, onlar sizin aleyhinize bu yazıları yazarken niçin onlara tek tek cevap vermediniz de en sonunda bu kadar ağır bir hakaretle bütün bir gazeteye saldırdınız?” diye sorunca Necip Fazıl kendinden emin bir edayla ve eliyle pire öldürür gibi yaparak: “Hâkim Bey, ben öyle tek tek pirelerle uğraşamam, bir atarım hepsi ölür.” cevabını yapıştırır.

Necip Fazıl’ın korkusuz savunmaları ve Büyük Doğu mecmuasındaki cesur yayınları Müslüman gençlere özgüven ve küfür karşısında mücadele ruhu aşılıyordu. Kendini bilmezin birisi yüce dinimize ve Müslümanlığa laf atacak olsa Necip Fazıl ona anında haddini bildirirdi. Onun yazıları ve mahkeme savunmaları Müslüman gençleri mağlubiyet psikolojisinden uzak tutardı. O dönemde Büyük Doğu Dergisinin çıkmasını sabırsızlıkla bekleyen ve Necip Fazıl’ın mahkemelerini heyecanla takip eden gençlerin pek çoğu bugün İslamî hizmetlerde ön saflarda koşturan seçkin şahsiyetler olmuşlardır.

Necip Fazıl; keskin zekâsına, dost düşman herkesi kendisine hayran bırakan edebi üslubuna ve bunca mücadelesine rağmen kitleleri peşine takamamıştır. Bunun en önemli sebebi de ahlaki ve ameli zafiyetleridir. Ameli noktadaki eksikliklerinin ömrünün son iki yılına kadar devam ettiği rivayet edilir. Üstaddaki bu ameli eksiklikler her ne kadar bizi üzse de Kadir Mısıroğlu’ya göre bu durum, ümmeti Muhammed için bir rahmet olmuştur. Şayet üstad, ahlaki ve ameli bakımdan da mükemmel olup kitleleri peşine takabilseydi, kabına sığmayan aceleci karakteri sebebiyle zamansız bir kıyam başlatabilir ve Müslümanların kıyımına vesile olabilirdi.

Bütün şahsi kusurlarına rağmen bizler Necip Fazıl’ı çok seviyoruz. Çünkü o, yüce dinimizi ve şanlı tarihimizi İslam düşmanlarına karşı korkusuzca müdafaa etti. Allah u Teâlâ hazretlerinden üstadın bütün taksiratını affetmesini ve bizleri cennetinde buluşturmasını niyaz ediyoruz.

 

HATIRLATMALAR

2 Mayıs 1776              Osmanlı İran Savaşı

3 Mayıs 1481              Fatih Sultan Mehmed’in vefatı

4 Mayıs 672                Ebu Eyyub El-Ensarî’nin vefatı

5 Mayıs 1920              TBMM’nin ilk toplantısı

5 Mayıs 1949              Avrupa Konseyi’nin kuruluşu

6 Mayıs 767                İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin vefatı

7 Mayıs 1924              Türkiye’de ilk İlahiyat Fakültesinin kuruluşu

7 Mayıs                       Yunus Emre Kültür Haftası

8 Mayıs 2011              Her gün anneler günüdür

8 Mayıs 1945              İkinci Dünya Savaşı sona erdi

10 Mayıs 1868            Danıştay kuruldu

10 Mayıs                     Engelliler Haftası

12-18 Mayıs               Dünya Hemşirelik Haftası

13 Mayıs 1893            Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi Hazretlerinin vefatı

14 Mayıs 1950            Demokrat Partinin büyük bir zaferle iktidara gelişi

15 Mayıs 1919            Yunanlıların İzmir’i İşgali

15 Mayıs                     Hava şehitlerini anma günü

16 Mayıs 1926            Son Osmanlı Padişahı Vahdeddin’in vefatı

17 Mayıs 804              İmam Muhammed’in vefatı

18 Mayıs                     Müzeler haftası (ziyaretler ücretsiz)

19 Mayıs                     Gençlik ve Spor Bayramı

19 Mayıs 1982            Hattat Hamit Aytaç’ın vefatı

19 Mayıs 2008            Hüseyin Yücebaş Efendi vefat etti

24 Mayıs 1989            Bulgaristan’dan zorunlu Türk göçü

25 Mayıs 1983            Necip Fazıl Kısakürek’in vefatı

26 Mayıs 1905            Necip Fazıl Kısakürek’in doğumu

27 Mayıs 1942            Müfessir Elmalılı Ahmed Hamdi Yazır’ın vefatı

27 Mayıs 1960            İhtilal oldu

29 Mayıs 1453            İstanbul’un Fethi’nin 558. yıl dönümü

29 Mayıs 2005            Muhterem Zeki Soyak Hocaefendi’nin vefatı

30 Mayıs- 5 Haziran   Açlıkla mücadele haftası

31 Mayıs 1664            Kanije Zeferi

31 Mayıs 1945            Muş depremi

31 Mayıs                     Dünya sigara içmeme günü

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.