UÇURTMANIN İPİ NE ZAMAN KOPTU?

Her milletin tarihinde bazı kırılma anları vardır; bir milletin yönelişi, değerleri ve bakışı değişir. Türk-İslam medeniyeti yüzyıllar boyunca “Dünya bir vasıtadır, maksat Allah rızasıdır” düsturuyla yaşadı. Şehirler cami merkezli kurulur, vakıf kültürü toplumun her kesimini kuşatır, zenginlik bireysel değil toplumsal bir emanet olarak görülürdü. Ancak zamanla bu ruh, şekle dönüştü; şekilse sonra silinmeye başladı… Dünyevîleşme sureci tek bir olayla başlamadı ama bazı dönüm noktaları vardır ki, o noktada uçurtmanın ipi elden kaçtı.
1. Tanzimat ve Modernleşme Rüzgarı (1839 sonrası):
Tanzimat Fermanı ile Osmanlı yönetimi Batı tarzı hukuk, eğitim ve toplumsal yapıyı benimsedi. Bu reformlar bazı açılardan gerekliydi ama beraberinde, dinî değerleri geri, Batıyı ilerici gören bir zihniyet doğdu. Din, bireyin vicdanına hapsedilmeye başlandı.
2. Cumhuriyet’in İlk Dönemi ve Seküler Ulus İnşası:
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte medreseler kapandı, dinî eğitim kesintiye uğradı. Alfabe değişikliğiyle bir gecede geçmişle bağlar koptu. “Modernleşme” adına Batı taklit edildi, değerler hızla dünyevîleşti. halkın yönü dünyaya çevrildi ama ruhlar aç bırakıldı.
3. 1980 Sonrası Tüketim Kültürü ve Serbest Pazar:
Özellikle 1980’lerle birlikte Türkiye, küresel ekonomiyle entegrasyon sürecine girdi. Tüketim kültürü, reklamlar, lüks hayat özlemi, hem bireysel hem toplumsal anlamda dünyevileşmeyi hızlandırdı. Dindar kesim de bu süreçten muaf kalmadı. Ticaretle gelen dindarlık, yerini zamanla “görünümlü dünya tutkusuna” bırakmaya başladı.
4. 2000’ler ve Dindar Görünümlü Dünya Sevgisi:
Dindar kesimin siyasette ve ekonomide güçlenmesi umut vericiydi. Ancak bu süreçte, nefsin arzularını dinî kisveyle süsleyen bir akım da doğdu. Marka düşkünü muhafazakârlar, zenginliği ahiret yatırımına değil, statü göstergesine dönüştürdü. Lüks hayat, israf ve gösteriş dini duyarlılığı gölgede bıraktı.
Kur’an uyarısını her geçen gün güncelliğini nasıl koruduğuna şahit oluyoruz.
“Kim dünya hayatını ve ziynetini isterse, onlara yaptıklarının karşılığını orada eksiksiz veririz. Fakat ahirette onlar için ateşten başka bir şey yoktur.” (Hûd, 11/15-16)
Resûlullah (s.a.v.) ise bu çağın ruhunu sanki bize şöyle haber veriyor:
“Size öyle bir zaman gelecek ki, insanlar sadece dünyalık için yarışacak, din ikinci plana atılacak”
Köklerimizden göklere saldığımız uçurtmanın Bu çağda yeniden ipini yakalamak; takvâ ile yaşamak, ahiret bilincini kuşanmak, sade ama onurlu bir hayatı seçmek ile mümkündür. Çünkü dünya sevgisi her fitnenin başıdır.
“Allah’ım! Kalbimizi dünya sevgisiyle değil, sana olan sevdayla doldur.”
Allah’ım nesillerimizi ilmi putlaştıran değil ilmi ve imani bir kanat gibi kuşanmış iki kanatlı kuşlar olmalarını nasip eyle. Âmin…
Beyhan KESEKÇİ