Ücretim Allah’a Aittir

Allah davasına hizmet iddiasında olanlar her geçen gün dökülmeye devam ediyorlar. Samimi dava erleri her geçen gün daha da azalıyor. Pek çok kimse Allah davası için samimi olarak yola çıksa bile saptırıcılar önünü kesip yoldan çıkarıyorlar. İnsanlığın kurtuluşu İslam’dadır. Her ne zaman insanlar bu hakikati görüp ona yönelse şeytan ve avanesi yolunun üzerine durup onları yoldan çıkarıyorlar. Bir de nefisler yardım ve yataklık ederse felaketler peş peşe geliyor. Bunlar da yoldan çıktığının farkına varmadan, Allah davasına hizmet ediyorum diye koşuşturuyorlar. Dışarıdan bakanlar da “ne fedakâr insanlar, ne güzel hizmet ediyorlar, ne kadar da gayretliler” diyor.
“Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da çevriliyorlar!” (Münafikun, 4)
Mü’min Rabbine verdiği sözden ve O’nun yolundan çevrilmekten korkmalı, titremelidir. Mü’min için bundan daha büyük bir felaket olabilir mi? Maalesef şunu kabul etmemiz lazım ki günümüz insanının çoğunu sadece din, sadece Allah rızası, sadece ahiret kazancı harekete geçiremiyor, heyecanlandıramıyor. “Bu çalışmalar neticesinde dünyalık neler elde edeceğim? Ticaretim gelişecek mi? Bol para kazanacak mıyım? İstediğim makam ve mevkileri elde edecek miyim? İnsanlar bana değer verecek mi? İtibarlı biri olacak mıyım?” gibi kaygı ve endişelerle maalesef din dünya çıkar ve menfaatlerine alet ediliyor.
Bir Müslüman, Allah yolunda hizmet ederken bir futbol taraftarı kadar heyecanlanamıyorsa bu nasıl bir dava adamlığı? Bu nasıl bir samimiyettir? Taraftarlar kazanacağız diye hop kalkıp, hop oturuyorlar. Haksızlık yapıldığını düşündüklerinde statları yakıp yıkıp savaş alanına çeviriyorlar. Dini değerler elden gidiyor, din tahrif edilmeye çalışılıyor, Müslümanlar her türlü zulme ve haksızlığa maruz kalıyor, dünya Müslümanlarının kılı kıpırdamıyor. “Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor.” (Enfal, 67)
Münafıkça yapılan hizmetlerde insanları harekete geçiren şey çıkar ve menfaattir. Birlikte hareket etmelerini sağlayan şey ise ortak çıkarlardır. Bunların hayatında din ve iman işin sosudur. Çoğu zamanlar da insanları bir arada tutmak için bir araçtır. “Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştır.” (Araf, 51)
Allah davasına hizmette ücretini Allah’tan başkasından bekleyenler, özünde başka hesapları olanlar, Allah davasının hainleridirler. Bunlar ister dini ister siyasi isterse de ticari faaliyetler olsun, netice değişmez. Niyet ne? Allah davası mı? Nefis davası mı? Biz bilemeyiz, kimseyi de itham edemeyiz ama Rabbimiz her şeye vakıftır. Hadi koşuşturun bakalım, niçin koşuşturduğunuzu Allah size haber verecek.
“O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. Ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için. (yapar)” (Leyl, 19-20) En büyük mükâfat ve en büyük cezanın sahibi Allah’tır. Akıllı mü’min hizmetlerden elde ettiği mükâfatları ucuza satmaz. Hizmetler gösterişe, para pula, makam mevkie, şan ve şöhrete satılacak kadar ucuz değildir. Akıllı mü’min Rabbinin rızasına hiçbir şeyi değişmez.
“Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve adn cennetlerinde çok güzel köşkler vaat etti. Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.” (Tevbe, 72)
Allah rızasına kavuşabilmek mü’min için nihai hedeftir. Allah rızasına kavuşanın, kavuşamayacağı hiçbir şey yoktur. Bunun için Rabbimiz “Allah rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür” buyurarak dikkatlerimizi Allah rızasına çekmektedir. Allah rızasına kavuşmak için dünyayı kurtarmak gerekmez, yerine göre bir yetim başı okşamak, yerine göre susuz kalan bir köpeği sulamak bile kişiyi ilahi rızaya kavuşturur.
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi Allah’a aittir.” (Şuara, 109) Allah davasına hizmette ücretleri Allah’tan istemek Resullerin yoludur. Mü’minin takip edeceği yol da bu yoldur. Fanilerin vereceği ücret fani olur. Rabbimiz ise bakidir, kullarına ebedi kalacakları cennetleri vaat etmektedir. “İman edip salih amel işleyenlere gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” (Araf, 42)
Allah, davasına samimi olarak hizmet edenlerin yardımcısıdır. Hem onlara hizmetleri kolaylaştırır hem de ecirlerini dünya ve ahirette katbekat verir. Allah davasına hizmet edenler ne ile hizmet ederlerse etsinler emekleri asla zayi edilmez. İster canı olsun isterse de malı.
“Rableri, onlara şu karşılığı verdi: Ben erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de ant olsun günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.” (Âl-i İmran, 195)
Mü’min sabır ve ihlâsla Allah davasına hizmet etmeli, neticesi konusunda en küçük endişesi olmamalıdır. Vaad-i ilahi çok açık; “hiçbir emek zayi olmayacak.” Üstelik günahlar da örtülecek.
“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 261) Rabbimizin malları ile hizmet edenlere bire yedi yüz vaadi var. Dilediğine de ihlâs ve samimiyetleri doğrultusunda kat kat artıracak.
“Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak vaat etmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O halde yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.” (Tevbe, 111) Kulun Rabbi ile alışverişinden daha güzel alışveriş olabilir mi?
“Bir sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenler hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisa, 114)