TUR SURESİ

TUR SURESİ

Allah’ın rahmeti, bereketi, affı ve mağfireti tüm inananların üzerine olsun kardeşlerim… Baciyan ailesi olarak bizi sizlerle buluşturan rabbimize  olsun… Bu ayki sayımızda Tur Suresine konuk olacağız. Okuyup anlamaya, anladıklarımızla yaşamaya, yaşantımızla örnekler olmaya çalışacağız… Rabbim kabul buyursun, Rabbim rızasına uygun amelleri bizlere kolay ve sevimli kılsın…

Tur Suresi, mushaftaki sıralamada 52, iniş sırasına göre 76.sûredir. Secde sûresinden sonra, Mülk sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Mekki surelere ait özellikler bu suremizde de görülmektedir. İlk âyetinde geçen ve genellikle Sina Dağı olarak anlaşılmış olan “Tûr” keli­mesi sûreye ad olmuştur. Suremize adını da veren ilk 9 ayetimiz şu şekildedir:“1-8. Tura, açık sahifeler üze­rine yazılı Kitaba, Beyt-i Ma’mûr’a, yükseltilmiş tavana, kaynayan denize andolsun ki, rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir; ona engel olabilecek yoktur!“

Suremizin konusu ,Diyanet Tefsiri Kuran Yolu’na göre şöyledir:

“Yemin ifadeleriyle hesap gününün kaçınılmaz bir gerçek olduğuna vurgu ya­pılarak başlayan sûrede, inkarcıların âhiret hayatıyla yüz yüze gelince karşılaşa­cakları durum, ardından cennete lâyık görülecek takva ehlinin mükâfatları tasvir edilmekte; Resûl-i Ekrem’in gerçek peygamber olduğunu kanıtlayan delillere yer verilerek (Kur’an’in benzerini kendilerinin de ortaya koyabilecekleri iddiasında bulunanlara bu hususta meydan okunmak ve onlara çarpıcı sorular yöneltilmek su­retiyle) Resûlullah’a karşı ileri sürülen asılsız iddialar çürütülmektedir.“

Kuranımızın bir üslubu olan yeminlerin amacı; dikkat çekmek, önemli bir haberi bildirmek üzerine yemin edilen şeyin ne kadar büyük bir olay olduğunu bildirmektir. Bu suremizde yeminin amacı, rabbimizin azabının mutlaka gerçekleşecek olması ve azabın engellenemeyeceği Rabbimiz vaadinden caymaz vaadini unutmaz, dünyada yapılan her eylemin ahirette bir karşılığı vardır. Kuranımızda tevhit, ahiret ve risalet konuları işlenir. İnsanın bireysel sorumluluğuna sürekli dikkat çekilir. Suremizde de aynı konuya dikkat çekilir. Hesap günü var, unutma. Bu bilinçle bir hayat yaşa. Kimsenin ahını alma, kimseye yük olma ama yük alan ol daima. Hayatın anlamı, ölümdür ve hesaptır. Hesapsız bir hayat, esfeli safilinin hayatıdır. İyilik ve kötülüklerin karşılığının olmadığı bir inanç düşünülemez. Rabbimizin tüm esmaları bizi bir yere götürür. O kendine gönülden inananları ve inkârcıları ayırt edecektir.

Suremizin 21.ayeti de çok dikkat çekicidir.“ İman eden, soylarından gelenlerin de ay­nı iman ile kendilerini izledikleri kimselerin yanlarına bu zürriyetlerini ka­tacağız; bununla birlikte kendi amellerinden de bir şey eksiltmeyeceğiz. Herkes kendi yapıp ettiğinin hesabı karşılığında bir rehindir.“ şeklinde çevrilen son cümlesinde ki­şinin sorumluluğu, borç ilişkilerinde önemli bir yeri olan rehin kavramıyla açık­lanmıştır. Bir borca karşılık teminat olmak üzere nasıl ki borçlu alacaklıya rehin verirse, kul da Allah’ın huzurunda vereceği hesap karşılığında kendisini rehin ver­miş gibidir; hesabını verebilenler kurtulur, vermeyenler cezalarını çeker. Şayet borcunu ödeme­ye çalışmış ve bu Yüce Allah tarafından yeterli görülmüşse rehin kalmaktan kur­tulacak, âhiret saadetine erişecektir. Bu cümle için, herkesin yaptığı iyi kötü her şeyin kayıt altında olduğu, kimsenin baş­kasının günahından sorumlu olmayacağı ve sadece kendi yaptıklarının karşılığını göreceği yorumu da yapılmıştır. (1)

Kardeşlerim ,Allah’ın dünyadayken bizlere emanet gereği verdiği şeyler Onun rızası doğrultusunda kullanılmadığı sürece bir anlam ifade etmez/edemez.Veren Allah’tır…Alacak olan Allah’tır… O halde bize düşen nedir?Verilenleri Onun yolunda kullanmak.İşte ayetimizde bahsedilen konu da budur.Bizler amellerimizin rehiniyiz.Amellerimiz ya bizi cennete götürecek ,ya da cehenneme…Amellerinin rehini olan insanın ,imanı tercih etmemesi ne acıdır.Şunu hiçbir zaman unutmayalım:bizi kurtaracak olanlar amellerimizdir,imanlı ameller…

“ 29. Sen öğüt vermeye devam et; rabbinin lutfü sayesinde sen asla ne bir kâhinsin ne de bir mecnun.“Bizlere kahin veya mecnun veya başka bir ad verdiler diye öğütten vaz geçmeyeceğiz.Allah’ın Resulüne emredilen bizlere de emrediliyor..Hangi ortam ve şartlarda olursak olalım,dilimiz sussa da,eylemlerimiz tavır ve davranışlarımız konuşacak,suskunluğumuz sesimiz olacak.Bizden istenen öğütten asla vaz geçmememizdir.Bunun birçok yolu,yolları var…yeter ki biz öğütçü olalım.Öğütlerimizin tesiri ancak söylediklerimizi yaşamakla oluşur.

Cübeyr b. Mut’im, Bedir yenilgisinden sonra kavminden esir düşenleri kurtarmak için Medine’ye gelen ve Müslümanlar Peygamber’in (s.a.v) ardında akşam namazını kılmak için mescide girdiklerinde mescidin dışında duran bir müşrik idi. Peygamber’in (s.a.v) namazda Tûr Sûresi’ni okuduğunu duydu. O esnada nefsinde değişiklik oldu. Gönlünde şirk sarsıldı. Âdeta okunan vahyin içindeki küfür kalıntılarını yerle bir etti­ğini, silip süpürdüğünü hissetti.Cübeyr, “Ben Peygamber’in akşam namazında Tûr Sûresi’ni okuduğunu işittim” dedi. Şu âyete gelince âdeta kalbim uçuyordu:

“Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar bir türlü anlayıp inanmazlar. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir?” (Tûr: 35-37)

Müşrik olarak gelen bir kişinin kalbini uçuran bu ayetler,mümin olarak bu ayetleri okuyan bir kişinin kalbini hangi hale getirir?Kuran’la kendimizi doğrultacağımız günleri neden erteliyoruz?Kuran’a neden koşmuyoruz?Gençlerimiz,çocuklarımız,ümmetin evlatları neden Kuran yoksulu.Onları neden vahiyle uyaramıyoruz?Kardeşlerim Kuran’ın çağrısıyla ne zaman bu ümmet dirilecek?….

Suremiz şu ayetlerle sona erer:

“45. Artık dehşete kapılacakları gün ile yüz yüze gelinceye kadar onları kendi halleriyle baş başa bırak. 46.0 gün plan­ları onlara hiçbir yarar sağlamayacak ve kendilerine yardım eden de olma­yacak! 47. Şüphesiz o zulmedenlere bundan başka bir azap daha var; fakat çoğu bunu bilmez. 48. Sen rabbinin hükmünü sabırla bekle, kuşkusuz sen bi­zim gözetim ve korumamız altındasın. Her kalktığında rabbini hamd ile tes­bih et. 49. Gecenin bir kısmında ve yıldızlar çekildiğinde de O’nu tesbih et.“

Rabbimizi gereği gibi anıp,gereği gibi ona hamd edelim.Onu tesbih etmek,onu hayatımızda,gündemimizde tutmakla olur…Allah’ı tesbih eden kendini yüceltir…Allah zaten yücedir…Allah’a muhtaç olanlar bizleriz.Her şeyden müstağni olan Allah’tır…Kul ancak Allah’a boyun eğerek,ona ibadet ederek,Onun vahyi doğrultusunda yaşayarak can bulur…Yaşayan ölü olmaktan Allah’a sığınalım.Vahyin o diriltici etkisine hepimizin nail olması duasıyla…

 

KAYNAK:

1-Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/87.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.