Tefekkür

Lügat manası olarak Tefekkür, F-K-R kökünden tefe’ul vezninde türetilmiş bir mastardır. Bir şey hakkında fikir imal etmek manasına gelmektedir. Bu fiilin kökü olan “fikir” ise; bilinen bir şeyle bilinmeyeni anlamak için aklin fikir üretmesidir. Ayrıca şu manalara da gelmektedir. Zihnin mebadilere müracaatla birtakım sonuçlara varmasıdır.
Sonuçtan ilkeye, ilkeden sonuca gidiş-geliş hareketinin altında meydana gelen malûmatı düşünmektir.
Ragıb el-Isfehani ise, bu madde ile ilgili olarak su bilgileri verir. Bilinenden ilme varma kuvvetine fikr, aklin bakış açısına göre bu kuvvetin cevelanına ve faaliyetine de tefekkür denilir. Bazı edipler ise; fikr ve tefekkürün “bir şeyi ovmak, kabuğunu yok edip hakikatine
Ermek” anlamındaki “ferk”ten “f” ile “k” nin yer değiştirmesiyle meydana geldiğini ifade etmişlerdir. Kelime böyle bir değişimden geçmemiş, diğer bir ifade ile doğrudan “fikr” kelimesinden türemiş olsa bile, tefekkürde kabuğu açmak ve içe doğru hareket etme anlamı vardır. Istılah manası itibariyle tefekkür, tüm nesneler, olaylar, oluşlar ve Allah (cc)in kelimeleri üzerinde akil yorup bir sonuca varmak, ibret almak, bu nesne, olay ve oluşların kabuğuyla gizlenen gerçeğe ulaşmaya çalışmak anlamında kullanıldığı görülür.
Tefekküre şu manaların da yüklendiği görülmektedir; istenilene erişmek için, eşyanın manalarında kalbin tasarrufudur. Kalpte bulunan eşya bilgisini zihne getirmek, “düşünme, zihin yorma,” zihnin bütün faaliyeti, duyuların müdahalesi olmadan zihnin kendi malzemesi ile yaptığı eylem, zihnin duyum ve tasavvurlardan ayırt olarak kendine has etkinliği, zihnin mantıki olarak doğru çalışması, karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantı ve biçimleri kavrama kabiliyetidir.
İnsan mahlukatın en şereflisi olarak yaratılmıştır. Bütün kâinat içinde en mükerrem ve en şerefli şekilde yaratılan insan bu ideal seviyeye ulaştıran bazı özellikler vardır. Bu özelliklerin en üstünü hiç şüphesiz tefekkür etme kabiliyetidir. Tefekkür etme özelliği bütün mahlukat içinde kemal noktada sadece insana mahsus bir özelliktir. İnsana mahsus olan bu yüksek kabiliyet ve seciye Kur’an’ı tefekkürle mayalandığı zaman gerçek ve ideal hüviyetini kazanmış olacaktır. Çünkü bütün ilahî marifet dairelerinde dolaşmak ve ruhi olgunlaşmayı elde etmek, maddi-manevi, ilmi ve teknolojik bütün gelişme ve icatların temel mihrak noktasını teşkil eden tefekkürdür.
Kur’an’da kâinatta olup bitenler üzerinde düşünülmesi istenmektedir.
Nitekim bütün bunlar üzerinde düşünen insan gerçeğe ulaşır, bu alemin, bir yaratıcısının olduğuna ve O’na kulluk edilmesi gerektiğine inanır. Bununla beraber tefekkür eden aklin kullanır, düşünüp aklini kullanan kevnî ve kitabî delillerden öğüt alır, düşünen, aklin kullanan ve öğüt alan insan da Allah’ı tanır. O’na iman eder ve sayısız nimetlerine şükreder.
Kaynaklar: Müfredat
Dergipark