Tarih Dergileri Niçin Var?

‘İslamcı’ kavramı, sahiplenenler ve sahiplenmeyenler için tehlikeli sonuçlara yol açtığından bir kavramı düzelterek işe başlayalım. İslamcı kavramı yerine “İslam’a bir bütün olarak bakan” tarifini kullanmayı tercih ve teklif ediyorum. Şimdi sadede gelelim.
Türkiye’de İslam’a bir bütün olarak bakanlar Cumhuriyet tarihi boyunca birbirinden farklı ve ciddi sorunlar yaşadı. Kendileri için ithal edilen yeni yabancı kimlikler yüzünden asıl kimlikleri görmezden gelindi. Kendileri için vazgeçilmez bir özgüven kaynağı olan tarihleri de reddedilenler arasındaydı.
İslam’a bir bütün olarak bakanlara bunu, İslam’a bir bütün olarak bakmayanlar yaptı. İslam’a bir bütün olarak bakmayanlar kimler? İslam’ı bir devlet dini olarak kabul etmek istemeyenler. İslam’ın ekonomiye nizam veren kurallarının uygulamasına karşı çıkanlar. Mahkemelere, davalara, eğitime, meclise, toplumsal meselelere Allah’ın bir sınır çizdiğini bile bile kendi çizdiği beşeri sınırlarla yaklaşan aşırılar. İslam’ı camiye hapsetmeye çalışanlar. Mirasa mülkün sahibi olan Allah’ı karıştırmayanlar…
İslam’a bir bütün olarak bakanlar ve İslam’ı parçalayıp bir bütün olarak bakmayanlar arasındaki düello artan ve azalan özellikleriyle hala devam ediyor. Bu düellonun yaşandığı ve sürekli güncellendiği alanlardan biri de tarih. Özellikle de Cumhuriyet tarihi.
“Biz tarihi çalınmış bir milletiz”
Anlatmak istediğimizle doğrudan ilgili olarak Derin Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Armağan, Kemal Tahir’in “Biz tarihi çalınmış bir milletiz” sözünü hatırlattıktan sonra şunları söylüyor; “Hem kendi içimizdeki tarih hırsızları, hem Batı’nın dünya tarihini nasıl çaldığını görüyoruz. Çaldıkları tarihin yerine sahtesini bıraktılar. Biz o sahte tarihle bugüne kadar geldik. Fakat bunun bize yakışmadığını, bizi yansıtmadığını gördük.”
Sultan Abdülmecid’in torunlarından Arzu Enver Eroğan da “Osmanlı ailesi olarak tarihin bilinmemesinden çok şikâyetçi olduklarını ve çok yıprandıklarını” söyleyerek tarih hırsızlığı yapanlar karşısında vicdan sahibi herkes gibi aynı kanaati paylaşıyor.
Peki, kim çaldı tarihimizi? Kemal’i Kamal yapan mı yoksa Kemal’in Kamal olması için dalkavuklukta sınır tanımayan kemalist kadrolar mı? Mustafa Armağan’la Derin Tarih Dergisi bünyesinde buluşan ekip titiz bir işçilikle bu gibi soruların cevaplarını arıyor. Araştırmaları sırasında buldukları belge, fotoğraf ve tanıkları yazıya dökerek her sayıda birer dedektif gibi hırsızların izini sürüyor.
Kemalist Tarihe Eleştiriler
Bu kadronun mezkûr dergide yapmaya çalıştıklarına Derin Devlete Karşı ‘Derin Tarih’ başlıklı yazısında Emre Aköz şöyle şahitlikte bulunuyor; “Mustafa Armağan’ın bakış açısını az çok bildiğim için derginin yayın çizgisini tahmin edebiliyorum: Kemalist tarih anlatımına eleştirel, Osmanlı mirasına ise sempatiyle yaklaşacaktır.”
Dünyaca ünlü bir müzeden paha biçilemez bir eşyayı çalanların hırsızlık anlaşılmasın diye orijinalinin yerine kopyasını koyması gibi ne koydular çaldıkları eşsiz tarihin yerine? Ve bu koyduklarını nasıl izah ettiler?
İlkelerini tek tek inkılâba dönüştürüp İstiklal Mahkemeleri’nde muhaliflerini yok ettikten sonra ipleri tamamen eline alan kadrolar 1931’de Türk Tarih Kurumu’nu (TTK) kurdu. Kurumun amacı Türk tarihinin ilk ve ana kaynaklarına ulaşmak ve bunları kamuoyu ile paylaşmaktı.
Resmî Tarih ve Derin Tarih
Türk tarihinin ana kaynaklarına ulaşılması için TTK tarafından görevlendirilen akademisyen ve araştırmacılar elde ettikleri sonuçları TTK’nın yayın organı olan Belleten Dergisi’nde paylaşacaklardı. Yeni bir tarih yazımı için gerekli olan yeni sonuçlar Belleten aracılığı ile halka duyurulacaktı. Belleten, 1910’dan beri yayın hayatına devam eden Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası’nın bir devamıydı ve 1937’de bu yeni adı aldı. İsim Mustafa Kemal tarafından verilmişti.
Belleten, Cumhuriyet döneminin Latin alfabesiyle yayınlanan ilk tarih dergisiydi. Dört ayda bir yani mevsimlik olarak çıkıyordu. Ama akademik bir üslup kullandığı için halka bulaşamadı. Günümüzde de yayın hayatını devam ettiriyor ama dili ve içeriği itibariyle üniversite kütüphaneleri ve resmi kurumlar dışına pek çıkamıyor. Hala dört ayda bir çıkıyor.
TTK, Belleten’in yanı sıra yılda bir yayınladığı Belgeler adlı dergi ve yılda iki kez yayınlanan Höyük isimli dergiyle akademik camiayı oluşturan hocaların uğrak kariyer noktalarından biri olmaya devam ediyor. Çünkü hocalar bu gibi hakemli dergilerde yayınlanan makalelerinden dolayı kariyer puanı kazanıyor. Belleten ya da diğer resmi dergilerde fakültesinin dışında pek bir varlık gösteremediği için halktan uzak kalabilen isimler yazıyor. Belleten’in aksine halka hitap edebilen ve sivil toplumdan kabul gören Derin Tarih Dergisi’nde ise ekranlarda görmeye alışık olduğumuz isimler yazıyor.
Derin Tarih hakemli bir dergi değil, sivil bir yayın ve iki kurula sahip. Biri yayın, diğeri danışma kurulu. Yayın kurulunda genellikle Mehmed Niyazi Özdemir, Mümtaz’er Türköne, Müfid Yüksel gibi birçok popüler isim yer alırken daha geniş ve genellikle akademisyenlerden oluşan danışma kurulunda Semavi Eyice, Ekmeleddin İhsanoğlu, İsmail Kara, Mehmet Genç, Kemal Karpat, Mahmut Erol Kılıç, Ümit Meriç, Ahmet Şimşirgil gibi yerli ve yabancı pek çok uzman bulunuyor.
Danışma kurulunda bulundurduğu uzman isimlere baktığımızda Derin Tarih Dergisi’ni resmî olmasa da fiilî bir hakemli dergi gibi değerlendirebiliyoruz. Bu durum dergide yer alan bilgi ve belgelerin güvenirliliğini ve üniversite camiası için itibar düzeyini artırıyor. Unutmadan, Derin Tarih Dergisi ne kadar iddialı olduğunu ortaya koyarcasına bir slogan kullanıyor: “Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak!”
Türkiye’de Tarih Dergiciliği
Ülkemizdeki diğer tarih dergileri ise Yedikıta, Osmanlı Mecmuası, Atlas Tarih, Toplumsal Tarih adlarını taşıyor. Böylece sahip olduğumuz tarih dergisi sayısı altıyı buluyor. Sayılarının az mı çok mu olduğu tartışması kaç tanesini takip ettiğimize bağlı. Tarih dergiciliği piyasasına hakimseniz sayı size az gelecektir. Tarihi sevseniz bile tarih dergileri ile ilgilenmiyorsanız eğer sayının sizin için bir önemi yok.
Şurası önemli; saydığımız dergilerden bazıları faizli bankaları veya alkolü yani haramı reklam ettiği için İslam’a bir bütün olarak bakanlar tarafından tepkiyle karşılanıyor. Dergilerin satışı ve takibi gibi konularda bu yüzden zorluk yaşanıyor.
Son olarak bu altı tarih derginin sosyal medya hesaplarına baktığımızda Derin Tarih’i 700 bin; Yedikıta’yı 75 bin; Osmanlı Mecmuası’nı 40 bin; Atlas Tarih’i 30 bin; Toplumsal Tarih’i ise 10 bin civarında kişi takip ediyor. Belleten Dergisi’nin sosyal medyada hesapları yok. “TTK’yı” sorarsanız eğer; 45 bin civarında takipçisi var.