SÖZ MEYDANI-Tatil Yapalım Ama

SÖZ MEYDANI-Tatil Yapalım Ama

Tatili tatil edelim demiştik, yazın vakıf çalışmalarını devam ettirmek maksadıyla. Tatil olgusu Batı medeniyetinden bize geldi. Orada, dini amaçlarla kiliseye gidip ibadet etmek için Pazar gününü tatil eden Hıristiyan dünyası ve Cumartesiyi yine dini amaçlı (çalışma yasağı olduğu için) tatil eden Yahudiler. Müslümanlarda ise ibadetin her yer ve zamanda yapılması özel bir günün ibadete ayrılmasını gereksiz kılmıştır. Sadece Cuma günü Cuma namazı saatlerinde çalışmanın, alışveriş yapmanın haram olduğu Cuma suresindeki ayetle açıklanmıştır. Halkı Müslüman olan devletler de buradan hareketle Cuma gününü tatil etmişlerdir. Ancak anılan Hıristiyan ve Yahudilerin etkisiyle diğer ülkelerde de Cumartesi ve Pazar tatil edilmiştir. Bizim öğrenciliğimizde cumartesi günü öğleye kadar okula giderdik. Yani yarım gün çalışır, öğleden sonra tatil yapardık.

Cumhuriyet sonrası biz de tatil günlerini aldık. Böylece başka dinlerin tatilini biz de yapmaya başladık. Devlet tatil günlerini kabul etti, biz de bunu kabul ettik. Her ne kadar esnaf ve serbest çalışanlar hiç tatil yapmıyorsa da devlet çalışanları iki gün tatili çok sevdi. Yine yıllık 20 veya 30 günlük izinleri de sevdik ve kullanmaya başladık. Dolayısıyla ülkede bir tatil kültürü oluşmaya başladı. Bu kültür veya alışkanlık tüketim toplumunun bir gereği olarak sunuldu ve olmazsa olmaz bir hal aldı. Bu tatilin temel mekânı da denizler oldu. Gezmenin, ayet ve hadislerce mubah hatta ibret amaçlı olduğu zaman gerekli görüldüğü bilinmektedir. Çünkü ibret almak için eski toplumların yaşadıklarını görmek teşvik edilmiştir.

Ben Nevşehir’in Göreme’sinde doğdum, büyüdüm. İlkokuldayken turist kelimesini duydum. Beldemizdeki kiliseleri gezmeye gelirlerdi. Sonra benim için çok tabi olan ve dikkatimizi çekmeyen peribacalarını (biz onlara kale derdik) görmek için de geldiklerini öğrendim. Bir yere turist girerse ora ahlâken bozulur. Değerlerini, muhafazakârlığını kaybeder. Göreme’de bunu gözlemleyen biriyim. Çocukluğumuzda onlara “mösyö, madam, matmazel bonbon” dediğimizi dün gibi hatırlıyorum. “Bonbon”un şeker anlamında kullanıldığını o zaman öğrenmiştik. Bize para da verirlerdi. Çocuklukta “mani (para)” kelimesini de öğrenmiştik. Turistler bize para verince biz çok mutlu olurduk. Bizim gibi onlar da dalga geçer ve mutlu olurlardı. Bu bizim için aşağılık bir durum muydu bilemiyorum. Ama büyüklerin çoğunun bu durumdan hazzetmedikleri kesindi. Fakat para da tatlıydı.

Göreme, o zamanki adıyla Avcılar insanı dindar demeyeceğim ama muhafazakârdı. Bunun yanında Kur’an okuyan, orucunu tutan, namazını kılan, kadınları örtünen, geleneksel Müslümanlığı yaşayan insanlar da az değildi. İmanlı ama faizin (devlet bankasında olduğu için), içkinin haramlığına (üzüm memleketi olduğu için olmalı) çok dikkat edilmezdi. Kadınların kimi burnunu bile göstermezken kimileri de (özellikle genç kızlar ve gelinler yani genç kadınlar) örgülerini arkadan kâküllerini önden göstermekten çekinmezlerdi. Düğünlerde din yoktu neredeyse. Ama bayrak kaldırılırken ve gerdek öncesi dua olmazsa olmazdı. Çünkü düğünde din duaydı. Bunu da cami imamı yapmalıydı. Düğündeki içki ve her yerdeki (namaz vakti camide namaz kılanlar dâhil) insanı rahatsız müzik dikkat çekerdi. Kadın erkek karışık değildi ama “kına ve kız başı”nda kadınlar da sesli çalar oynardı.

İçine kapalı bir toplum, turistler tarafından dışa açık hale gelmeye ve sahip oldukları değerleri kaybetmeye başladı. Fotoğraf çeken turistlere kızan ve elinin tersiyle onları tersleyen kadınlardan, onlarla resim çektiren, poz veren kadınlara gelindi. Onlarla yaşayan, haram ilişkilere giren erkeklere gelindi. Para için hiçbir ahlaki kuralı tanımayan bir toplum oluştu.

Devletin de her çeşit yöneticiler tarafından tatili ve turizmi (döviz uğruna) teşvik etmesiyle genel anlamda büyük bir bozulmaya doğru hızla gittik. Göreme beldesi gibi turist alan tüm yerler aynı akıbeti paylaştılar. Şöyle bir düşünelim; tatil beldelerinde, denizlerde din ve haram helal, mahremiyet var mı?

Oralara bakıp burası Türkiye mi diye şaşırıyorsunuz. Fuhuş, içki, gece hayatı, uyuşturucu, haram kazanç ve daha nice pislikler turizm beldelerinin normali oldu.

Turist döviz de “döyyüs” de getirir. Turistin hemen hemen ahlakı yoktur. Yöneticiler “şu kadar turist geldi ya da gelecek” diye göbek atıyorlar ama ya gidenler? Ben kesinlikle ifade ediyorum. Turistlerle ve tatillerle ilgili bir düzenleme yapılmalıdır. Müslümanlar denize girmeli ama inancından taviz vermeden. Tatillerimiz de öyle. Müslümanlar israfa kaçmadan tatilini yapmalı. Bu kültürü oluşturabiliriz. Müslüman nasıl tatil yapmalı sorusunun cevabı bizde. Çok da zor değil. Yeter ki İnancımızdan taviz vermeme azmi ve kararlılığında olalım.

Kalın sağlıcakla.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.