SÖZ MEYDANI- Irklar Coğrafyalar ve Yansımaları

Dikkatimi çekti. Herkesin dikkatini çekmiştir. Bütün ırklarda o ırkların fizik özellikleri ile ilgili türlü araştırma ve tespitler yapılır. Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devleti olarak kurulduktan sonra M. Kemal ve İ. İnönü dönemlerinde buna benzer araştırmalar yapılmış hatta bazı meşhur ölülerin (Mimar Sinan gibi) mezarları açılıp kafatasları ölçülmüştür. Sonuçları beni çok meşgul etmiyor. Afet İnan, Türkiye’nin on bölgeye ayrılıp bir ekip tarafından 64.000 kişinin kafatası ölçümünün yapılıp Türk ırkının antropolojik özelliklerinin tespit edilmeye çalışıldığını yazar.
Fazla göç almayan memleketlerin ırklarının uzun zaman dilimlerine rağmen bozulmadığı, yine benzer durumun sınıfsal ırklarda da görüldüğü bilinmektedir. Mesela Avrupa ırklarının hem kast sistemi hem de göçmen sınırlaması sebebiyle fiziksel özelliklerini koruduğu görülmektedir. Bir Alman ile İngiliz’i ayırmak çok zor değildir. Akdeniz ülkelerinde fiziki benzerlik oluştuğu görülüyor. Bir anekdot anlatılır; “Almanya’da iki kişinin yerde alt üst kavga ettiklerini gören Türk, sarışına karşı siyah saçlıyı kurtarır ve korur. Ayağa kalkınca kara saçlı Yunanca teşekkür eder bizimkine. Türk şaşırır, çünkü Türk olduğunu zannederek yardım ettiği Yunan çıkmıştır.” Hakikaten Türk, Yunan, İtalyan, İspanyol hatta Fransızlar, Akdeniz ikliminin verdiği ortak fiziki benzerliklere sahiptir. Ama dilleri bize benzemez, ayrı olay. Yine iklim Orta, Batı, Doğu, Güney ve Kuzey Avrupa ırklarını fiziken farklı kılmıştır.
Güney Avrupa ülkeleri sıcakkanlı, konuşkan, hareketli, biraz da kaypak özelliklere sahiptir. Orta Avrupa, Güney’e göre daha sakin ve oturaklı, Kuzey Avrupa ülke halkları ise soğukkanlı, az konuşan, kendini beğenmiş, ağır insanlardır. İngiltere’nin ayrı bir ada ülkesi olması sebebiyle İngilizler, Ruslar gibi çok soğukkanlı ve ağırdır. Yürür fakat iz belli etmezler.
Demek ki fiziki özellikleriyle farklı olan milletler karakter, huy, davranış, insani yanlarıyla da ayrışıyorlar. Avrupa’da İtalyanlar, Ortadoğu’da Mısırlılar bir araya gelince gürültülü konuşmalarıyla hemen bilinir.
İtalyanlarda kişisel hırsızlık çok yadırganmaz. Mısır içinde benzer şeyler söylenir. Avrupa devletleri, özellikle Batı Avrupa bir sistem geliştirmiş ve bireylerin bireysel hayatını yaşamalarını, devlet ve sistemin işine ilgisiz kalmalarını sağlamıştır. Almanya, İngiltere, Baltık ülkeleri, İsviçre, Belçika Lüksemburg gibi ülkelerde halk seçtiği belediye başkanlarını bırakın, bakanların, genel kurmay başkanının adını bile bilmez. İlgilenmezler. Yaz tatilinde Türkiye’ye gelen gurbetçilere sordum. Ülkenizdeki enflasyon oranı kaçtı, kaça yükseldi diye. Hiçbiri bilemedi. Onlar da farkında olsun veya olmasın Batı anlayışını benimsemişler. Tabi bunda medya da çok etkili. Yönetimin işlerini didik didik edip açıklayarak halkı paniğe sürüklemiyorlar. Devleti, dolayısıyla insanını koruyorlar. Avrupa medyasında 3. sayfa haberi yoktur. Yani kavga, dövüş, yaralama, öldürme, aile içi ve toplumsal şiddet, kaza haberleri, kanlı olaylar… gösterilmez, haber yapılmaz.
Bu sebeple de insanlarının psikolojileri bozulmaz. Batı insanı haftanın beş veya altı günü işini yapar. İşi ve evi arasında devam eden trafik, hafta sonu içki ve eğlence merkezlerine yönelir. Hepsi uyuşur. Berber, terzi, bakkal, tamirci… sadece işini yapar, müşteriyle politika konuşmazlar. İşini yapan insanların boş vakti olmaz.
Bir kaza veya bir olay olunca, kepçe dozer çalışırken, insanlar kavga ederken, çevrede boş boş seyreden insan yok. Çünkü insanlar işine, gücüne, yoluna bakıyor. Bu bir Batı klasiğidir. Bu, insanların genel kabulü olmuştur.
Şimdi enerji kısıtlamasından çok mağdur olunca bazı tedbirler alınıyor. Bunlardan biri de evlerin 19 dereceden yüksek ısıtılmaması. Haberde deniyor ki; komşunuz bu dereceyi aşıyorsa ihbar edin. Ben inanıyorum ki bu ihbar yapılacaktır. Çünkü Batı kültürü, insanına bu anlayışı vermiş. Bir zamanlar (doğal gaz öncesi) bütün dünyada büyük şehirlerde kışın hava kirliliği olurdu. Buna karşı mesela -İngiliz yönetimi- bir gün tek, bir gün çift plakalı araçlar trafiğe çıkacak denildi. Buna tam tekmil uyulduğunu Avrupa’daki vatandaşlarımız söylerlerdi.
Dünyanın değişik yerlerine dağılmış ırklar, topluluklar, bulunduğu coğrafyanın, doğa şartlarının, iklimin etkisiyle özellik kazanırlar. Soğuk, sıcak, ılıman, kurak, yağmurlu iklim onlara şekil veriyor, yaşantılarını düzenliyor. Bu durumun o ırk ve toplulukların karakter, huy, davranış, yeme içme, konuşma gibi birçok özelliklerine de etki ettiği bilinmektedir. Bu bir tespittir. “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.”
İnsanoğlu, sonradan ne oldu, neler kazandı, neler kaybetti, ne gibi değişimlere uğradı? Bu değişimlerin, oluşumların sebebi ne? Diğer yazılarda işlemek temennisiyle kalın sağlıcakla…