SÖZ MEYDANI – Çam Sakızı Çoban Armağanı       

SÖZ MEYDANI – Çam Sakızı Çoban Armağanı       

Ben yazılarımda geçmişe dönük “aah eski zamanlar” demeyen, öykünme yapmayan birisiyim. Geçmiş, zamanıyla mekânıyla geçmiştir. Bu zaman ve mekânlara taşınmamız mümkün değil. Bu sebeple âdet ve geleneklerden bahsederken zamanına göre değerlendirmeliyiz. İşin bir diğer tarafı ise farklı kültür, değer, töre ve geleneklerin bu günün gözüyle aşağılanmamasıdır. Örneklersek, çocuğunu babasının dedesinin yanında sevemeyen, onun yanlışına kızamayan, kucağına alamayan oğul ve gelinler vardı. Sonraları modernleşmeyle “böyle adet olur mu” denilip taraflar da gelenek de aşağılandı.

Hatta şimdi herkes çocuğuna dede ve ninenin karışmamasını istiyor. Bunun gibi nice adet ve gelenek aşağılandı. Ben buna karşıyım. Yanlışsa uyma ama “öyle adet olur mu?” diye o dönem ve kişileri hor görme. O zamana göre değerlendir. “O zaman öyleydi, şimdi böyle” de. İşi bitir. Eliyle yemek yiyen kültürleri aşağılamak da böylesi bir durum. Yayvan ilengerden kuru fasulyeyi eliyle yufka ekmek sokumuyla domates turşusu eşliğinde yiyen ataları da modernlik, hijyen kuralları adına hor görme, aşağılama. İki çubukla yemek yiyen Uzak Doğuluları da kınama.

Bunlar yeme içme kültürüdür. Daha bilmediğimiz nice âdet ve gelenekler vardır ki anlamamız mümkün değildir. Ama o toplum ya da milletlerin kültürleridir.

Arapçadan dilimize gelmiş tatlı bir kelime “hediye.” Arapça “hdy” kökünden türeyen bu kelime “karşılığında herhangi bir şey beklenmeden birine verilen bir nesne” anlamında kullanılır. Arapçada “yol göstermek, doğru yola iletmek” mânasındaki hidâyet (hüdâ, hedy) kökünden türeyen hediye kelimesinin isim olarak kazandığı anlam, yol göstermenin temelinde bulunan lütuf ve iyilikle yakından ilgilidir.” (Diyanet İslam Ans.) Amaç sevip saydığımız bir kişiyi sevindirmek mutlu etmektir.

Hediye konusuna bu bağlamda bakmalıyız. Hediyeleşmek bütün insanlar arasında önemli bir âdet ve kültürdür. Kelimenin bizdeki anlamı ve uygulaması da bunun bir değerimiz, kültürel bir unsurumuz olduğunu göstermektedir.

Hediye, sosyal anlamda kişiler arasında bağlılığı kuvvetlendiren hatta yardımlaşmayı sağlayan bir özelliğe sahiptir. Sevgi, saygı, bağlılık ve yardımlaşma kelimeleri hediyenin önemli dört unsuru.

Müslümanlar açısından da hediyeleşme önemli bir iletişim kurma yoludur. Hediyeyi sevmeyen yoktur. Bizi düşünen, seven, sayan kişilerden aldığımız küçük bir hediye bizi çok mutlu ediyorsa bizim de başkalarına verdiğimiz hediye o kişileri mutlu eder herhalde.” Çam sakızı çoban armağanı” sözünün anlamı çok büyüktür. Hediyenin değeri değil kendisi önem ifade eder. Bu sebeple hediyeleşmek gerekir.

 

“Hediyeleşiniz ki, birbirinize olan muhabbetiniz ziyadeleşsin!

“Hediyeleşin; çünkü hediye sevgiyi artırır, kalpteki kötü hisleri giderir.”

“Hediyeleşin, birbirinizi sevin ve birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızıkta genişlik hâsıl eder.”

Yukarıdaki hadislerin anlam genişliği dikkat çekmektedir. Hediye ve sevgi kelimesi üç hadisin temel esprisidir. Dolayısıyla hediyeleşmek sevgiye sebep olur, sevgiyi artırır, kötülükleri giderir. Hediyeyi sunacağımız kişinin ihtiyacına, özelliğine, isteklerine göre almak da bir usuldür. Çiçek hediyesi geçicilik ifade eder ama bazılarını çok mutlu ediyor. Fakir insanlara yiyecek maddesiyle gitmek yerinde olur. Kitap günümüz de en güzel hediyeleşmelerden birisidir. Durumu iyi olanlar maddi değeri olan hediyeler (giyim kuşam, ziynet eşyası, hatta ev malzemesi de olabilir) alır sunarsa yerinde olur. Ama başa dönersek önemli olan hediyeleşmektir. Benim doğup büyüdüğüm yerler gibi Anadolu’nun birçok yerinde askere giden eve iç çamaşırı, bebek doğmuşsa giysi, düğünse çay şeker götürülür. Durumu iyi ve düğün sahibiyle yakınlığı olanlar “altın ve bilezik” götürebilirler. Nişan, düğün sırasında verilen diğer hediyeler veya sünnet merasimi, doğum, ev bark edinme gibi münasebetlerle getirilen hediyeler ise hibe hükmünü taşır ve hediyeler kime getirilmişse kural olarak ona ait olur.

Ancak bunlar hediye mi değişim mi, bunun bilinmesi yerinde olur. Fakir fukaraya götürülen bu tür hediyeler sonra iade sıkıntısı oluşturmaktadır. Hediye veren de beklenti içinde olmaktadır. Günümüzde böyle bir problem yaşanıyor. Düğün sahibine götürülen hediyeler “takı zamanı”nda videoya alınma, yazma, ilan etme gibi alenileştirmeler hediyenin “hibe, karşılıksız verme ” vasfını yok etmektedir. Düğün gibi sevinçli bir olay beklentiler sebebiyle kâbusa dönüyor. Eğer yardımlaşma maksatlıysa bunun belirtilmesi yerinde olur. Hele şimdi (altın fiyatları sebebiyle) “filana çeyrek taktıydım, getirmedi” yaklaşımı kırgınlık ve küskünlüklere sebep oluyor. Yoksa bunların karşılığı hiç beklenmezdi. Yani hediye vermek kesinlikle karşılık beklemeyi gerektirmez. Bu sebeple düğün, doğum, sünnet gibi günlerde verilenleri “hediye” olarak yani karşılıksız verirsek isabetli olur. Karşılık bekliyorsak vermeyelim, olur biter.

Anahtar kelime “karşılık beklememe”dir. Hatta birçok kaynakta hibe olarak da ifade ediliyor. Batı’dan gelen, yapma çiçeklerin hediye olarak götürülmesi yok olmasıyla tüketimi körüklemektir. Kır çiçeği olsa bari.

“Hayırlı olsun” ziyaretindeki çikolatalar da anlamsız. İncir, köftür gibi yerli ürünler götürülse daha iyi olur. Kitap hediyesi ise harika. Herkesin ilgi alanına göre seçilen kitaplar kalıcı kültürel hediyeleşmede başta olmalıdır.

Hediyeleşmek çok çok güzel ama maddi yönden eziyete dönüşmemek ve karşılık beklenmemek şartıyla.

Kalın sağlıcakla.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.