SÖZ MEYDANI-Bayram

Bayram. Kelimeyi duyunca aklımıza hep güzel şeyler gelir. Yüzümüzde bir tebessüm oluşur. Müslümanların iki bayramından bir tanesi Ramazan bayramı. Niçin, çünkü Müslümanlar bir ay boyunca oruç tuttular ve “Onun mükâfatını ben vereceğim” diye orucu kendine has hale getiren Rabbimiz bu dünyada da bir mükâfat ve ödül olarak bayramı vermiştir. Efendimiz aleyhisselam’ın Medine’de ashabıyla her zaman kutladığı, tatlı dağıttığı bayramlardan Ramazan Bayramı.
Bizler de hamdolsun Rabbimize, bir ramazan orucu arkası bayrama ulaştık. Bu zamanlarda oruç biraz pahalı. Hem oruç vakti (yaklaşık 16 saat) hem de hava şartları (sıcak) orucu zorlaştırıyor. Bunun sonucu da oruç pahalı hale geliyor.
Bu zor günlerden sonra gelen ödülümüz bayrama ulaştık. Rabbimiz vaadini ahirette de tutacak ve mükâfatını verecektir. Bu dünyadaki ödülümüz olan bayramı da şartlarıyla yerine getirelim. Bayramı bayram gibi yaşayalım. Rabbimiz tarafından bize bahşedilen bu bayramı “Müslüman bu durumda nasıl bayram yapar?” gibi söylemlerle karartmayalım. Evet, İslam dünyasının, Müslümanların, İslam coğrafyasının durumu hiç iç açıcı değil. Ama Müslümanların bayramını da bu manzaraları, durumları tasvir ederek karartmamak gerekir. O tasvirler hep yapılıyor, çareleri de araştırılmalı, çözüm yolları bulunmalı. Hiç olmazsa bayramda bunlara ara verelim.
Yardımlaşma, dayanışma, sabretme, iyilik yapma ayından sonra bayramı hak eden Müslümanlar gereği gibi onu kutlar. Orucunun, namazının, duasının… kabul edilmesini umarak bayram namazını eda eder. Ramazanda oluşan iyilik duygularının coşkusunu bayramda da devam ettirir. Bayramın neşesini, mutluluğunu, coşkusunu yaşar ve yaşatır. Giyer giydirir, yer yedirir, sever sevindirir. Velhasıl Rabbimizin oruç tutan Müslümanlara hediyesi olan bayramı, bayram gibi yaşar ve yaşatır. Hep böyle yapalım inşallah.
HOCAM
Onu, Nevşehir İmam Hatip Okulu 6. sınıfında -lise 2. sınıfın karşılığı- (O zaman imam hatip okulları orta kısım 4, lise kısmı 3 olmak üzere 7 seneydi) okulumuzda gördüm. Okul müdürü olarak hemen okula ve bizlere ısındı, bizleri de kendine ısındırdı. Sevdiği için kendini de sevdirdi. Sakin sakin koridorlarda gezerken, dersleri yavaş ve anlaşılır tarzda anlatırken ve bizlerin ta gözünün içine bakarak ülfet kurarken tanıdım onu. 6. sınıfa kadar 10’lu not sisteminde dört buçuktan beş bile alamadığım Arapçayı anlatımı, açıklaması ile bana sevdiren ve güzel notlar aldıran öğretmen olarak tanıdım.
Dışarıdan gelen bir öğretmenin zannederim fizik dersini “sizin üniversiteyle işiniz ne” diyerek anlatmayan bir öğretmeni, milli güvenlik dersine giren teğmenin sınıfta argo ve cinselliğe yönelik konuşmalar yaptığını anlattığımız zaman ilgilenmesi ama “tamam şöyle yaparım, böyle yaparım” gibi bir hamasiliğe kaçmaması, ancak her iki kişinin de bir iki hafta sonra derslere girmemesi unutmadığım tespitlerimdir.
156 kişi olarak başladığımız okulu 21 kişi olarak (7 yıl) bitirdiğimizi, dökülme ve okuldan ayrılmaların bu derece fazla olduğu okulumuzu bana sevdiren kişidir. Dökülme ve ayrılmaların sebebinin de hemen hemen tamamıyla öğretmen ve yöneticiler olduğunu ifade edersem hocamın neyi başardığını daha iyi anlarız.
Beni anarşist olmakla itham eden, sıranın gözünde bulunan Büyük Dershaneye ait çok kalın test kitabına (1974 yılı ve sonrası birkaç arkadaş da kullandı) bakıp “Oğlum siz kim, üniversite kim! Kozaklı’nın bir köyünde köşede kıyıda bir mescit bulursanız yeter” diyen, rahmetli olan tarihçi Cemal hoca gibilere rağmen bizi motive edip üniversite kazandıran bir müdür-hoca. Bizden sonra çok çalkantılı bir dönemde okulumuzu koruyan kollayan ayakta tutan bir hoca, bir müdür.
Nevşehir İmam Hatip Okulu’na kattığından çok daha fazlasını Nevşehir’e kazandıran bir hoca. Nevşehir’de Kur’an öğreten, hafız birçok hoca vardı. Ama manevi yönden irşat eden, aydınlatan, örgütlenmeyi, örgütlü çalışmayı, hizmeti Nevşehir’e o öğretmiştir.
Öğretmenin, hizmet insanının diğer insanlara evinin 24 saat açık olmasını, fedakârlığı, diğergamlığı, heyecanın hep diri tutulmasını söylerdi ve uygulardı.
Ben bir tarafıyla kısaca andığım, anlatılması dil ve yazı yönünden zor olan Rahmetli Zeki Soyak Hocamı rahmetle anıyorum. Özlemediğimizi söylemek yalan olur. Çok özledik. Eserlerinin, yetiştirdiği insanların yazdığı kitapların etkisini hep devam ettirmesi mutluluğumuzdur.