Soyut İnternet Somut Dünyaya Karşı

Bazı hastalıklarda hastanın ağrıyor dediği yerde olmayan bir organda sorun olduğunu düşünürüz. Böyle düşünmemizin sebebi bazı organların ağrısını bambaşka bir noktada hissettirmesidir. Hastalıklı organ ile ağrıyan bölgenin sinir iletimi ya da beyinde ağrıyı oluşturdukları merkezin benzer olması buna sebep olur. Yani ağrıyı hissetmemizi sağlayan ağrının kendisi değil beynimizde uyardığı noktadır. Aynı şekilde dokunduğumuz bir maddeyi hissetmemiz de beynimizde oluşan madde hareketlerine bağlıdır. Yani ortada dokunan bir cisim ya da ağrı oluşturacak bir durum olmasa dahi beynimizde ilgili bölgeyi uyaracak madde hareketlerini sağlarsak olmayan bir maddeyi ve ağrıyı hissedebiliriz. Aynı maddelerle etkileşen insanların bu maddeleri farklı şekilde ve şiddette hissetmeleri bu sebepledir.
Somut dünyayı dahi bu kadar farklı algılamamızın sebebini anladığımız zaman soyut duygularda nasıl farklılaştığımızı anlamamız daha kolay olacaktır. Aynı yemeği yediklerinde bambaşka tatlar alan insanların aynı olayla karşılaştıklarında bambaşka duyguları yaşaması çok daha kolaydır. Hayatı boyunca büyük zorluklar ve acılar çekmiş bir insanın karşılaştığı üzücü bir olayda yaşadığı üzüntü ile hayatı boyunca sıkıntı yüzü görmemiş birinin aynı olayda yaşadığı üzüntü aynı olmayacaktır. Zengin ve fakir iki kişinin aynı miktarda parayı kaybettiklerinde yaşadıkları duygu da bambaşka olacaktır. Zafer üstüne zafer kazanan bir komutanla hayatının ilk zaferini kazanan komutanın sevinci de çok farklı olacaktır. Bunlar çok şaşırtıcı değildir; çünkü aynı duyguyu farklı dozda yaşamaktan ibaret örneklerdir.
Şaşırtıcı olan ortada zafer olmadan ya da ortada üzülecek bir olay olmadan da bu duyguların hissedilmesidir. Daha da ötesi aslında mağlup olduğun bir anda zafer kazandığını düşünüp buna günlerce hatta aylarca sevinebilmektir. Ülkesini işgal etmeye gelen orduları seyrederken görüntünün ihtişamına kapılıp da hayran hayran seyretmektir.
Hayata genel olarak baktığımızda bu tutarsız ilişkiler nadir olan değil genellikle yaşadığımız duygular kısmında olacaktır. Bu açıdan baktığımızda dünyanın ne kadar somut bir yer olduğunu düşünmemiz gerekir. İnternette kurduğumuz sanal âlemden ne kadar daha somut bir dünyada yaşadığımızı sorgulamamız gerekir. Sanal âlemde ürettiğimiz sahte profillerden daha gerçekçi bir hayata sahip miyiz?
Sahte profil deyince kendi adımıza açtığımız profilleri de bunun dışında tutamayız. Masal kitaplarını aratmayacak bir hayata sahip olanlarımız var. Diğer yandan adeta bir başbakan edası ile her gün halkını bilgilendiren basın açıklaması yapmak zorunda olanlarımız var. Her gün mahkemede sanık ya da davacı rolünden çıkamayanlarımız var. Şairlerimiz, eleştirmenlerimiz, her konuda uzmanlık diploması olanlarımız var. Öyle bir âlem ki, her gün birkaç tane insan ırkından gelmediğini keşfettiğimiz linç edilmesi gerekenler bile var. Peki gerçek hayattaki davranışlarımız ve hissettiklerimiz bu sahte dünyadakinden ne kadar farklı.
İnterneti ne kadar eleştirsek ne kadar soyut bir dünya olduğunu iddia etsek de yaşadığımız dünyanın somutluğu kadar üzerimizde etki bırakmaktadır. Gerçek olmayan internette yaşadıklarımız duygularımızı, düşüncelerimizi ve kişiliğimizi oluşturmaktadır. İnternetin soyutluğu, dünyanın somutluğu teferruattan ibarettir.
Hayatımızda esas olan ruhumuzdur. Karşımıza ne çıktığı değil, onu ne olarak gördüğümüzdür. Ne duyduğumuz değil, nasıl işittiğimizdir. Dünya üzerinde ne yaptığımız değil, ne niyetle yaptığımızdır.