SOSYOLOJİK SİYER / Toplumu Yöneten ve Yönlendiren Peygamber

SOSYOLOJİK SİYER / Toplumu Yöneten ve Yönlendiren Peygamber

İnsanlık her dönem toplumsal problemler yaşamıştır. Zaman olmuştur ki, yeryüzünün en donanımlı varlığı sorunları çözemez hale gelmiştir. Kimi zaman sevdiği insanları unutmamak adına onların resimlerini çizip, sonra da kaybolacak korkusuyla taşları onlara benzetmeye başlamışlar. Bununla da yetinmeyip, saygı ve sevgiyle önünde durmuşlar ya da onlara hediyeler takdim etmişler. Dönem olmuş, kendisiyle aynı yaratılışa sahip olduğu halde soyu, makamı ya da ekonomik gücünü kullanarak kendini Rabb ilan edenler dahi olmuş. Tabii bu sahte otoritelerin hükmü fazla sürmemiştir.

İnsanlık, her dönem farklı çap ve ebatlarda yeni yeni ahlaksızlıklar da üretmiştir. Fuhşun, kumarın, içkinin, esaretin ve sayılamayacak kadar günahın normalleştiği dönemler yaşamış dünyamız. Yani itikaden, amelen ve ahlaken dibe vurduğu çok oldu insanoğlunun.

Toplumsal problemlerin çözümüne bakacak olursak, kâinatın sahibi Allah celle celaluhu’nun vahiy ve elçileriyle yeryüzüne müdahale ettiği görülüyor. Azabı gerektirecek hallerden insanlığı kurtarmak için Rabbimiz ilahi emirlerini peygamberleri aracılığıyla kullarına ulaştırıyor. Allah celle celaluhu’nun elçileri sadece tebliğ etmekle kalmayıp, toplum içerisinde iman, amel ve ahlak olarak en güzel yaşantıyı sergiliyorlar. Yani her peygamberin gönderilişi yeni bir uyarı olarak da algılanmalıdır. Kimi kavimler helak oldu, kimileri ise helakin eşiğinden döndü. Son elçinin 1400 sene önce gönderildiği, insanlık tarihinin en güzel önderi ve örneği olan Peygamber efendimiz aleyhisselam âlemlere rahmet olarak anlatıldı Enbiya suresi 107. ayette.

Rahmetten istifade etmeyi beceremeyen topluluklar bugün yeryüzünde akıl almaz zulüm ve işkenceler yapıyor. Rakam olarak azımsanamayacak kadar çok olan Müslümanlar bu zulmü durduramıyor, çünkü hepimizin başında büyük büyük belalar var. Büyük belalar dediysek; Hz. Bilal, Hz. Yasir, Hz. Sümeyye ve Hz. Habbab bin Eret’in çektikleri kadar büyük imtihanlar değil (Benzer zulüm gören kardeşler var ama hepimiz değil).

610 yılında risalet görevine başlayan efendimiz sadece kendi coğrafyasına değil dünyaya saadet getirecek çalışmalar yaptı. Dünyanın insanlık açısından dibe vurduğu dönemlerde Allah celle celaluhu toplumun en kaliteli sosyologlarını görevlendirmiştir. Sosyoloji, sosyolog gibi kavramlar 19. yüzyılın ortalarında kullanılmaya başlasa da fiilen hayatın içerisinde yaşayan kavramlardır. Peygamberlerin yaptığı çalışmaları yakından incelediğimiz zaman toplum üzerinde etkilerini çok daha iyi anlarız. Bütün peygamberler hakkı, hakikati anlatırken kendilerine tabi olan kitlenin sayısına bakmadıkları gibi, karşısında duranların siyasi, iktisadi ve askeri güçlerini de çok dikkate almazlar. Peygamberlerin bünyelerinde barındırdıkları özgüvenin motorunu iman ateşlemektedir.

İnsanlığın Yine Dibe Vurduğu Bu Dönemde Bizler Nasıl Ayağa Kalkarız?

Peygamberlik zincirinin son halkası 1385 yıl önce dünyamızdan ayrıldı, ama sadece bedenen aramızda yok. Modern karanlığı aydınlatacak yol, yöntem, bilgi ve birikim bize kadar ulaşmış durumda. Peygamberlerin vazifelerini, özelde de efendimizin aleyhisselam görevlerini hatırladığımızda birinci sıraya tebliği koyabiliriz. Elbette önce şahit, sonra müjdeci ve nezir/uyarıcı olan peygamberimiz sayılan özellikleri sadece kavli olarak yerine getirmedi. Risalet bayrağını ilk taşımaya başladığı andan itibaren, psikolojik baskı başta olmak üzere her türlü sıkıntıyla baş etti.

Peygamberimiz hicretler başta olmak üzere, yaşamakta zorlanan sahabe efendilerimizi sürekli yeni çözümlerle diri tuttu ve Darul Erkam gibi oksijen depoları oluşturdu. Doğduğu, büyüdüğü ve vahiyle buluştuğu şehirlerin anasından ayrılmadan önce, kendisine ve ashabına yurt olacak kenti eğitim ve sosyal çalışmalarla devlet olmaya hazırladı. Sosyolojik açıdan incelendiğinde Akabe Beyatları, nüfus sayımı, Evs ve Hazrec kabilelerinin kan davasının bitirilmesi, Ensar ve Muhacir kardeşliği, Mescidi Nebevi’nin inşası, Suffa Ashabının teşekkülü ve Medine çarşısının oluşturulup, dinamik hale getirilmesi, Medine vesikası, savaş hukuku ve anlaşmalar insanlık tarihi açısından, hem insanlık hem devlet açısından ilerleme metodları, hem de kamusal problemlerin çözümünde önemli örnekler oluşturmuştur.

Saydığımız toplumsal başarılara daha nicelerini de ekleyebiliriz, ama burada dikkatli ve önemli olan anlatılacak olayların çok olmasından öte bizlere rehberlik yapacak misaller içermesidir. Bizim için dünyanın en iyi abid ve zahidi olan beşer, peygamberimizdir. Aynı zamanda kâinatın en iyi eğitimcisi, en başarılı lideri, kişisel sorunların çözümünde ve insanların sağlıklı istihdam kararında en iyi rehber ve danışman peygamberimizdir diyorum. Toplumsal sorunların çözümü ve ufuk tayin etmede peygamberimizin yanına yaklaşacak birinin olduğunu düşünmüyorum.

Peki Dünya Müslümanlarının Hali Ne Böyle?

Ümmeti Muhammedin belki de varoluşundan bu zamana bu kadar dibe vurduğu görülmemiştir. Çekilen acılar her geçen gün katlanıyor. Savaşların bitmediği coğrafyamızda maalesef kazanımlarımız da çok az. En acısı da daha kendi aramızda bir vahdetin sağlanamamış olması. Hiç olmadığı kadar Batı’dan ve kıymetsiz kanunlarından medet umar olduk. Dilimize bizden olmayan zikirler dolar olduk. Kutsal kavramlarımızı dahi bizim mahalleden olmayanlara teslim ettik. Sorunlarımızı yazarak bitiremeyiz ama yaşayarak bitirebiliriz. Mekke’nin ilk yıllarında olduğu gibi. Medine’de yaşanan kardeşliğe ihtiyaç duyuyoruz. En önemlisi de Kur’an ve Rasulullah aleyhisselam efendimizin sünnetinin hayatımızda temel dinamikler olması, okumalarımızın da topluma yön verecek canlılıkta olması gerekiyor. Biz Peygamberimizi geçmişe ya da sadece “ibadet” hayatına mahkûm etmeyelim. Aramızda hayatıyla ve çözümleriyle canlı örnek olarak bulunmasına müsaade edelim. Bu bizim kurtuluşumuz olacak, nice az topluluk ve gücümüzle başarıya ulaşacağız biiznillah.

Ne mutlu Rasulullah’ın yolundan gidenlere…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.