SOSYOLOJİK SİYER – Kendi Anlatımlarıyla Rasulullah’ı Tanımak – 2

SOSYOLOJİK SİYER – Kendi Anlatımlarıyla Rasulullah’ı Tanımak – 2

Rasulullah’ı Sevmek

İnsanların en güzeli âlemlere rahmet efendimiz aleyhisselam buyurdular: “Üç şey var ki, bunlar kimde bulunursa, o kimse imanın tatlılığını bulur. Allah ve Resulünü her şeyden fazla sevmesi, kişiyi ancak Allah için sevmesi, ateşe atılmayı çirkin gördüğü gibi küfre dönmeyi de çirkin görmesi.” (Buhari, 1/12, Müslim: 66)

Hayatta tanınması, bilinmesi ve sevilmesi en güzel insan peygamberimizdir. Öyle ki, sevgi kavramı bir insan üzerinden anlatılacaksa, en iyi Efendimiz aleyhisselam baz alınarak anlatılabilir. Hem Rasulullah’ın sevgi örnekleri hem de Efendimize duyulan sevgi çeşitleri, bu duygunun ne derecede güzellikler içerdiğini anlama noktasında delil teşkil edecek kadar güzel ve anlamlıdır.

Buhari’de geçen başka bir hadiste de Hz Ömer radıyallahu anh “Ya Rasulullah, sen bana nefsim hariç her şeyden daha fazlasıyla sevimlisin.” deyince Efendimiz: “Sizden hiçbiriniz, ben onun için nefsinden daha sevgili olmadıkça (gerçek) iman etmiş olamaz.” buyurmuştur. Hazreti Ömer’in “Sana kitabı indiren Allah’a yemin olsun ki elbette sen, nefsimden daha fazlasıyla bana sevimlisin.” demesi üzerine Rasulullah: “Şimdi tamam ya Ömer” buyurmuş ve Hazreti Ömer’i bile istisna etmemiş, kişinin imanının ancak bu sevgiyle tamam olacağı beyan edilmiştir. Bütün sahabeler, efendimiz aleyhisselam’ı severken hem bu iman lezzetini tadıyor hem de kendilerinden sonra gelecek nesillere sevginin nasıl modelleneceğini gösteriyorlardı.

Rasulullah aleyhisselam’a karşı sevgimizin nasıl olması gerektiğini bizzat peygamberimizin dilinden öğrendik. Birde Rasulullah’ın bize olan sevgi ve düşkünlüğüne bakmak gerekir. Bu konuyla alakalı bir ayet, konuyu anlamamız için yeterli olacaktır.

“And olsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe, 128)

Muallim Peygamber

Abdullah b. Amr radıyallahu anh anlatıyor; Medine döneminde bir gün Rasulullah aleyhisselam Mescid-i Nebî’ye birleşik odaların birinden çıktı ve mescide girdi. Bir de baktı ki, orada iki ders halkası var. Birisinde insanlar Kur’an okuyorlar ve dua ediyorlar; diğerinde ise ilimle meşgul (öğreniyor ve öğretiyorlar) oluyorlardı. Bunun üzerine efendimiz aleyhisselam şöyle buyurdu: “Her biri de hayır üzeredirler. Bunlar Kur’an okuyorlar ve Allah’a dua ediyorlar. Allah isterse onlara (istediklerini) verir, isterse vermez. Şunlar da öğreniyorlar ve öğretiyorlar. Ben de ancak muallim (öğretici ve eğitici) olarak gönderildim.”

Bütün peygamberlerin birer muallim olarak gönderildiği hakikattir. Peygamberimiz bu muallimlerin en büyüğüdür. Yetiştirdiği öğrencilerin kalitesine hiçbir dönemde ulaşılamadı ve ulaşılamayacak. Hatta Rasulullah efendimiz ve yetiştirdiği öğretmenler, 1400 yıldır insanlara ders vermeye ve hali hazırda bizleri yetiştirmeye devam ediyorlar. Peygamberimizin insanlığa öğrettiği en önemli hakikatlerden bir tanesi, yaratılış gayesi ve ekseninde oluşan soruları net bir şekilde yanıtlamış olmasıdır. Yani manevi rehberlik yaparak insanların, ahiret güzergâhındaki yolculuklarının daha sağlıklı yapılmasına da öncülük yapmıştır.

Başka bir yaklaşımla da karanlık yolları aydınlatan ışığımız olmuştur efendimiz. “Âlimler peygamberlerin varisleridir.” buyuran efendimiz aleyhisselam bizlere ilim yolunda hedefler göstermiştir. Peygamberimize ve peygamberlere varis olmak bize hem dünyada hem de ahirette kazandıracaktır biiznillah.

En Muttaki ve En Sadık Kul Peygamberimiz

Enes b. Malik radıyallahu anh’dan rivayetle, Medine döneminde bir gün (Ashabı Kiramdan) üç kişi, Rasulullah aleyhisselam’ın bilmedikleri (gizli) ibadetlerinden sormak üzere peygamberimiz aleyhisselam’ın eşlerinin evlerine gelmişlerdi. Kendilerine Rasulullah’ın ibadetleri (kemiyet ve keyfiyeti) haber verilince, sanki bunu azımsayarak şöyle dediler: “Biz nerede, Rasulullah nerede! Mutlaka Allah, O’nun geçmiş ve gelecekteki günahlarını affetti (bunlara imkân vermedi).” Bunun üzerine onlardan biri / ilki şöyle dedi: “Artık ebediyen geceleri namaz kılacağım.” İkincisi de şöyle dedi (ahdetti): “Artık ben de ara vermeden oruç tutacağım.” Bir diğeri de şöyle dedi. “Ben de kadınlardan ayrı yaşayacağım ve evlenmeyeceğim.”

Derken Rasulullah aleyhisselam onların yanına gelerek şöyle buyurdu: “Siz şöyle şöyle söyleyenlersiniz. Fakat iyi biliniz ki vallahi Allah’tan en çok korkanınız ve ondan en muttaki olanınız benim. Ama ben bazen oruç tutuyorum, bazen tutmuyorum. Gecenin bir kısmında namaz kılıyorum; bir kısmında uyuyorum. Ayrıca kadınlarla evleniyorum. Benim sünnetim (yolum) budur. Kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” (Buhari, c. 4. Nikâh 1)

Peygamberimiz bize her alanda örnek olup, her zaman ölçüyü ve dengeyi tavsiye ederken, bizzat kendisi itidalli yaşantısıyla da rehberlik yapmıştır.

Allah’ı ve emirlerini en iyi bilen kişi peygamber efendimizdir ve bu bilgi hiçbir zaman unutulmamalıdır. Hayatın her saha ve safhasında dengeyi yaşayarak, üzerimizde hak sahibi olanlara zaman ayırmak nebevi bir öğretidir. Daha da önemlisi sünnetten ayrılmak peygamber efendimizin yolundan uzaklaşmak anlamına gelmektedir. Rabbimiz, kitabından ve yaşayan vahiy efendimiz aleyhisselam’ın yolundan bizleri ayırmasın.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.