SOSYOLOJİK SİYER- Kazanmak İçin Nasihat

SOSYOLOJİK SİYER- Kazanmak İçin Nasihat

Yaşadığımız hayatın birçok alanında kazanmak için yola çıkarız. Çıktığımız yolun sonunda da kazanmak istediğimiz bir hayat var. Ahiret yurdu diye genellediğimiz, özelde arzumuz ve idealimiz olan cennet hayatı için çalışma zamanı ve zemini dünyadır. Nasihatlere kulak, gönül ve kalıp koyduğumuzda hedefe ulaşmak daha da kolay olacaktır. Nasihat sıradan bir eylem değildir. Nasihatin sahibine de muhatabına da kazandırması için belli başlı kurallara dikkat edilmelidir. Bu mütevazı çalışmamızda nasihatin inceliklerini yazmaya gayret ettik.

Nasihatin Kuralları

1- Nasihat eden, yumuşak, mütevazı olmalıdır! Kur’an-ı Kerim’de (Âl-i İmran suresinde), Allah Teâlâ, Peygamber aleyhisselam’ın yumuşak davrandığını, kaba ve katı yürekli olsaydı, etrafında kimse kalmayıp dağılmış olacaklarını bildirmektedir. Demek ki, söylenilen söz, ne kadar kıymetli ve hikmetli olursa olsun, güler yüzlü, yumuşak olmadıkça tesiri olmaz. İnsanların hayırlısı, herkesle iyi geçinendir. İnsanların şerlisi ise geçimsiz olandır. Şu halde mütevazı olup, herkesle iyi geçinmelidir! Hele hele toplum önünde olanlar ve insanları davasına davet edenlerin çok daha hassas olması gerekmektedir.

2- Daima doğru konuşmalı, yalandan uzak durmalı, ihtilaflı konulara girmemelidir! Toplumun nasihatçileri için doğruyu söylemek ve yaşamak muhataplarımızı kazanmak açısından çok ama çok önemlidir. Yalandan ve tartışmalı konulardan uzak durmak, tartışmasız kazandıracaktır.

3- İnsanları yoracak kadar uzun anlatmamalıdır! Nasihatçi zaman zaman muhatapların yerine koymalı kendini. Çok uzun konuşmalar, hele de vaaz ve nasihatler söz konusu olunca daha da titiz davranmak gerekir. Zamanın çok kıymetli olduğu bu dönemde, kendisine zaman ayırmayı seven insanların uzun hitaplara ve hatiplere çok sabredemediği unutulmamalıdır. Hedef kitlesi gençler olanların bu konuda daha da hassasiyetle davranması gerekir.

4- Daha çok, kendisinin amel ettiği, tatbik ettiği hususları söylemelidir! Çünkü Allah Teâlâ “İnsanları iyiliğe teşvik edip de kendinizi unutur musunuz? Niçin kendi yapmadıklarınızı başkalarına söylersiniz?” (Bakara, 44) buyurmaktadır.

Başkalarına, “Şunu yapmayın.” der de, kendisi onu yaparsa, sözü tesirli olmaz. Mesela gıybet etmeyin dediği halde, kendisi gıybet eden, hem insanların hem de Allah Teâlâ’nın yanında kıymetten düşer. “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” eleştirisiyle karşılaşmamak için yaşamımız söylemimizden daha önemlidir.

5- Umumi konuşmalı, herkese hitap etmeli, devamlı bir kişiye bakmamalıdır! Efendimiz aleyhisselam “Ne oluyor da falancalar şunları şunları yapıyorlar?” der ve kimseyi hedef tahtasına koymazdı. Ön plana çıkardığı kişiler Hep aynı isimler olmazdı. Sahabe efendilerimizin özelliklerini iyi bilir ve yerine göre örneklemeler yapardı.

6- Allah Teâlâ’nın rahmetinden ümit kesici, azabından emin olucu şekilde konuşmamalı, korku ile ümidi bir arada söylemelidir! Bir gün Allah Teâlâ’nın rahmetinin bolluğundan bahsederken, başka bir zaman da azabının şiddetinden bahsetmelidir! Hayat kitabımızın içeriğine hakim olup azap ve mükafat ayetlerinin dengede olduğunu unutmamamız gerekir. Sürekli korkutan da kazanamaz, sürekli müjdeleyen de.

7- İhsan sahibi olmalı, alıcı değil verici olmalıdır! Veren elin, alan elden üstün olduğunu bilmelidir! Hazreti Ali “Her şeyin bir kıymeti vardır. İnsanın kıymeti ise ihsanı ve edebidir.” buyurur. Her işte, her yerde edebi muhafaza etmelidir! Muhsin kişilik, dilinden daha ziyade hali ile konuşur ve örnek alınır. Devir tam da bu özellikteki karakterlerin dönemidir.

8- Faydalı şeyleri anlatmalıdır! Kulağa hoş gelse de faydasız şeylerden uzak durmalıdır! Hikmet ehli diyor ki: “Faydalı ilim ve edep, öyle bir kazançtır ki, onları hiçbir hırsız çalamaz. Bunlar cennetin ziynetidir. Din ve dünya güzelliği bunlardır.” İnsanların boş muhabbetlerden aşırı keyif aldığı çağımızda güzellikleri keyifli bir şekilde anlatabilme çabasında olmalıyız. Özellikle gençler şen şakrak anlatımlara kulak vermekteler. Bizler malayani konulardan ziyade ahirete dair konuşsak da nüktelerle ve latifelerle anlatımı ihmal etmemeliyiz.

9- Kimse öğrendiği ilmi kâfi görmemelidir! Çünkü Kur’an-ı Kerim’de, her ilim sahibinin üstünde bir âlim bulunduğu bildirilmektedir. (Yusuf, 76)

Öğrendiği ilimle, insanlara faydalı olabilmek için dinin yayılmasına hizmet etmelidir! Çağını ve zamanının ilmini bilenler daha net ışık tutarlar.

Okumayı, tefekkür etmeyi, yazmayı ve yaşamayı başarmış insanlar nasihatte de zafere ulaşırlar.

Rabbim nasip eylesin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.