SOSYOLOJİK SİYER – Eğitim Şart

Toplumun en büyük problemlerinin başında -herkesin de takdir edeceği gibi- eğitim problemi gelmektedir. Sadece bu dönemin değil tüm zamanların en önemli gündem maddesidir eğitim. Hadi dünyada eğitim probleminin olmasını anlıyorum ama bizim ülkede nasıl eğitim sorunu olur, anlayamıyorum. “O kadar çok eğitimi bilen, sürekli yeni kitapların basıldığı, sanatçısından futbolcusuna, siyasetçisinden çiftçisine kadar herkesin eğitimin kitabını yazdığı bu mübarek topraklarda.” Kiminle hangi meseleyi konuşsanız, kime sorsanız, herkesin sözün bittiği yer dediği zamanda esprili bir şekilde vereceği cevap; Eğitim şart.
EĞİTİMİ DAHA ÇOK KİMLERE VERİYORUZ?
Daha üç yaşındayken anne kucağı onun için bin yıldızlı otelden daha rahat ve konforluyken, henüz yalan söylemek ona çok ama çok yabancıyken, her gördüğü insana sadaka (tebessümle) verecek kadar cömert olan, iletişimin en çabuk ve sağlam kurulduğu dünya tatlısı yavrulara mı eğitim şart?
Oyun oynaması gerekirken, sınavdan sınava koşan ve neden bu kadar büyük efor sarf ettiğini bilmeyen, çuvalla paralar sayılarak alınan oyuncaklarına hasret çekerek canı sıkılan, büyümediği halde büyümüş gözüyle baktığımız çocuklara mı eğitim şart?
Daha günahı olmayanlara, belki de günahın ne olduğunu dahi bilmeyenlere günahtan kaçınmayı anlatıyor ve çok ama “çok ciddi eğitim” veriyoruz.
Ciddi bir eğitim derken kendi gözümüzden/yetişkin gözünden bakarak söylüyoruz. Zaten hep büyük gözüyle bakmıyor muyuz eğitime?
Ne yani yavrularımızı en iyi anaokullarında, en güzel kurslarla bezenmiş eğitim kurumlarında, Avrupa’nın sayılı eğitim merkezlerinden diploma ya da sertifika alan, on parmağında yüz etkinlik olan klas öğretmenlerde, hem de sudan ucuz fiyatlarla (aylık iki bin liracık) okutmayalım mı?
Bilmem ki… Okutalım mı?
Sahi, o yaştaki çocuklara okumak, ya da okul mu şart?
Yoksa büyüyünce veremediğimiz terbiye mi?
Hep soru sorup, cevap vermeyen öğretmen pek muteber değildir. Bizde klavyemizde bu yazımızda çok kullandığımız soru (?) işaretine bir cevap verelim.
Evet, çocuklarımıza yaşaması gereken dönemin eğitimini, abartmadan, yavaş yavaş ve sıkmadan verelim. Yüz tane konuyu bilmek ya da öğrenmek zorunda olmadığının farkında olarak terbiye edelim yavrularımızı. Herkesin hafız, öğretmen, doktor, hakim olamayacağına inanarak çocuklara yaklaşalım.
EN ÖNCE EĞİTİM KİME ŞART
Bilmediğini bilmeyen ve ne bilmesi gerektiğini dahi bilmeyen sözde eğitilmişlere eğitim şart.
İnsana insanca davranmayan ve kendinden değil sadece eğitimden soğutan eğitimcilere eğitim şart.
Anne baba kıymeti bilmeden anne baba olanlara, ebeveyn eğitimi şart.
Güzelim yavruları dünyaya getiren ve onların eğitimleri ile ilgilenmesi gereken ama “çok yoğun oldukları için” ilgilenemeyen, sosyal medya fenomeni, alışveriş merkezlerinin abonesi, ne oldum delisi gibi hava atan, kırk yaşına geldiği halde kırık yaş davranışı sergileyen, atarlı, giderli ve tripli, elinden oyuncağını düşürmeyen annelere babalara kaliteli eğitim şart?
Tebessümü unutan esnafa, adaleti bilmeyen hakime, sağlıksız doktora, doktora yapan akademisyene, milyon dolarlara topa falso verenlere, hayatı falso olanlara EĞİTİM ŞART.
Olur olmaz yerde lama gibi yere tüküren ve ben insanım diyerek gezen eğitime muhtaçlara da eğitim şart.
Trafikte ettiği küfürlerle yeni bir ontoloji oluşturan, diğergamdan uzak şoförlere eğitim şart.
Eğitimi televizyon dizilerinden alan ve nerede nasıl davranması gerektiğini bilmeyen, dinine ve kültürüne yabancı olanlara eğitim şart.
Öyle çarpık ilişkiler yaşayarak, toplumun ahlakını bozan ve sonra da utanmadan çocuklardan, gençlerden saygı bekleyen zavallılara eğitim şart.
Helali haramı unutup, neslin bozulmasında ilk ve en önemli rolü oynayan sonra da arkasından gelenlerden iyi insanlar olmalarını bekleyen liderlere eğitim şart.
Eğitim en çok da; ben kemale ulaştım, benden iyisi yok diyebilecek kadar “yüksekte” olanlara şart.
Eğitimin ne denli önemli olduğu hakikat. Ama “nasıl bir eğitim” sorusu yanıtlanmalı. Bizde elimizden geldiğince önümüzdeki yazıda bu konu üzerinde durmaya gayret edeceğiz.
Selam ve dua ile.