SOSYOLOJİK SİYER- Dünyada Eşsiz Bir Hazinemiz Olsa

SOSYOLOJİK SİYER- Dünyada Eşsiz Bir Hazinemiz Olsa

İnsanların ihtiyaçlarının arttığı ve geçmişe nazaran daha da çok çalışmaları gerektiği her ortamda söylenmektedir. Daha az çalışarak, daha fazla kazanacağımız ticaret yollarını öğretenlere minnettar oluruz. Hatta hiç çalışmadan bir hazineye varis olursak değmeyin keyfimize.

Dünyada nasıl zengin olunur, çok bildiğim ve anladığım bir şey değil. Ama ahirete nasıl zengin gidilir sorusuna galiba cevap verebilirim.

Hayat kitabımıza ve Sünnet-i Rasulullah’a baktığımızda onlar bize çok kazandıracak amelleri göstermektedir. Doğru olmak, doğrularla olmak, doğruluğu doğrulamak bizi mesut edecektir.

HADİSLERLE DOĞRULUK

Doğruluk, sözle ifadeyle yetinilmeyecek kadar kıymetli bir hazinedir ki, onun kıymetini alemlerin en kıymetlisinden öğrenelim.

Târık bin Abdullah el-Muhâribî anlatır:

İslâm güçlenip Rasulullah (s.a.v) Medîne’ye hicret ettikten sonra Rebeze’den bir kâfile ile yola çıktık. Medine yakınlarında konakladık. Beraberimizde yakınlarımızdan bir hanım da vardı. Biz otururken, üzerinde iki beyaz elbise bulunan bir kişi gelip selâm verdi, biz de onun selâmına karşılık verdik.

“Bu kâfile nereden geliyor?” dedi. Biz de:

“Rebeze’den geliyor” dedik. Yanımızda kızıl bir devemiz vardı. Bize:

“Şu devenizi bana satar mısınız?” dedi. “Evet” dedik.

“Kaça?” diye sordu. Biz de:

“Şu kadar hurmaya” dedik. Bizden indirim yapmamızı istemedi:

“Bunu aldım” dedi ve devenin yularını tutup götürdü. Medine’ye girip gözden kaybolunca, birbirimizi ayıplamaya başladık:

“Deveyi tanımadığımız birine verdik” diyorduk. Beraberimizde bulunan hanım:

“Birbirinizi kınamanıza gerek yok. Ben o zâtın yüzünü gördüm. Kesinlikle size hâinlik edecek birisi değildir. Onun yüzü gibi ayın on dördüne benzeyen başka bir yüz görmedim!” dedi.

Akşam olunca bir kişi yanımıza gelip:

“es-Selâmu aleyküm, ben Peygamber Efendimiz’in elçisiyim. O sizlere bu hurmaları gönderdi. Ondan doyuncaya kadar yemenizi ve devenizin ücretini tastamam ölçüp almanızı emretti” dedi.

Hurmalardan doyuncaya kadar yedik ve hakkımızı tam olarak aldık. (Dârakutnî, III, 45/186; Hâkim, II, 668/4219; İbn-i Hibbân, Sahîh, XIV, 517/6562)

Sanki güzel ahlâkı, mübârek yüzüne aksetmişti. O’nu gören insanlar, ister istemez kendisine güveniyordu. Nitekim Abdullah bin Selâm (r.a):

“Allah Resûlü’nün mübarek yüzünü ilk gördüğümde anladım ki onun yüzü, yalancı yüzü olamaz!” demiştir. (İbn-i Mâce, Et‘ime, 1; İkâmet, 174; Tirmizî, Kıyâmet, 42/2485)

Hâris bin Amr (r.a) da şöyle der:

“Rasulullah (s.a.v) Mina’da veya Arafat’tayken yanına vardım. İnsanlar etrâfını sarmışlardı. O esnâda bedevîler geliyor ve Efendimiz’in mübârek yüzünü görünce:

«Bu mübârek bir yüzdür» demekten kendilerini alamıyorlardı.” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 1148)

DOĞRULUK CENNETE GÖTÜRÜR

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Doğruluk (sıdk), insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi, doğru söylemeye devam ettikçe, sonunda sıddıklardan olur. Yalan, kişiyi fücûra, fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalan söylemeye devam ettikçe, sonunda Allah indinde yalancılardan yazılır.” (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103-105)

“Kul yalan söylemeye devam ettikçe kalbine siyah bir nokta vurulur. Sonra bu nokta büyür ve kalbin tamamı simsiyah kesilir. Bu kimse nihayet Allah katında «yalancılar» arasına kaydedilir.” (Muvatta’, Kelâm, 18)

“Bana şu altı şey hakkında söz verin, ben de size cennet için kefîl olayım: Konuştuğunuz zaman doğru konuşun! Vaatte bulunduğunuz zaman yerine getirin! Emânet husûsunda güvenilir olun! İffetinizi koruyun! Gözlerinizi haramdan muhafaza edin! Ellerinizi haramdan uzak tutun!” (Ahmed b. Hanbel, V, 323)

Doğru sözlü insanlar topluma güven verir ve nasihatleri tesirli olur.

Özü sözü doğru olma mevzunda ne kadar hassas davranılması gerektiğini gösteren şu rivayet, aslında her şeyi anlatmaya kâfîdir: Abdullah bin Âmir (r.a) şöyle anlatır: “Bir gün Rasulullah (s.a.v) bizim evimizdeydi. O esnâda annem beni çağırıp:

«Gel sana bir şey vereceğim» dedi. Allah Resûlü (s.a.v), anneme:

«Ona ne vermek istemiştin?» diye sordu. Annem:

«Bir hurma vermek istemiştim» deyince, Rasulullah (s.a.v):

“Haberin olsun, eğer ona bir şey vermeyecek olsaydın, sana bir yalan (günahı) yazılırdı» buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80/4991; Ahmed, III, 447; II, 452)

Rasulullah (s.a.v) için yalandan daha kötü ve çirkin bir şey yoktu. Bir kişinin azıcık da olsa yalana tevessül ettiğini anladığında, bu yanlışından tevbe edinceye kadar ondan uzak durur, kendisiyle fazla görüşmek istemezdi. (İbn-i Sa‘d, I, 378)

Doğruluk hazine, yalan ise ateştir. Yıllarca biriktirdiğimiz serveti bir anda yakmak ne kadar akılsızca bir hareketse, cennete götürecek amelleri bir yalan baltasıyla yok etmek de aynı cinstendir. Rabbimiz muhafaza buyursun.

Selam ve dua ile…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.