SOSYOLOJİK SİYER-Ahiret Bayramının Provası

SOSYOLOJİK SİYER-Ahiret Bayramının Provası

Allah azze ve celle’nin yeryüzüne en büyük rahmeti belki de Kur’an-ı Kerim ve Rasulullah aleyhisselam efendimizdir. Hayat rehberimiz Kur’an’ın indiği ay olan Ramazanda, Müslümanlar tarih boyunca hüsnü niyet ve samimiyetle okumaya ve anlamaya çalıştılar. Sünnet-i Rasulullah’ta olan mukabele geleneğimize camilerimizde ve evlerimizde asırlardır uyulmaya gayret edildi. Tabiri caiz ise bu sene de evlerimizi ve gönüllerimizi diri ve aydınlık tutmaya gayret ettik.

Önce kendimizi, sonra da farz olan Ramazan orucumuzu tutmaya niyet ettik. Tadına varılamayacak güzellikler yaşadık elhamdülillah. Sahuru ayrı güzel, iftarı ayrı güzeldi. Yatsı vaktinde rahatlamaya (teravihe) koştuk. Sosyal ve maddi yardımlaşmalar da yapıldı. Tabii yaşadığımız hüzünlerimiz, gözyaşlarımız olmadı değil. Ümmet coğrafyamızda yine Müslüman kanı akmaya devam etti. Rabbim bizleri “bir” eylesin ve ümmetin kurtuluşu için çalışmayı nasip etsin.

Rasulullah ve Bayram

Ramazan ve Kurban bayramları hicretin 2. yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren müminler sonraki ayın (şevval) ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama Ramazan Bayramı denmiştir.

“Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır”1 mealindeki hadise dayanarak Ramazan ve Kurban bayramları, bayram namazlarının kılınmasıyla başlar.

Hz. Peygamber; “Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir”2 buyurmuştur.

Ramazan Bayramını da bu manada bir gün olarak kabul etmiş ve bu bayramı Ramazan orucunun iftar günü olarak nitelendirmiştir.3 Bu sır içindir ki, Ramazan ve Kurban Bayramlarında oruç tutmak haram kılınmıştır. Bir gün önce oruç bozmak haramken, bir gün sonra oruç tutmanın haram olması, müminlerin düşünce ve duygu dünyasında nimetlerin gerçek sahibini hatırlatan en etkili bir sebeptir.

Bayram, bir aylık orucun toplu bir iftarı olduğu için, günlük iftarların sünnet türünden âdabı bayramda da yerine getirilir. Nitekim orucunu tatlı bir şeyle açmayı adet edinen Peygamber Efendimiz aleyhisselam Ramazan Bayramına da tatlı yiyerek başlarlardı. Bayram sabahında hurma gibi bir tatlı ile bir aylık oruçlarını açmadan evlerinden ayrılmazlardı.4

Bayram Geceleri Özeldir

“Sevabını Allah’tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez.”5

Bayramlar saadet asrında da bambaşka bir hava ve neşe içinde yaşanırdı. Peygamberimiz aleyhisselam bayram sabahında mescide giderdi. Peygamber hanımlarının da diğer hanımlar ve kızlarla birlikte mescide gitmesi istenirdi. Kadınlar cemaatin arka tarafında yer alırlardı.6 Kılınan bayram namazından sonra Peygamberimiz aleyhisselam’ın cemaate hitaben bir hutbe okuduğunu anlatan İbn Mesud radıyallahu anh devamla şöyle der:

“Rasulullah aleyhis salâtü vesselam üzerine şehadet ederim ki, o namazı hutbeden önce kıldı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınlara işittiremediğini düşünüp onların yanına geldi. Onlara hatırlatmalarda bulundu. Ve şu ayeti okudu: “Ey Peygamber! İnanmış kadınlar Allah’a hiçbir şey ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında uydurdukları iftira ile gelmemek, iyi işlerde sana isyan etmemek konusunda biat etmeye geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için af dile! Şüphesiz ki Allah, Gafûr ve Rahîm’dir.” Sonra:

– Bütün bunlar üzerine biat eder misiniz, diye sordu. İçlerinden biri:

– Evet, yâ Rasulullah dedi. Allah Resulü aleyhisselam:

– Sadaka verin, buyurarak onları zekât vermeye teşvik etti. Onu dinleyen hanımlar kulaklarındaki küpeleri, kollarındaki bilezikleri çıkarıp ne kadar yüzük gerdanlık varsa onları çıkardılar. Bilâl-i Habeşî elbisesini yere serdi:

– Anam babam size feda olsun, bağışlarınızı getirin diye seslendi. Hanımlar bileziklerini, küpelerini, yüzüklerini Bilâl-i Habeşî’nin elbisesinin üzerine koymaya başladılar. Elbise takılarla doldu. Allah Resulü aleyhisselam bayram namazı bittikten sonra orada durmayıp evine, ailesinin yanına döndü.” (7)

Bu hadiseyi anlatan sahabilerden biri, “Kadınların bu verdikleri Ramazan Bayramı zekâtı mıydı?” sualine şöyle cevap verdi: “Hayır, lakin o vakit verdikleri bir sadaka idi. Kadınlar yüzüklerini atıyor ve atıyorlardı.”8

Bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açıkça gösterilmesine vesile olacak meşru oyun ve eğlencelere de müsaade edilmiştir. Bu hususta Müslim’de ayrı bir bab ayrılmış ve misaller verilmiştir. Bunlardan birinde Hazret-i Âişe radıyallahu anha şöyle anlatır:

“Bir grup Habeşli, bir bayram günü mızrak ve kalkanlarıyla gösteriler yaparken raks eder gibi oynuyorlardı. Peygamber aleyhisselam beni çağırdı. Başımı onun omzuna dayadım. Bu vaziyette onların harp oyununa bakmaya başladık. Ta onlara bakmaktan ilk vazgeçen ben oluncaya kadar.”9

Ancak bayramdaki sevincin gaflete dönüşecek kadar taşkınlığa varmaması lazımdır. Eğlence meşru dairede olmalı ve günah unsurlarını taşımamalıdır.

Ebû Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: Efendimiz aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.”

Bayram insanları kaynaştırıp bir araya getiren en güzel vesilelerden biridir. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlarla bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için müminler bayramda kabirleri ziyaret ederler ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.

Ramazan Bayramının müminler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, her gün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazanın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan müminler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar. Rabbimiz bizlere nice bayramlar ve özellikle de ahiret bayramı nasip etsin.

Kaynaklar

1) Buhârî, İdeyn: 3; Müslim, Edâhi: 7

2) Ebu Davud, Savm: 50; Tirmizi, Savm: 59; Nesai, Menasik: 195

3) İbn Mace, Sıyam: 32

4) İbn Mace, Sıyam: 49

5) İbn Mace, Sıyam: 67

6) Müslim, Salatü’l-İdeyn: 11

7) Müslim, Salatü’l-İdeyn, 2

8) Müslim, Salatü’l-İdeyn, 3

9) Müslim, Salatü’l-İdeyn, 20.11

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.