SOSYAL MEDYA DA NASIL VAR OLMALIYIZ? MÜSLÜMANCA BİR BAKIŞ

Selamün Aleyküm,
Dergimiz için yeni, çağımızda artık köprüden önceki son çıkış kadar önemli bir köşe ile karşınızdayız. Sosyal medya artık en küçüğümüzden en büyüğümüze kadar kaçınılmaz bir gerçek. Kendimiz uzak dursak çevremiz ve dünya neredeyse elimizde, telefonlarda. Peki, bize bir şekilde ulaşan bazı durumlarda bağımlı hale getiren bu sosyal medya ile nasıl başa çıkacağız?
Elhamdulillah, Müslüman ve Mükellefiz, yani sorumluyuz. Mükellef olarak içinde bulunacağımız her eylem için lehimize ve aleyhimize atacağımız adımları bilinçli atmalıyız.
Efali Mükellefin düşünüldüğünde ilk beş madde artı haram, helal ve mübah kapsamını göze aldığımızda sosyal medyaya mübah diyebiliriz. Ama kendi irademizle bilinçli adımlarla ilerlemeliyiz.
Rabbimiz bize şöyle sesleniyor:
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır. (Hucurat/13)
Tanışıp kaynaşacağız lakin bir duruşumuz, kırmızıçizgilerimiz olacak.
Farklı bir ayette;
“Her şeyden çift çift yarattık, inceden inceye düşünesiniz diye.” (Zariyat/49)
Her şeyin çift yaratılmasında ki hikmeti arayacak, yaratılışımıza uygun anlamlı ve onurlu bir hikâye anlatmak gayretinde olacağız inşallah.
Peki, tanışma ve kaynaşmaya zemin oluşturan sosyal medya da nasıl bir duruşumuz olacak?
Yıldızlamamız gereken ilk madde “mahremiyet” diyebiliriz. Sivil hayatımızdaki mahremiyeti sosyal medyada uygulayacağız. İnanan bir kimsenin sanal ortamda sınırları değişmemelidir. Kırmızıçizgiler bellidir sanal ve gerçek her ortamda geçerlidir.
İkinci maddeyi “söz senettir” cümlesinden çıkaracağız. Sosyal medyada sened kökünden türeyen isnadı arayacağız. Temeli olmayan, ilk kaynağını bulamadığımız hiçbir haberi paylaşmayacağız. Nitekim Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan olarak yeter!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80)
Yalan söylemek haramdır. Hepimizin bildiği “söz uçar yazı kalır” tabiri burada hükmünü ilahi bir boyuta taşımış oluyor.
Diğer bir madde ahlaki değerlerimizi herkese hitap etmek için yaralamak. Sosyal medyanın bize kazandırdığı görsel medyanın eseri diyebiliriz.
“Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir.” (Hakim, Müstedrek, 4/183, h. no: 7307) diyen Peygamber (sav)’in ümmeti olarak sofralarımızı, hatta ilk maddeyi de kapsayarak mahremiyetimizi sosyal medyada paylaşıyoruz. Buna kılıf olarak da herkes paylaşıyor ifadelerini kullanıyoruz. Farkına varalım kendi dilimizle basitleştirerek Müslüman kimliğimize neleri layık görüyoruz. Müslüman herkes değildir! İslam’ın temsilcisidir.
Müslümanın kim olduğunu hatırladıktan sonra ona peygamber mirası olan tebliği; sosyal medyaya nasıl uyarlayacağız?
Öncelikle temsil gücümüzün farkında olmalıyız. Ahlaklı ve dürüst varoluşumuzu yansıtacağız. Tebliğ niyeti ile girdiğimiz her yeni uygulama ve sitede bizim de duruşumuz zedeleyebilir. Dolayısıyla şeytani işlerden uzak duracağız. Referanslarımızı İslam’dan alarak, Rahmani işler yapacağız. Sabit fikirli, ilk emir olan “oku” eylemini yaptığını iddia eden kısaca her alana meyil edip yarım kalmış kimselere laf yetiştirilmez. Yaşayarak yeryüzünde Allah’ın gölgesi olarak da tebliğ yapabiliriz. Yani ortam tebliğe müsait mi önce onu gözlemleyelim. Meyhane de müftüye, camii de sarhoşa itibar edilmez. Boşa nefes tüketmeyelim.
Bazı ortamlar için Rabbimiz bize şöyle sesleniyor;
“Eğer Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini duyarsanız, başka bir konuya dalmadıkları sürece yanlarında oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz” (Nisa/140)
Önceki ortamda nefes tüketmek bizi yıpratırken, bu ortamda nefes almak bizi zehirler. Her nefesin hesabı varken dikkatli olalım inşallah.
Maddeleri uyguluyoruz diyelim inşaallah. Ama karşımıza çıkanları nasıl filtreleyeceğiz?
Günümüzde öyle bir hale geldik ki hassasiyetlerimizi sosyal medyamın da etkisi ile kaybedenleri götürüyoruz. Gördüklerimiz karşında Müslüman bunu yapmaz diye düşünüyoruz. Kitaba baktığımız da kendimize yer bulamıyoruz.
Helal ve haramlara dikkat ettiğimiz ölçüde kulluk gayretimiz bazen eksik kalabiliyor. Resulullah (sav) tavsiyesi olan az ama devamlı ameller ile gayretlerimizi sonuca ulaştıracağız inşaallah.
Sosyal medyayı da bir amel defteri olarak düşünecek ve ona göre hareket edeceğiz.
Beğenilerimizi dahi düşünerek atacağız.
Likelamayıp, ayıklayacağız.
“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra/36)
Ayeti kerimesi bizlere ışık tutacak. Bu ayet İmam-ı Azam’ın “kişinin gördükleri ve duydukları hafızasında yer eder. Günü gelince çıkar.” sözlerini aklıma getiriyor.
Hem amel defterimizde hem de zihnimizde ne görmek istiyorsak öyle dolduralım inşaallah.
Gelecek nesil olacak çocuklarımız için bu değişim ilk bizlerle başlayacak. Ama birler bin olacak inşaallah. Dünyada ki medyayı ıslah etme gayretimiz her daim var olacak. Böylece kendimizi, çocuklarınızı ve çevremizi koruyacağız.
Müteferriç