Sonsuz Uzaylar & Şafak Sökerken

Kıymetli İlkadım Kitaplığı okuyucularımız! Bu ayki sayımızda İlkadım Kitaplığı’mıza iki güzel kitap daha kazandıracağız. Taşkın TUNA’nın kaleme aldığı ve Boğaziçi Yayınları’ndan çıkan Sonsuz Uzaylar ve Ömer DEMİREŞİK’in kaleme aldığı Şafak Sökerken isimli kitapları inceleyeceğiz.
Taşkın Tuna’nın kitaplarını tanımaya daha önceki sayılarımızda başlamıştık. Israrla tavsiye etiğim bir yazar Taşkın TUNA. Allah Teâlâ’nın gökyüzünde yarattıkları ile ilgili bilgilenmemizi ve düşünmemizi sağlıyor. Taşkın Tuna’nın çok güzel bir üsluba var. Anlaşılması çok zor konuları kolayca anlaşılabilir bir üslupla bizlere sunuyor. Evrenin yaratılışını okurken bir bakıyorsunuz Yunus Emre’nin şiirleri bizleri karşılamış; Big Bang teorisini okurken bir bakıyorsunuz Mevlana bizlere Mesnevi’siyle yol göstermiş; galaksileri, yıldızları incelerken bir bakıyorsunuz İbni Arabi’nin İlahi Aşk’ında kendinizi kaybediyorsunuz. Sonsuz Uzaylar isimli kitabımız da aynı şekilde. Kitabın adı bile dikkat çekici: Sonsuz Uzaylar. Uzayın sonunun olmadığını bir yerlerden duymuştuk ama birden fazla uzayın olduğunu hiç duymamıştık. Ya da hepimizin evrenle aynı yaşta olduğunu duyduğumuzda şöyle bir irkilmemek çok zor. Niye mi? Aslında hepimiz 15 milyar yaşındayız da ondan. Nasıl yani diyorsanız kitabımızın kapağını şöyle bir açacağız ve okumaya başlayacağız. Cevabı orada.
Kara delikler, hem yıldız oldukları halde çevrelerine ışık vermiyorlar ve hem de bir toplu iğne başına sıkışmış milyarlarca ton madde ile uzayı parçalayıp delik deşik ediyorlar. Karanlığı delen bu yıldızlara “kara delik” ismi ne de güzel yakışıyor. Tıpkı Tarık yıldızı gibi… “Tarık karanlığı delen bir yıldızdır.”(Tarık Suresi, 3) Üç bölüm ve 181 sayfadan oluşan bu güzel eser sizleri bekliyor.
İkinci olarak inceleyeceğimiz kitabımız ise Ömer Faruk DEMİREŞİK isimli derdi olan bir hocamıza ait. Derdini bir nebze olsun kayda geçtiği zamanlardan kalma yazılarından oluşan bir kitap. Kitabımız dört bölümden oluşuyor. Birinci bölüm; “Bir Deli Gömleği Yırtılırken” ismiyle bizleri karşılıyor. İkinci bölümde yazarımız “Sessiz Çığlık”la bizlere sesini duyurmaya çalışıyor. Üçüncü bölüm “Gezi Notları”ndan oluşuyor ki sizlere kısaca “Mavi Kelebekler Diyarından” bahsedeceğim. Dördüncü bölümde ise yazarımız bizlere “Kardeşim, Sen Neredesin?” diye soruyor.
Mavi Kelebekler Diyarı neresi biliyor musunuz? Bu diyar Bosna Hersek. 1995 yılında savaş sonlanınca, insanlar kayıplarını aramaya başlarlar. Ölen ölmüştü ama en azından ölenlerin mezarı bulunabilseydi. Bütün halk seferber olmasına rağmen kayıplar bulunamaz. Bir gün birisi, mavi renkli kelebeklerin bazı bölgelerde eskiden olduğundan daha fazla toplanmaya başladığını görür. Biraz araştırılınca bu kelebeklerin mümbit toprakları ve vitaminli arazileri çok sevdiği tespit edilir. Bu kelebeklerin çokça bulunduğu birkaç yer kazılınca toplu mezarlara ulaşıldı. Daha sonra ülke çapında mavi kelebekler aranmaya başlanır ve bu aramalar neticesinde toplu mezarlar tespit edilir. Bir günde 8.372 Müslümanın mezarına bu şekilde ulaşılır.
Aliya İzzetbegoviç’ın sözüyle yazımızı bitirelim: “Büyük Allah’a yemin olsun ki, asla köle olmayacağız.”