SİZDEN GELENLER- İslam Aile Hukukunda Nikah Akdi Konusunda Ebu Hanife’nin Görüşleri

SİZDEN GELENLER- İslam Aile Hukukunda Nikah Akdi Konusunda Ebu Hanife’nin Görüşleri

Aile hukuku; ailenin kuruluş öncesi aşamalarını, kuruluşunu, kurulduktan sonra işleyişini ve sonlanması halinde buna bağlanan hükümleri, bir başka ifadeyle evlenme ve boşanma konularını ele alan hukuk dalıdır. Kamu ve özel hukuk ayrımının esas alındığı günümüz hukukunda aile hukuku, özel hukuk altında yer alan medenî hukukun bir alt dalı olarak incelenmektedir. Konuları, ibâdât-muâmelât-ukubât şeklinde bir tasnifle ele alan klasik fıkha ait kaynakların bir kısmında nikâh bahisleri ibadât-muâmelât arasında ele alınır ki, bununla nikâhın bir yönüyle ibâdet karakteri arz ettiğine, diğer yönüyle de muâmelât sayıldığına işaret edilmek istenir.

Bundan dolayı bazı fıkıh kitapları ibâdât bahislerinin bitiminde muâmelât konularına hemen nikâhla başlar. Burada evlenme akdi, şartları, evlenme engelleri, mehir, nafaka gibi evliliğin kurulması ve işleyişi ile ilgili konular ele alınır. Nikâhla ilgili konuların peşinden evlenme akdinin sona ermesi ve bunun doğurduğu hukukî sonuçlar işlenir.

Çağdaş İslâm hukukçuları, İslâm aile hukuku ile ilgili konuları, kişinin doğrudan şahsıyla ilgili hukukî durumları anlamına gelen el-ahvâlu’ş-şahsiyye başlığı altında ele almaktadırlar ki, bu konuda yazılmış bazı önemli eserler vardır. Muhammed Ebû Zehra, M. Muhyiddîn Abdulhamîd, Ahmed Abîd el-Kubeysî, Abdulazîz Âmir, Mustafa Sâdık er-Râfîî gibi araştırmacıların el-ahvâlu’ş şahsiyye adını taşıyan eserleri bu türün önemli örneklerindendir.[1] Keza M. Kadri Paşa’nın el-Ahkâmu’ş Şer’iyye fi’l-Ahvâli’ş-Şahsiyye, Zekiyyudîn Şabân’ın el-Ahkâmu’ş Şer’iyye li’l Ahvâli’ş-Şahsiyye isimli çalışmaları dikkate değer kitaplardır.[2]

 

1. Nikâh (Evlenme / Munâkehât) Akdi

Nikâh, aralarında evlenme engeli bulunmayan erkek ile kadının birlikte yaşamasını ve aralarındaki cinselliği meşru hale getiren bir akittir. Bu yüzden nikâh akdi toplumlarda ve dinlerde ayrı bir öneme sahiptir. İslam dini de sağlıklı bir evliliğe ve mutlu bir aile kurmaya büyük önem vermiştir. Nikâh sadece iki insanı aynı çatı altında buluşturmak değildir. Tam tersine nikâh, toplumu ve nesilleri korumak amacıyla atılan sağlam bir temeldir. Aile kurumu, toplumu oluşturan en önemli yapıdır. Bu kurumun sağlam olması toplumu güçlendirirken, bu kurumun sağlam olmaması toplum içerisinde huzursuzluklara ve bozulmalara neden olmaktadır.

Nikâh kelimesi sözlükte “evlenmek” ya da “cinsel ilişki”[3] anlamlarına geldiği gibi “bir araya getirmek, toplamak” manasında da kullanılır.[4] Istılahta ise nikâh “hususî bir surette kadın ile erkeğin bir araya gelmeleri, yani cinsî münasebette bulunmaları demektir.” Çünkü bu esnada karı-koca birleşir, biri diğerine katılır ve sanki tek şahıs gibi olurlar.

Hanefî mezhebinde nikâh akdi detaylı bir şekilde ele alınmış ve bu akit rükünlerine ve şartlarına göre gruplandırılmıştır. Nikâh akdinin rükün ve şartlarında oluşan eksiklere göre de çeşitli hukuki sonuçlar çıkarılmıştır. Bu rükün ve şartlar ise şöyledir;

 

Hanefî Mezhebine Göre Nikâh Akdinin Rükünleri

Rükün; bir şeyin şer’i olarak var olmasının kendisine dayandığı, o şeyin hakikat ve mahiyetinin bir parçasıdır. Mesela namaz esnasında rükû yapmak namazın rüknüdür. Rükû namazın hakikatinden bir parçadır ve namazın şer’i varlığı rükûsuz gerçekleşmez. Nikâh akdi de bazı rükünler üzerine bina edilmiştir.

Hanefi mezhebine göre nikâh akdinin rükünleri, îcâb ve kabulden ibarettir. Îcâb, evlilik akdi inşâ etmek üzere ilk olarak ortaya konulan irade beyanıdır. Kabûl ise evlenme konusunda îcâbdan sonra ifade edilen irade beyânıdır. İcab ve kabul bütün mezheplere göre nikâh akdinin rükünlerinden kabul edilmiştir.

 

Hanefî Mezhebine Göre Nikâh Akdinin Şartları

Nikâh akdi ile ilgili dört tür şarttan bahsedilebilir. Akdin ortaya çıkmasını, kurulmasını sağlayan şartlara in’ikâd şartları, sahîh ve muteber olmasını temin eden şartlara sıhhat şartları, yapıldığı andan itibaren bir başka şeye ihtiyaç olmaksızın geçerliliğini sağlayan şartlara nefâz şartları, akdin devamını ve bağlayıcılığını sağlayarak feshe imkân vermeyen şartlara da luzûm şartları denir.[5]

 

İn’ikâd (Kuruluş) Şartları

İn’ikâd Şartları, Nikâh akdinin vücut bulup hükümlerini doğurması kendisine bağlı olan şartlardır. Bu şartlardan bir kısmı taraflarla, bir kısmı da akit meclisiyle ilgilidir. Bu şartlara “akdin oluşum şartları” da denir.

 

Temyîz

İslam hukukunda temyîz gücüne sahip olan kimse, edâ ehliyetine sahiptir ve akit yapabilecek yetkisi bulunmaktadır. Hanefilere göre akıllı ve baliğ olup temyiz gücüne sahip olan erkek ve kadın başka kimseden izin almaksızın evlilik sözleşmesi yapabilmektedir.[6] Bu durumda buluğ çağına erişmiş kadının velisi olmasa da kendisinin nikâhlanabilmesi mümkündür. Velinin kızı nikâha icbar etme hakkı yoktur. Velisinin bulunması menduptur.[7]

 

Meclis Birliği

Îcâb ve kabûlün yapıldığı meclise akit meclisi denir. Hanefilere göre Akit Meclisi îcâbla başlar, kabûlle de son bulur. Nikâh akdinin muteber olarak kurulabilmesi için îcâb ve kabûlün aynı mecliste bir bütünlük içerisinde gerçekleşmesi şarttır. Yine taraflardan birisi icapta bulunur da diğeri kabulden önce meclisten ayrılırsa nikâh akdi kurulmuş olmaz.[8]

 

Evlenme Engelinin Olmayışı

Nikâh akdinin kurulabilmesi için evlenme engelinin bulunmaması şarttır. Ancak bunun in’ikad mı yoksa sıhhat şartı mı olduğu hususunda ihtilaf vardır. Evlenme Engelleri, sürekli ve geçici olmak üzere iki gruptur:

 

a. Sürekli Evlenme Engelleri

Evlenme yasağı ebedi olan kadınlarla hiçbir zaman nikâh akdi yapılamaz. Evlenme yasağı ebedi olanlar; akrabalık nedeniyle yasak olanlar, evlilik bağından dolayı yasak olanlar ve süt emmeden dolayı yasak olanlar diye kendi içerisinde üç kısma ayrılır.

Akrabalık nedeniyle yasak olanlar. Bunlar kişiye kan bağı ile yakın olanlardır ve yedi gruptur:

1- Ne kadar yukarı çıksalar da; anneler (Usul)

2- Ne kadar aşağı inseler de kızlar (Fur’u)

3- Hangi cihetten olursa olsun; kardeşler,

4- Halalar,

5- Teyzeler,

6- Erkek kardeş kızları, sonuna kadar haramdır,

7- Kız kardeş kızları sonuna kadar haramdır.[9]

Evlilik bağından dolayı yasak olanlar. Bu grup ise evlilik nedeniyle oluşan engelden dolayı nikâh akdi yasak olanlardır ve dört kısımdır:

1- Kayın valide,

2- Eşin önceki kocasından olan kızı.

3- Oğlun ve nihayete doğru torunların eşleri de babaya haramdırlar.

4- Babanın ve ne kadar yukarıya çıksalar da dedelerin eşleri, oğul ve toruna haramdırlar.[10]

Süt emme nedeniyle yasak olanlar. Bu grup ise süt emme nedeniyle oluşan engelden dolayı nikâh akdi yasak olanlardır. Bunları yedi grupta toplayabiliriz.

1. Sütanne, sütannenin annesi ve yukarı çıksalar da anneler.

2. Süt kız kardeş

3. Süt kız kardeşin kızı

4. Süt kardeşin kızı

5. Babası ile aynı kadından süt emen; süt hala

6. Annesi ile aynı kadından süt emen; süt teyze

7. Hanımından süt emen kız.[11]

 

b. Geçici Evlenme Engelleri

1. Dörtten Fazla Kadınla Evlenmenin Haramlığı

2. Aralarında Akrabalık Bağı Bulunan Kadınları Birlikte Nikâhlamak

3. Küfür Sebebiyle Haram Olan Kadınlar

4. Üç Talâkla Boşamayla Haram Olan Kadınlar

5. İddet bekleme[12]

 

Hanefî Mezhebine Göre Nikâh Akdinin Geçerlilik (Sıhhat) Şartları

Geçerlilik şartları, akdin kuruluşuyla alakalı olmayan, fakat nikâh akdinin şerʿî muteberliğini kazanması ve hukuki sonuçlarını doğurması için gerekli olan, birinin eksik olması halinde akdi ‘fasit akit’ durumuna düşüren şartlardır.[13] Geçerlilik şartları şu iki şarttan ibarettir:

 

Şahitlerin Bulunması

Şahitlerin mevcudiyetinin olmasındaki amaç akdi desteklemek, evlilik sözleşmesine açıklık kazandırmak ve bu ilişkiyi etrafa duyurmaktır. Hanefi hukukçular Bakara Suresinin 282. ayetine dayanarak nikâhta bir erkek, iki kadının şahitliğini de kabul ederler.[14]

 

Evlilikte Rıza ve İhtiyarın Bulunması

Nikâhta ikrah, bir diğer deyişle cebir ve zorlamanın olmaması Hanefiler dışındaki mezheplere göre nikâhın sıhhat şartıdır. Hanefilere göre ikrahın evlenmeye ve boşanmaya etkisini Üç şeyin şakası da ciddidir, ciddisi de ciddidir: Nikâh, talak ve köle azad etmek.”[15] hadis-i şerife isnad ederek cebir ve şiddete maruz kalan kimseyi şaka yapan kimseye benzetmektedirler.[16]

 

Hanefî Mezhebine Göre Nikâh Akdinin Yürürlülük (Nefâz) Şartları

a. Kadın ve erkek nikâh akdini kendileri yapıyorlarsa ya da vekilleri yapıyorsa kendilerinin ya da vekillerinin akıllı, buluğ çağına erişmiş ve hür olmaları gerekir. Yani kâmil bir ehliyete sahip olmaları gerekir.

b. Nikâh akdini velî yapacaksa velînin baba, dede, kardeş veya amca gibi yakın akrabalardan biri olması gerekir. Yani bu velîleri mevcutken daha uzak birisi velî ile nikâh akdini gerçekleştiremez.

c. Nikâh akdini fuzûlinin yapmamış olması gerekir. Fuzûlinin yapmış olduğu akit, vekilin veya taraflar kendileri akdi yapıyorlarsa tarafların onayıyla geçerlilik kazanır. Eğer vekil veya taraflar onaylamazsa akit geçerli olmaz.[17]

 

Hanefî Mezhebine Göre Nikâh Akdinin Bağlayıcılık (Lüzum) Şartları

a. Tam ehliyetli bir kadın küfüv/dengi olan bir erkekle mehr-i misil karşılığında nikâh akdederse bu akit bağlayıcı olur.

b.Yetkisini kötüye kullanmakla tanınmış olmayan baba veya dedenin (babanın babası) sorumluluğu altındaki küçükleri evlendirmesi her durumda bağlayıcıdır.

c. Bu konuda önemli olan diğer bir husus kocanın, cinsel uzvunun kesilmiş olması, iğdiş edilmişlik ya da iktidarsızlık gibi cinsel kusurlardan hâlî olması gerekir.[18]

 

Sonuç

İslam dini aileye büyük önem vermiştir. Kur’an-ı Kerim’deki ahkâm ayetlerinin büyük çoğunluğu, evlenme, boşanma ve miras gibi aile konularıyla ilgilidir. Ahkâm hadislerinde de durum aynıdır. Buna bağlı olarak fıkıh kaynaklarında en çok üzerinde durulan konular, aile konularıdır.

Aile, ilk insanlardan beri gelen ve cennette de devam edeceği bildirilen önemli bir kurumdur. Aile, kadın ile erkek arasında nikâh ile kurulmakta, çocuklar doğum ile buna katılmakta ve diğer akrabalarla genişlemektedir. Nikâh, oldukça kolay ve masrafsız bir akittir. Kişinin durumuna göre nikâhın hükmü değişmektedir. Ailede sevgi ve merhamet temelinde iyi geçim ve yardımlaşma esastır. Aile olmak, eşler arasında, ebeveyn ile çocuklar arasında ve diğer akrabalar arasında bir takım haklar ve sorumluluklar getirmektedir.

İnsanın yaratılış amacına uygun olarak, ailenin de asıl amacı, insanın Rabbine kulluğunu gerçekleştirmesidir. Evlilikte sorunlar çıktığında, bunları aşmak üzere, nasihat ve hakeme gitmek gibi bazı yolları gösterilmiştir. Evlilik çekilmez hale geldiğinde, boşanmaya izin verilmiştir. Ancak eşler boşanmış olsa da, çocukları üzerindeki ebeveynlik hak ve sorumlulukları devam etmektedir.

İslam dini, boşama yetkisi ve mali harcamalar gibi konularda, tarafların rızalarına bağlı olarak, farklı uygulamalara izin vermektedir.

 

Kaynaklar

Apaydın, H. Yunus. “İslam Hukukunda Aile”. Günümüzde Aile. 135-150. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2007.

Köse, Saffet. Genetiğiyle Oynanmış Kavramlar ve Aile Medeniyetinin Sonu. Konya: Mehir Vakfı, 7. Baskı, 2017.

Yaman, Ahmet. İslam Aile Hukuku. İstanbul: MÜ İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 21. Baskı, 2017

Zeydan, Abdülkerim, el-Medhal li Dirâseti’ş-Şeriati’l-İslâmiyye, Kâhire,

2001

Köse, Saffet. “Aile Hukuku”. İslam Hukuku El Kitabı. 281-371. Ankara: Grafiker

Yayınları, 7. Baskı, 2018.

Atar, Fahrettin, Fıkıh Usulü, 4. Baskı, İstanbul, İFAV, 1998.

Aydın, Mehmet Âkif, “Hukuk-ı Âile Kararnâmesi” maddesi, DİA, c.XVIII,

s.314-318, İstanbul, 2010.

Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslâm Hukuku, İstanbul 1991

Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi (1878-1942), Hak Dini Kur’an Dili, 2001.

 

* Oğuzhan Cücük- Kırıkkale Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Lisans Öğrencisi


[1] Atar, Fahreddin ( 2005). ‘‘ Muhâlea’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, XXX, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

[2] Köse, Saffet, (2003).‘‘İslâm Hukukuna Göre Evlenmede Velâyet’’, İslâm Hukuk Araştırmaları Dergisi. S, 2, 101-116. Konya 

[3]İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, c.II, s. 625. maddesi

[4]Mevsılî, el-İhtiyâr li-Ta’lili’l-Muhtar, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, c.III, s.81

[5]Ebû Zehra, 51-52; Karaman, 267

[6]Kâsânî, Bedâiu’s-senâi’, c.3, s.352. 

[7]Heyet, Dini Kavramlar sözlüğü, s. 528. 

[8]Komisyon, İlmihal, TDV, İstanbul, 2000, c.II, s.205.

[9]Kâsânî, a.g.e, c.II, s.232; Mevsılî, a.g.e, c.III, s.85.

[10]Kâsânî, a.g.e, c.II, s.258-262; Mevsılî, a.g.e, c.III, s.85.

[11]Kâsânî, a.g.e, c.II, s.261-262.

[12]Mevsılî, a.g.e, c.III, s.85.

[13]Ebu Zehra, el-Ahvâl, s. 51

[14]Aydın, İslam ve Toplum, c. II, s. 200.  

[15]Süleyman Ebu Dâvud b. Eş‘as es-Sicistânî, es-Sünen, Beytü’l-Efkari’d-Düveliyye, Ürdün (t.y),    “Talâk”,   9, H.no: 2194, s. 249. 

[16]Aydın, İslam ve Toplum, c. II, s. 208. 

[17]İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, IX, 19.

[18]Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, I, 327.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.