SİZDEN GELENLER- İnsan: Unutan-Ahmet Sağlam

Bismillah demeli insan yazarken veya okurken, O’nun verdiğiyle yazabildiğini ve okuyabildiğini hatırlamak için. Kalkarken veya otururken O’nun adıyla yapmalı hareketlerini, kalkıp gittiğimiz yer şer olmasın, oturuşumuz atalete dönüşmesin diye. Başlarken de bismillah demeli bitirirken de çünkü her bitiş bir başlangıçtır, doğruya ve hayırlıya başlayabilmek için bir şey biterken de Bismillah demeli.
Ve insan bir an evvel başlamalı düşünmeye, eylemeye, bilmeye ve olmaya. Durduğumuz her an, başlamadığımız her an tükendiğimiz andır; kendimizi bitirdiğimiz, sermayeden eksilttiğimiz andır. Evet, ömür sermayesinden bahsediyorum, kim için ne kadar olduğunu bilmediğimiz, ortalama yaşam süreleriyle değil de alın yazımızla belirlenen ömürden bahsediyorum.
Peki, yaşamak ne? Sahi hiç düşündünüz mü? Canlılık, hücrelerimizin yaşamsal faaliyetlerini devam ettirmesi olarak tanımlanıyor. Bu olsa olsa bırakıp gideceğimiz ve nasibimizde varsa, bir mezarımız olursa orada bırakacağımız cesedin canlılığı olur. Şu an bu satırları yazmama vesile olan ve sizin okurken hissettiğiniz duygular, düşüncelerimiz, irademiz olmasa az önce bahsettiğimiz beden ne yapardı? Hücrelerinin devamlılığı için beslenir, barınır ve hücrelerini sürdürmek için kur yapar, çoğalır ve bunları sürdüremez hale gelince yok olup giderdi. Buna yaşamak denirse bedenim ölünce yok mu olacağım? Bu paragrafın başından buraya kadar bir kez daha okumanızı istirham ediyorum. Kendimize belki de cevabından korkacağımız soruyu sorma vakti:
‘’Ben yaşıyor muyum yoksa bedenini yaşatan bir ceset miyim?’’
Madde âlemi içinde yaşadığımızdan, gördüğümüz şeyleri aşamıyor ve içinde boğuluyor olabilir miyiz? Kendimizi tazelemeyi, yenilemeyi unutuyor muyuz veya böyle yapmamız gerektiğinin farkında mıyız? Değilsek şu şekilde izah etmeye çalışalım; nasıl ki telefonlarımızdaki uygulamaları güncellemeden daha verimli kullanamıyoruz, araçlarımızın yıllık bakımlarını yaptırmayınca yolda kalıyoruz, yollarımızı onarmayınca çukurlar oluşuyor, saçlarımıza bakım yapmayınca dağılıp çirkinleşiyorsa ve daha nice örnekteki gibi işte bizim de bakıma, tazelenmeye, yeniden niyetlenmeye ihtiyacımız var.
Uzaklarda güzel yerleri görmek bilmek için seyahat ettiğimiz gibi yakına, içimize doğru da bir yolculuk yapmamız, kendimizi tanıma, bilme ve bulma yolculuğuna çıkmamız gerek. Gözle gördüklerimizin kalbimizi görmez hale getirmesine, ruhumuzu karartmasına izin vermemeliyiz. Bu cesedin içinde, bu bir anına bile hükmedemediğimiz dünya durağında ne yapmamız gerektiğinin farkında olmalıyız, niye bu bedenin içinde, niye bu diyarda olduğumuzu anlamalıyız. Ancak o zaman yaşamaya başlar ve ebedi hayata hazırlık yapabilecek hale bürünmüş oluruz. Bu hale erişmemiz, artık hep orada kalacağız demek değildir. Bu hali koruyabilmek için hazanda yaprağını döküp baharın yeşeren ağaç misali, akşam batan güneşin seherde yeniden doğması gibi yeniden başlamayı, yeniden niyetlenmeyi, yeniden aramayı, yeşermeyi ve doğmayı sürdürmeliyiz.
Her nefes aldığımızda yeni bir ana başladığımızın, verdiğimizde ise bir anı geride bıraktığımızın bilincinde olmalı ve nefesimizi, sözlerimizi, gözlerimizi velhasıl enerjimizi bu minvalde doğru kullanmalı ve harcamalıyız. Tüm bu tüketimleri yaparken dil, diş, göz, kollar ve bacaklar yani vücudumuzu kullanırken vaktimizi, paramızı, düşüncelerimizi harcarken israf ve isyan içinde miyiz yoksa tasarruf ve iman içinde miyiz? Tüm bu imkânlara şükredip onları gereği gibi mi kullanıyoruz yoksa ‘Bunların sahibi benim, ben elde ettim, istediğim gibi hareket ederim’ düşüncesiyle hor mu kullanıyoruz?
Bu geçici günleri, bedenleri, hayatı ancak gereği gibi kullanırsak zayi etmemiş oluruz. Dünyada her şey bitmeye, tükenmeye, geçmeye mahkûmken nasıl olur da bu kadar rahat harcar ve tüketiriz? Madden birçok şeye sahip olmaya çalışırken ve bazen onları paylaşmak istemez haldeyken ve asla tam manasıyla onlara sahip olunamayacağını görüp yaşarken yani bizim olmayanların peşinde koşarken nasıl olur da bize sunulana, bize vaat edilene yüz çevirir, hatta ondan kaçarız?
Bunları etraflıca düşünüp sorgulamamız lazım.
Dua ile bitirelim; ‘’Rabb’im; bize vermiş olduğun gözlerle hakikati görmeyi, kulaklarla hakkı işitmeyi, dille hakkı konuşmayı, ellerimiz ve ayaklarımızla hakikat için çabalamayı nasip et! Bize kendimizi hatırlat, bizi niçin yarattığını hatırlat, bizi nankörlerden, sapkınlardan, gözü olup görmeyenlerden, kulağı olup işitmeyenlerden eyleme!’’